Translation of "Propia" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Propia" in a sentence and their turkish translations:

- Quiero tener mi propia habitación.
- Quiero una habitación propia.

Kendi odam olmasını istiyorum.

- Desearía tener una casa propia.
- Ojalá tuviera una casa propia.

Keşke kendime ait bir evim olsa.

De mi propia empresa.

tek bir kadın bile dahil etmemiştim.

Quiero una habitación propia.

Bana ait bir oda istiyorum.

Queremos una casa propia.

Kendimize ait bir ev istiyoruz.

Tengo mi propia habitación.

Kendi odam var.

Fue su propia culpa.

O onun kendi hatasıydı.

Quiero mi propia habitación.

Kendi odamı istiyorum.

Busco mi propia verdad.

Ben kendi gerçeğimi arıyorum.

Paga tu propia comida.

Kendi yemeğinizi ödeyin.

- Está cavando su propia tumba.
- Él está cavando su propia tumba.

O, kendi mezarını kazıyor.

Empecé a pensar en mi propia muerte y en mi propia vulnerabilidad.

Kendi ölümünü ve savunmasızlığını düşünmeye başlıyorsun.

Segundo, reconozcan su propia falibilidad.

İkincisi, yanılma payınızı kabullenin.

Incluso filmando su propia porno

hatta gerçek vücut çeşitliliğini destekleyen,

Alejarse de nuestra propia cultura

Kendi kültürümüzden uzaklaşıp

Él desarrolló su propia teoría.

O, kendi teorisini geliştirdi.

¿Esa idea es tuya propia?

Senin kendi fikrin mi?

Ella es su propia jefa.

O kendi patronudur.

Ellas tienen su propia cultura.

Onların kendi kültürleri var.

Es por tu propia seguridad.

Bu senin kendi güvenliğin için.

Mayuko diseñó su propia ropa.

Mayuko kendi giysilerini tasarladı.

Suecia tiene su propia lengua.

İsveç'in kendi dili vardır.

Estoy aquí por elección propia.

Tercihen buradayım.

Él tiene su habitación propia.

Onun kendi odası var.

He descubierto por experiencia propia

En azından kendi deneyimlerimden çıkardığım sonuç,

Puedo decirles por experiencia propia

Kişisel deneyimimden yola çıkarak, bütün sunumu

Él tiene una casa propia.

Onun kendi evi var.

Esta es mi propia bici.

Bu benim kendi bisikletim.

Tom construyó su propia casa.

Tom kendi evini inşa etti.

No pudimos encontrar una imagen propia

kendisine ait bir görüntüye ise rastlayamadık

Fue víctima de su propia ambición.

Kendi hırsının kurbanı oldu.

Tom debería abrir su propia compañía.

Tom kendi şirketine başlamalıdır.

Los planetas no emiten luz propia.

Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.

Tiene miedo de su propia sombra.

O kendi gölgesinden korkar.

María demandó a su propia madre.

Mary kendi annesini mahkemeye verdi.

Betty mató a su propia madre.

Betty, kendi annesini öldürdü.

Él trabajo principalmente por cuenta propia.

O, temelde serbest olarak çalıştı.

La luna no tiene luz propia.

Ay'ın kendi ışığı yoktur.

Cada nación procura su propia perpetuidad.

Tüm milletler kendi sürekliliğini arar.

Ella es como mi propia hija.

O benim öz kızım gibi.

Cada gato tiene su propia personalidad.

Her kedinin kendi kişiliği var.

Nadie puede trascender su propia individualidad.

Hiç kimse kendi benliğini aşamaz.

No te gusta tu propia propaganda.

Kendi propagandanı beğenmiyorsun.

El desierto tenía su propia música.

Çölün kendi müziği vardı.

Ella se hace su propia ropa.

O kendi elbiselerini yapıyor.

Tengo mi propia labor que hacer.

Benim yapacak kendi ev işlerim var.

Desearás que tuvieras una casa propia.

Kendine ait bir evin olmasını dileyeceksin.

Haz eso bajo tu propia responsabilidad.

Bunu riski size ait olmak üzere yap.

La virtud es su propia recompensa.

Fazilet onun kendi mükafatıdır.

Tom no conoce su propia fuerza.

- Tom kendi gücünü bilmiyor.
- Tom kendi gücünün farkında değil.

Tom definitivamente sobrestima su propia capacidad.

Tom kendi yeteneğini kesinlikle abartıyor.

Fui allá por mi propia voluntad.

Oraya kendi irademle gittim.

Mary se hace su propia ropa.

Mary kendi kıyafetini yapar.

- No lo esposó por propia voluntad.
- Ella no se casó con él por voluntad propia.

Onunla kendi isteğiyle evlenmedi.

- Tom sacó una foto a su propia cámara.
- Tom hizo una foto de su propia cámara.

Tom kendi kamerasıyla bir resim çekti.

- Debes hacerlo por ti mismo.
- Debes hacerlo por cuenta propia.
- Debes hacerlo por tu propia cuenta.

Bunu kendin için yapmalısın.

Y ser presos de su propia mente,

olumsuz düşüncelerinin sürekli saldırdığı zihinlerinde

Y he creado mi propia vida hermosa.

ve kendi güzel hayatımı oluşturdum.

Opuesto a alejarnos de nuestra propia humanidad.

yakınlaştıracak olan şey.

Es como ahogarte en tu propia agua

Kendi suyunda boğulmak gibi birşey

Como nuestra propia galaxia, la Vía Láctea.

tıpkı bizim galaksimiz Samanyolu gibi.

Tom tiene su propia vida que vivir.

Tom'un yaşayacak kendi hayatı var.

Todos tienen derecho a su propia opinión.

Herkesin kendi görüş hakkı vardır.

Él se ciñe a su propia teoría.

O, kendi teorisi ile sıkıştı.

A ella la mató su propia hermana.

O kendi kız kardeşi tarafından öldürüldü.

La traté como a mi propia hija.

Ona kendi kızım gibi davrandım.

Espero tener mi propia casa algún día.

Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

Tom tiene confianza en su propia capacidad.

Tom kendi yeteneğine güveniyor.

Este plan es de mi propia cosecha.

Bu benim kendi oluşturduğum bir plandır.

Lo digo basándome en mi propia experiencia.

Bunu kendi deneyimimden söyleyebilirim

Esto lo viví en mi propia experiencia.

Kendi deneyimlerimden, kesinlikle bunu öğrendim.

Él prendió fuego a su propia casa.

O, kendi evini ateşe verdi.

Ella está asustada de su propia sombra.

O kendi gölgesinden korkuyor.

Supuestamente ella le mató en defensa propia.

İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.

Tom es un fotógrafo por cuenta propia.

Tom serbest çalışan bir fotoğrafçı.

Y aún así, se quitó la suya propia.

ve fakat kendininkine son vermeyi seçti.

También en este caso hablaré por experiencia propia.

Burada da kişisel deneyimlerime dayanarak konuşabilirim.

Hacen su propia luz e iluminan los mares.

Kendi ışıklarını üretir, denizleri aydınlatırlar.

Porque cada planeta tiene su propia fuerza gravitacional

her gezegenin kendine ait bir çekim kuvveti olduğu için

Ahora desarrolló su propia organización integral del personal:

şimdi kendi kapsamlı personel organizasyonunu geliştirdi:

El hombre trató de instalar su propia antena.

Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

La muchacha tenía miedo de su propia sombra.

Kız kendi gölgesinden korkuyordu.

Él salvó al perro arriesgando su propia vida.

Kendi hayatını riske atarak köpeği kurtardı.

Él le prendió fuego a su propia casa.

O, evini ateşe verdi.

Deberían usarlas, no solo por su propia salud

bu sadece onların kendi sağlıkları için değil,

Y ... la sombra está invadiendo nuestra propia libertad.

Ve bu gölge, bizim özgürlüğümüzü de tehdit etmeye başlamıştır.

Deberías ponerle más atención a tu propia seguridad.

Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.

Considerar que estamos en control de nuestra propia muerte?

kontrolümüz olduğumuzu düşünmek gayet normal değil mi?

Yo recibí mi propia dosis de crítica y toxicidad.

Eleştiri ve toksiklikten payımı aldım.

Y pensé en mi propia hija de dos años

Kesilmiş uzuvları olan küçük çocukların

Además, todos se sienten cómodos en su propia casa.

üstelik herkes kendi evinde rahat bir ortamında

Quiero mi propia casa, aunque solo sea una chabola.

Bir kulübe olsa bile kendi evimi istiyorum.

Él salvó a su amigo arriesgando su propia vida.

Kendi hayatı riske atarak arkadaşını kurtardı.

La tribu Zulu de Sudáfrica tiene su propia lengua.

Güney Afrika'daki Zulu kabilesinin kendi dili vardır.