Translation of "Cultura" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Cultura" in a sentence and their turkish translations:

Varia de cultura para cultura.

Bu kültürden kültüre farklılık gösterir.

Hablaron de cultura.

Onlar kültür hakkında konuştular.

Tatoeba es cultura.

Tatoeba kültürdür.

Otro problema es la cultura.

Ayrıca kültürel bir sorun var.

Con una rica cultura participativa.

zengin bir katılım kültürüyle.

Variamos por personalidad, por cultura,

Kişilik, kültür hatta anlık duygu durumuna göre

Había una cultura de barrio

mahalle kültürü vardı be

Alejarse de nuestra propia cultura

Kendi kültürümüzden uzaklaşıp

Ellas tienen su propia cultura.

Onların kendi kültürleri var.

Aprendí sobre la cultura griega.

Ben Yunan kültürünü öğrendim.

Esa es tu cultura india,

Bu senin Hindu kültürün;

Cuando tienen presencia en nuestra cultura.

sahip olduğu güce şahit oldum.

Yo aprendí sobre la cultura griega.

Ben Yunan kültürünü öğrendim.

La cultura destruye a las lenguas.

Kültür dilleri tahrip eder.

Me interesa estudiar la cultura alemana.

Alman kültürü çalışmaya ilgi duyuyorum.

Siento curiosidad por la cultura japonesa.

Japon kültürünü merak ediyorum.

Toda cultura tiene un lado oscuro.

Her kültürün karanlık bir tarafı vardır.

Aprendí mucho de la cultura griega.

Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.

Hernán Cortés destruyó la cultura azteca.

Hernán Cortés Aztek kültürünü yok etti.

Todos somos producto de la cultura circundante.

hepimiz çevremizdeki kültürün bir parçasıyız.

No hubo muchos cambios en nuestra cultura.

Bizim kültürümüzde çok da fazla değişiklik olmadı

A él le gusta la cultura occidental.

O batı kültüründen hoşlanır.

Él está familiarizado con la cultura japonesa.

Japon kültürüne aşinadır.

- No se puede separar la lengua y la cultura.
- El idioma y la cultura no pueden ser separados.

Dil ve kültür ayrılamaz.

Especialmente en una cultura que valora la virginidad.

regl hakkında konuşmak bile kültürel bir tabu.

Pensaban que habían desarrollado la cultura más avanzada.

Sadece en gelişmiş medeniyeti kendilerinin inşa ettiğini düşünüyorlardı.

De verme representada de verdad en la cultura

temsil edilirken görme beklentilerimin, başka insanların da beklentileri

[Pepe] El papel de la cultura es inconmensurable.

Kültürün rolü çok büyük.

Porque los juegos callejeros a la cultura callejera

çünkü sokak oyunlarına sokak kültürüne

La cultura se transmite de generación en generación.

Kültür nesilden nesile aktarılır.

Estas son evidencias de una antigua cultura desaparecida.

Bunlar eski eksik kültürün kanıtlarıdır.

Soy un gran admirador de la cultura americana.

Ben Amerikan kültürünün büyük bir hayranıyım.

- Hay un vínculo irrompible entre la lengua y la cultura.
- Existe un vínculo irrompible entre el idioma y la cultura.

Dil ve kültür arasındaki kopmaz bir bağ vardır.

Es que somos nosotros mismos quienes hacemos la cultura,

biz aynı zamanda bu kültüre yön veren kişileriz,

Ataturk Cultura Idioma Historia Institución establecida en esos años

o yıllarda kurulan Atatürk Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu'na

cultura y civilización estaban en un nivel muy alto

dönemine göre kültür ve medeniyeti çok üst düzeydeydi

La monogamia siempre ha tenido lugar en nuestra cultura.

Tek eşlilik bizim kültürümüzde her zaman yer edindi

No se puede separar la lengua y la cultura.

- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.

La cultura de la droga tiene sus propias reglas.

İlaç kültürünün kendi kuralları vardır.

El idioma y la cultura no pueden ser separados.

Dil ve kültür ayrılamaz.

Hoy el maestro escogió "la cultura china" como tema.

Bugün öğretmen konu olarak "Çin kültürünü" seçti.

Esta etapa de la arqueología se llama cultura neolítica prealfarera.

Arkeolojide bu zamanı Çömlek Öncesi Neolitik kültür olarak adlandırıyoruz,

Lo mucho que la cultura está inclinada a su favor.

kültürün onun lehine şekillendirildiğini fark etmesi olanaksız.

Vivimos en una cultura que parece obsesionada con el sexo.

Cinselliğe kafayı takmış gibi görünen bir kültürde yaşıyoruz.

Y la cultura no son los cuadritos que se cuelgan,

Kültür, sadece duvara asılmış resimler

Que trataba de llevar más innovación a la cultura corporativa.

getirmeye çalışan büyük bir bankada çalışıyordum.

Los estudiantes están hablando sobre el lenguaje y la cultura.

Öğrenciler dil ve kültürden bahsediyorlar.

En la cultura aymara, respetar a los padres es fundamental.

Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.

El Renacimiento es la base de la cultura europea moderna.

Rönesans modern Avrupa kültürünün temelidir.

Eso se perpetúa a través de la sociedad y la cultura,

Bu yüzden, bu hayvana karşı duyulan korku toplum ve kültürler aracılığıyla

CA: Pero debe haber algo inusual en la cultura de Netflix

CA: Demek istediğim Netflix kültürüyle ilgili alışılmadık bir şey olmalı ki

Creo que hemos perdido un poco la cultura de nuestro vecindario.

galiba biz biraz mahalle kültürümüzü kaybetmişiz

Es la única forma de frenar esta cultura de noticias falsas.

Bu yalan haber kültürünü durdurmanın tek yolu.

Él es lo que se llama un hombre de la cultura.

O, sözde kültürlü bir insan.

Sin embargo, las tradiciones, la cultura, la sociedad, los hábitos inculcados,

Ancak gelenekler, kültür, toplum geçmiş alışkanlıklar

En esta cultura la gente se viste de manera muy colorida.

Bu kültürde insanlar rengarenk giyinirler.

Lo que es descortez en una cultura puede no serlo en otra.

Bir kültürde kaba olan şey, başka bir kültürde kaba olmayabilir.

El veinticuatro de mayo es el día de la escritura y cultura eslava.

24 Mayıs Slav Edebiyatı ve Kültür Günüdür.

Que pueden variar de un país a otro y de una cultura a otra.

ülkeden ülkeye farklılık gösteren, renklerin çağrıştırdıkları anlamlardan.

Desafortunadamente, mezclamos nuestro idioma con la cultura occidental y árabe y recibimos palabras extrañas

dilimizi malesef, batı ve Arap kültüründen harmanlaşarak garip garip kelimeler almışız

Muchas personas no han visto la diferencia entre el Islam y la cultura árabe.

Bir çok kişi İslamiyet ile Arap kültürü arasında ki farkı görememiştir

Pensé que sería una buena idea familiarizarme nuevamente con la cultura y la historia japonesa.

Japon kültürü ve tarihi ile kendimi yeniden tanıtmamın iyi bir fikir olacağını düşündüm.

Los hombres de aquella cultura consideran atractivas a las mujeres que tienen el cuello extremadamente largo.

O kültürün erkekleri için, aşırı uzun boyunlu kadınlar çekici olarak kabul edilir.

La televisión puede ser una importante fuente de cultura y sus transmisiones educativas son valoradas en muchas escuelas.

Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

Con las grandes luchas del Ministro de Cultura y Turismo de la época y el Director del Museo Uşak.

Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı ve Uşak Müze Müdürünün çok büyük mücadelelleriyle

Todos somos seres humanos, por lo que en mi opinión la cultura de cada país es en un 90% igual.

Hepimiz insanız, bu yüzden bence her ülkenin kültürü %90 aynıdır.

La cultura es la cotidianeidad de los valores con que nos movemos en la vida. Y eso es parte de la construcción de una sociedad mejor.

Kültür, günlük hayatta bizi harekete geçiren değerlerle ilgilidir. Daha iyi bir toplum inşa etmenin gereklerinden biri bu.