Translation of "Fijamente" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Fijamente" in a sentence and their turkish translations:

Ellos miraron fijamente.

Dikkatle baktılar.

Todos la miramos fijamente.

Hepimiz ona baktık.

Él me miró fijamente.

Gözlerini bana dikti.

Miré fijamente al hombre.

Ben adama baktım.

Y todos me miran fijamente.

Herkes bana bakıyordu.

Tom miró fijamente a Mary.

Tom, Mary'ye baktı.

Ellos tan solo me miraban fijamente.

sadece durup bana baktılar.

Él la miró fijamente con odio.

O nefret ile ona baktı.

Me senté y lo miré fijamente.

Oturdum ve ona baktım.

La miré fijamente a la cara.

Onun yüzüne baktım.

Es descortés mirar fijamente a las personas.

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

Bob me miró a la cara fijamente.

Bob yüzüme baktı.

Ella le miró fijamente con ojos temerosos.

Korkulu gözlerle ona bakıyordu.

Tom miró fijamente a Mary con odio.

Tom nefretle Mary'ye baktı.

Él me miró fijamente y no dijo nada.

Bana baktı ve bir şey demedi.

Tom miró fijamente su reflejo en la ventana.

Tom camdaki yansımasına baktı.

Con mirar fijamente una cosa y perderse algo importante?

doğrudan bakıp apaçık bir eylemi gözden kaçırmakla ne ilgisi var?

Tom solo está mirando fijamente la pantalla del ordenador.

Tom sadece bilgisayar ekranına bakıyor.

Tom continuó mirando fijamente a la pantalla en blanco.

Tom boş ekrana bakmaya devam etti.

Tom se preguntaba por qué todos lo miraban fijamente.

Tom niçin herkesin ona baktığını merak ediyordu.

Me preguntaba por qué las personas me miraban fijamente.

İnsanların neden bana baktıklarını merak ettim.

Tom miraba fijamente a la pantalla del ordenador en blanco.

Tom boş bilgisayar ekranına baktı.

Si usted mira fijamente el cielo, se perderá el objetivo.

Gökyüzüne bakarsan, hedefi kaçırırsın.

- Ella le miró con odio.
- Ella lo miró fijamente con odio.

O, ona nefretle baktı.

Tom y Mary se miraron fijamente el uno al otro con odio.

Tom ve Mary birbirlerine nefretle baktılar.

- Contemplamos fijamente el bello paisaje.
- Nos quedamos atónitos ante el bello panorama.

Güzel sahneyi izledik.

Y amaba usarlos para mirar intencional y fijamente a los ojos de otras personas.

gözleri büyük bir sevinçle diğer insanların gözleriyle buluşuyordu.

Tom sencillamente se paró ahí y veía como María se miraba fijamente al espejo.

Tom orada öylece durup Mary'nin aynada kendisine bakmasını izliyordu.

"No puedo pensar con ese ruido," dijo ella, mirando fijamente su máquina de escribir.

O, daktiloya bakarken "o gürültü yüzünden düşünemiyorum" dedi.

Tom se sentó mirando fijamente al pez tropical que revoloteaba en el acuario en su habitación.

Tom yatak odasındaki akvaryumda yüzen tropik balıklara bakarak oturdu.

- La gente no debería mirar fijamente a los extranjeros.
- La gente no debería tijerear a los foráneos.

İnsanlar yabancılara bakmamalılar.

Una vez que volví a abrir mis ojos, Amina me miraba fijamente desde el fondo de su vaso de cerveza.

Gözlerimi tekrar açar açmaz, Amina bira bardağının tabanından bana bakıyordu.