Translation of "Elección" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Elección" in a sentence and their turkish translations:

- Tom no tuvo elección.
- Tom no tenía elección.

Tom'un hiç şansı yoktu.

No tiene elección.

Seçeneği yok.

No tengo elección.

- Başka seçeneğim yok.
- Bir seçeneğim yok.

Haz otra elección.

Bir seçim daha yap.

Fue mi elección.

O benim seçimimdi.

Fue una gran elección.

Bu harika bir seçimdi.

La elección de quedarse

Kalmak,

No me dejas elección.

Bana seçenek bırakmıyorsun.

La elección es tuya.

- Seçim size kalmış.
- Sen bilirsin.

Has hecho tu elección.

Sen seçimini yaptın.

Tom no tuvo elección.

Tom'un seçeneği yoktu

Es su única elección.

Bu onların tek seçeneği.

No tenía mucha elección.

Çok seçeneğim yoktu.

- Haz tu elección.
- Elige.
- Escoge.

- Tercihinizi yapın.
- Seçimini yap.

Esa es una excelente elección.

O mükemmel bir seçim.

Tuve que hacer una elección.

- Bir seçim yapmak zorunda kaldım.
- Bir seçim yapmak zorundaydım.

Estoy aquí por elección propia.

Tercihen buradayım.

Tienes que hacer una elección.

Bir seçim yapman gerek.

Tom hizo una pésima elección.

Tom çok kötü bir seçim yaptı.

Regresar fue una mala elección.

Geri dönmek kötü bir seçimdi.

Lo dejaré a tu elección.

Onu size bırakacağım.

La soledad no es una elección.

Yalnızlık bir seçim değildir.

Está bien, pero es nuestra elección,

bu konuda bir sıkıntı yok, tek şansımız bu.

Bien, encendámosla. Miren eso. Buena elección.

Pekâlâ, hadi yakalım. Şuna bakın. İyi seçim.

Elección difícil, pero es su decisión.

Zor bir karar ama karar sizin.

Lo hice porque no tuve elección.

Başka seçeneğim olmadığı için onu yaptım.

- No tengo opción.
- No tengo elección.

Seçeneğim yok.

- Haz tu elección.
- Limítate a elegir.

- Birini seç.
- Seç bakalım.

Creo que la elección está clara.

Seçimin açık olduğuna inanıyorum.

Nadie se opuso a la elección.

Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.

- Fue una mala elección.
- Era una mala elección.
- Me equivoqué.
- Nos equivocamos.
- Metieron la pata.

Kötü bir seçimdi.

Es el poder de la libre elección.

bir tercih.

Luego la encenderemos. Miren eso. Buena elección.

Sonra onu yakacağız. Şuna bakın. İyi seçim.

Mis hijos fueron saturados con esta elección.

Oğullarım bu seçimin içine gömülmüştü.

No pienso votar en la próxima elección.

Önümüzdeki seçimlerde oy kullanmayı planlamıyorum.

- Yo escojo ese.
- Esta es mi elección.

Bu benim seçimim.

- Es una elección difícil.
- Es difícil elegir.

Bu zor bir seçim.

Las leyes de la economía son una elección.

ekonomi kanunları bir seçimdir.

Los colores se los dejo a su elección.

Renk seçimini size bırakıyorum.

Cualquier unidad de su elección es en masa.

hangi ölçü birimini tercih ediyorsanız.

No tuve otra elección que aceptar la oferta.

Teklifi kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.

Él ganó la elección por una gran mayoría.

Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.

No tenemos elección. Supongo que tendremos que andar.

Seçeneğimiz yok. Sanırım yürümek zorunda kalacağız.

Y terminó casándose con el hombre de su elección.

ve kendi seçtiği adamla evlenmişti.

Fue una gran elección. Arrastrarse reparte mejor el peso

Harika bir seçimdi. Sürünmek, ağırlığınızın eşit dağılmasını sağlar

- No tengo opción.
- No tengo alternativa.
- No tengo elección.

Seçeneğim yok.

Si más personas hubieran votado, habríamos ganado la elección.

Daha fazla kişi oy verseydi biz seçimleri kazanmış olurduk.

También ignoran una posible ventaja: la elección de las mujeres.

ve özellikle de bir pozitif potansiyeli: Kadının seçimini.

La elección suele ser de gusto, moda y / o costo.

Kulelerin seçimi genellikle zevk, moda veya maliyete bağlıdır.

Mediante la elección de productos reutilizables y el uso de

ve klimada enerji kullanımını azaltmak için duvarlarda ve tavanlarda yalıtım

Mi profesor me guió en la elección de mi carrera.

- Öğretmenim kariyer seçiminde bana rehberlik etti.
- Öğretmenim kariyer seçiminde bana yol gösterdi.

- Has hecho una sabia elección.
- Has tomado una sabia decisión.

Mantıklı bir seçim yaptın.

No tenemos ninguna elección salvo pensar cómo queremos vivir aquí.

Burada nasıl yaşayacağımızı düşünmekten başka seçeneğimiz yok.

Tom hizo un buen trabajo pronosticando quien ganaría la elección.

Tom seçimi kimin kazanacağını tahmin ederek iyi bir iş yaptı.

- No creo que tenga elección.
- No creo que tenga alternativa.

Fazla seçeneğim olduğunu sanmıyorum.

Su partido sacó la mayoría de los votos en la elección.

Onların partisi seçimlerde en fazla oyu aldı.

- Es una elección difícil.
- Es difícil elegir.
- No es fácil elegir.

Bunu seçmek zor.

Todo el mundo está triste cuando su lado pierde una elección.

Onların tarafı bir seçim kaybettiğinde herkes üzgündür.

A la elección del 42 % de las mujeres de trabajar medio tiempo.

kadınların %42'sinin yarı zamanlı çalışma tercihiyle açıklanabilir.

Esto se ve bastante sombrío. No sé si fue una buena elección.

Oldukça zorlu görünüyor. En iyi seçim bu olmayabilir.

En los meses siguientes a la elección presidencial del 2009 en Irán,

2009 yılında İran'da gerçekleşen başkanlık seçimlerini takip eden aylarda,

Y esa elección debe ejercerse tanto como sea posible a nivel local.

ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

él convocó primero un referendum para proponer la elección de la asamblea.

ilk olarak meclis seçimi için referandum çağrısında bulunmuştu

Ganar la elección fue un victoria grande para el partido del candidato.

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

Ambas palabras se pueden usar de acuerdo con la libre elección de los usuarios.

Her iki kelime, kullanıcıların serbest seçimine göre kullanılabilir.

- Tom tuvo que hacer una difícil elección.
- Tom tuvo que tomar una difícil decisión.

Tom zor bir karar vermek zorundaydı.

Parece una elección extraña para un poema porque es, en cierto modo, un poema suicida.

Bir şiir için garip bir seçim gibi görünüyor çünkü bir bakıma intihar şiiridir.

- Hay que tener cuidado al escoger tus amigos.
- Tenés que ser cuidadoso en la elección de tus amigos.

Arkadaşlarını seçmede dikkatli olmalısın.

Después de ocho años con Bush, la elección de Obama fue, para muchos, un soplo de aire fresco.

Sekiz yıllık Bush döneminden sonra Obama'nın seçilmesi birçok kişi için bir nefes taze havaydı.

Nunca puedes cometer el mismo error dos veces, porque la segunda vez que lo hagas no es un error, es una elección.

Aynı hatayı asla iki kere yapmazsın, çünkü ikinci kez yaptığında artık o bir hata değil, seçimdir.

Toda persona tiene derecho al trabajo, a la libre elección de su trabajo, a condiciones equitativas y satisfactorias de trabajo y a la protección contra el desempleo.

Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.