Translation of "Había" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Había" in a sentence and their turkish translations:

Había nevado.

Kar yağmıştı.

¿Cuántos había?

Kaç tane vardı?

- No había gatos.
- No había ningún gato.

Hiç kedi yoktu.

- No había nadie presente.
- Allí no había nadie.
- No había nadie ahí.

Görünürde kimseler yoktu.

- Había dos sitios libres.
- Había dos asientos desocupados.

İki koltuk boş.

- Allí no había nadie.
- No había nadie ahí.

Orada hiç kimse yoktu.

- Ahí había tres hombres.
- Había tres hombres ahí.

Üç adam vardı.

- No había cuarto de baño.
- No había baño.

Hiç banyo yoktu.

Había varias soluciones.

Ve birçok çözümü var.

Se había autoactualizado.

kendini gerçekleştirmişti.

Se había ido.

O yoktu artık.

Ya había dicho

söylemişti bile çoktan

Había mucho sedimento.

Yüzey tortusu her yere saçılmıştı.

Había 1.200 porteadores...

1200 hamal vardı...

Había 1.200 porteadores.

Dediğim gibi, 1200 hamal vardı...

Había tanta gente.

Çok sayıda insan vardı.

Aquí había flores.

Burada çiçekler vardı.

No había nadie.

Kimse yoktu.

¿Qué había dentro?

İçinde ne vardı?

¿Había alguien ahí?

Orada kimse var mıydı?

¿Cuántos guardias había?

Kaç tane gardiyan vardı?

Había una cosa.

Bir şey vardı.

No había prisa.

Acele yoktu.

Había mucha niebla.

Hava çok sisliydi.

Había dos pasteles.

İki kek vardı.

Había mucha gente.

Bir sürü insan vardı.

¿Había bastante dinero?

Yeterli para var mıydı?

No había trabajo.

Hiç iş yoktu.

¿Cuántos bomberos había?

Orada kaç tane itfaiyeci vardı?

Había tres hombres.

Üç adam vardı.

¿Había algo así?

Böyle bir şey var mıydı?

Había muchos otros.

Diğerleri vardı.

Había dos puentes.

İki köprü vardı.

Había otro problema.

Başka bir sorun vardı.

Había muchos heridos.

Birçok yaralı vardı.

- Él ya había ido.
- Él ya se había ido.

O daha önce gitti.

- No lo había notado.
- Realmente no lo había notado.

Gerçekten fark etmedim.

- Había mil personas aproximadamente.
- Había alrededor de mil personas.

Yaklaşık bin kişi vardı.

- No había una sola condenada alma.
- No había ni dios.
- No había ni un alma.

Lanet olası bir ruh yoktu.

- Tom no había considerado eso.
- Tom no lo había considerado.
- Tom no lo había pensado.

Tom onu düşünmemişti.

- Él se había enamorado de ella.
- Ella se había enamorado de él.
- Se había enamorado de él.
- Se había enamorado de ella.

O, ona âşık olmuştu.

Nadie se había atrevido ni había considerado llevarle la contraria.

Kimse doktora karşı çıkmaya ne cesaret etmiş ne de bunu düşünmüş.

Había estado trabajando duro mucho tiempo y me había agotado.

Uzun zamandır çok çalışıyordum. Artık yıpranmıştım.

Había oído hablar de ellos, pero nunca los había visto.

Haklarında bir şeyler duymuştum ancak onları daha önce hiç görmemiştim.

- Había una gran multitud ahí.
- Ahí había una gran multitud.

Orada büyük bir kalabalık vardı.

Había olvidado que hace varios años atrás la había conocido.

Birkaç yıl önce onunla tanışmış olduğumu unutmuşum.

Mi enfermedad había evolucionado.

Hastalığım değişim göstermişti.

No había plantas florales,

etrafta hiç çiçekli bitki yoktu,

Había hojas de notas.

benimkiler Post-it ile doluydu.

No había estas puertas...

Burada bu kapı yoktu.

Había explotado demasiado pelaje

çok fazla bir furya patlamıştı

Había aparecido en Wuhan

Vuhan'da ortaya çıkmıştı

Su suerte había vuelto

şansı dönmüştü artık

El trabajo había comenzado

Çalışmalar başlamıştı

No había peligros aparentes.

Hiçbir görünür tehlike yoktu.

Había algunas flores allí.

Orada bazı çiçekler vardı.

Él se había cuidado.

O, kendine bakmıştı.

Había empezado a llover.

Yağmur yağmaya başlamıştı.

Nunca lo había considerado.

Bunu hiç düşünmedim.

Anoche había luna llena.

Dün gece dolunay vardı.

Había como mil personas.

Yaklaşık bin kişi vardı.

Allí había un puente.

Orada bir köprü vardı.

¿Había alguien más allí?

Orada başka kimse var mıydı?

La guerra había terminado.

Savaş bitmişti.

Había perdido mi bolígrafo.

Dolma kalemimi kaybettim.

No había agua caliente.

Hiç sıcak su yok.

Entonces, no había electrodomésticos.

O zamanlar hiçbir alet yoktu.

Había mucha gente allá.

Orada bir sürü insan vardı.

Pero había un problema.

Ancak bir sorun vardı.

Yo había planeado algo.

Planlanmış bir şeyim vardı.

No había considerado eso.

Ben onu dikkate almadım.

Tom se había enfadado.

Tom kızmıştı.

Nunca había hecho esto.

Bunu daha önce hiç yapmadım.

Había comprado un perro.

O, bir köpek satın almıştı.

Nunca había visto uno.

Asla birini görmedim.

No había más preguntas.

Daha çok sorun yoktu.

Perdón. Había mucho tráfico.

Üzgünüm. Trafik ağırdı.

Había un perro corriendo.

Bir köpek koşuyordu.

Había muy pocos suministros.

Malzemeler çok yetersizdi.

No había vías férreas.

Hiç demiryolu yoktu.

No había suficiente combustible.

Yeterli yakıt yoktu.

Había también otra causa.

Ayrıca başka bir nedeni vardı.

No había mucho tráfico.

Çok trafik yoktu.

Allá había mucha gente.

Bir sürü insan oradaydı.

- Nunca lo había visto antes.
- No le había visto nunca antes.

Daha önce onu hiç görmemiştim.

- Había un gato sobre la mesa.
- Sobre la mesa había un gato.
- Había un gato en la mesa.

Bir kedi masanın üstündeydi.

Esto en aquella época era neurálgico porque no había... no había celulares.

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

- No había nadie en la sala.
- No había nadie en la pieza.

Odada hiç kimse yoktu.

- Había muchos muebles en la habitación.
- Había muchos muebles en esa habitación.

Odada birçok mobilya vardı.

- Había algunos niños en el cuarto.
- Había algunos niños en la habitación.

Odada birkaç çocuk vardı.

- Había un gato sobre la mesa.
- Sobre la mesa había un gato.

- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.