Translation of "Comenzar" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Comenzar" in a sentence and their turkish translations:

Deberías comenzar inmediatamente.

Derhal başlamalısın.

La vida debe comenzar

Yaşamın başlaması.

El experimento debe comenzar.

Deney başlamalı.

No quiero comenzar rumores.

Söylentilere başlamak istemiyorum.

Es tiempo de comenzar.

Başlama zamanı.

No podemos comenzar hoy.

Bugün başlayamayız.

Estoy ansioso por comenzar.

Başlamak için endişeliyim.

Debes comenzar ahora mismo.

- Hemen başlamalısın.
- Hemen başlamalısınız.

- ¿Puedo comenzar?
- ¿Puedo empezar?

Başlayabilir miyim?

Usted debe comenzar pronto.

Yakında başlamalısın.

Permítanme comenzar por el cerebro

Beyinle başlayacağım

El verano acaba de comenzar.

Yaz henüz başladı.

La vida acaba de comenzar.

Hayat henüz başladı.

Quiero comenzar a hacer planes.

Planlar yapmaya başlamak istiyorum.

¿Podemos comenzar ya la reunión?

- Toplantıyı şimdi başlatalım mı?
- Toplantıyı artık başlatalım mı?

El concierto está por comenzar.

Konser başlamak üzeredir.

Para comenzar, debes ser honesto.

Başlamak için dürüst olmalısın.

Acaba de comenzar el viaje.

Yolculuk henüz başladı.

Tom decidió comenzar un negocio.

Tom bir işe başlamaya karar verdi.

Quiero comenzar citando a Helen Keller,

Hepimizin hayran olduğu muhteşem kadın Helen Keller'dan

Yo estaba a punto de comenzar.

Başlamak üzereydim.

¿Estás listo para comenzar tu jornada?

Yolculuğuna başlamaya hazır mısın?

Ya casi es hora de comenzar.

Neredeyse başlama zamanı.

El concierto va a comenzar ahora.

Konser şimdi başlıyor.

Ahora vamos a comenzar el juego.

Şimdi oyuna başlayalım.

Va a comenzar el año nuevo.

Yeni yıl başlayacak.

Tom está a punto de comenzar.

Tom başlamak üzere.

Acabo de comenzar a estudiar esperanto.

Esperanto öğrenmeye yeni başladım.

- Me gustaría empezar.
- Me gustaría comenzar.

Başlamak istiyorum.

Sorprenderse, extrañarse, es comenzar a entender.

Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

Tom no podía decidir dónde comenzar.

Tom, nereden başlayacağına karar veremedi.

Tom no podía decidir cuándo comenzar.

Tom ne zaman başlayacağına karar veremedi.

Tom no podía decidir cómo comenzar.

Tom, nasıl başlayacağına için karar veremedi.

Tom no sabe por dónde comenzar.

Tom nereden başlayacağını bilmiyor.

Entonces probablemente debería comenzar a estudiar geología.

o zaman muhtemelen jeoloji çalışmaya başlamalıyım.

El concierto está a punto de comenzar.

Konser başlamak üzeredir.

Para comenzar, debo agradecerte por tu ayuda.

Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

Tom no tiene idea de dónde comenzar.

Tom'un nereden başlayacağına dair hiçbir fikri yok.

La lluvia acaba de amainar. Podemos comenzar.

Yağmur dindiğine göre başlayabiliriz.

El problema más grande es cuándo comenzar.

Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

Es el momento para comenzar a pintar paredes.

zaman duvarları boyama zamanı.

Y vamos a comenzar en la parte superior.

yine baştan başlayacağız.

- ¿Por dónde deberíamos empezar?
- ¿Por dónde deberíamos comenzar?

Nerede başlayalım?

- Voy a empezar mañana.
- Voy a comenzar mañana.

Yarın başlayacağım.

En una semana vuelven a comenzar las clases.

Bir hafta sonra dersler başlayacak.

Entonces, vino agosto, las clases estaban por comenzar

Ağustos geldi, okullar açılmak üzereydi

¿Estás pensando seriamente en comenzar tu propio negocio?

Kendi işine başlamayı ciddi şekilde düşünüyor musun?

Tom ayudó a Mary a volver a comenzar.

Tom Mary'nin tekrar baştan başlamasına yardım etti.

Andre está ahorrando su dinero para comenzar una empresa.

Andre bir işi başlatmak için parasını tasarruf ediyor.

Los perros no son personas. Para comenzar, recuerda eso.

Köpekler insan değildir. Her şeyden önce bunu unutma.

- ¿Debo comenzar de una vez?
- ¿Debo empezar en seguida?

Derhal başlamalı mıyım?

Todo iba a terminar y a comenzar otra vez.

Her şey sona erecekti ve yeniden başlayacaktı.

- Voy a empezar ahora mismo.
- Voy a comenzar ahora mismo.
- Yo voy a empezar ahora mismo.
- Yo voy a comenzar ahora mismo.

Hemen başlayacağım.

Y comenzar a hablar abierta y responsablemente acerca de eso?

ve sorumlu bir biçimde konuşmanın vakti değil mi?

Y me mudé a París para comenzar mi primer trabajo.

ve ilk işime başlamak için Paris'e taşınmıştım.

Yo dije: "En ese caso, comenzar con una comunidad creyente

Dedim ki; "Öyleyse bir inananlar grubuyla başlamak

El té y el café ayudan a comenzar el día.

Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.

- Para comenzar, es demasiado caro.
- En primer lugar, es demasiado caro.

Her şeyden önce, o çok pahalı.

Para comenzar, esa clase de trabajo es muy ardua para mí.

Öncelikle, o tür iş benim için çok zor.

Y luego se posible comenzar a ser más constructivo con la ira.

ve işte o zaman siz öfkeyle birlikte daha yapıcı olmaya başlayabilirsiniz.

Bien, vamos a comenzar con un chapuzón y una prueba de decisión.

Görevimize büyük bir atlayış ve eğlenceli bir deneme kararıyla başlayacağız.

Me gustaría comenzar con la ejecución de dos experimentos con todos Uds.

Hepinizle iki kısa deney yaparak başlamak istiyorum.

- Antes que nada, debo decir esto.
- Para comenzar, tengo que decir esto.

Her şeyden önce, bunu sana söylemeliyim.

Nunca cruces la calle sin comenzar por verificar que no vengan vehículos.

Araba gelip gelmediğini kontrol etmeden asla caddeyi geçme.

Ellos están bajando las luces. El juego está a punto de comenzar.

Onlar ışıkları karartıyorlar. Oyun başlamak üzere.

- Podría llover en cualquier momento.
- En cualquier instante puede comenzar a llover.

Her an yağmur yağabilir.

Muchas familias se mudaron para comenzar una nueva vida en la frontera.

Birçok aile sınırda yeni bir hayat kurmak için ayrıldı.

El método para comenzar de un punto al mismo punto en el crucero

gemi yolculuğunda bir noktadan başlayıp aynı noktaya gelmenin yöntemini ise

Si él fuera a llegar tarde, tú podrías comenzar la conferencia sin él.

Onun geç gelmesi gerekiyorsa, konferansa onsuz başlayabilirsin.

Tom me preguntó si sabía a qué hora iba a comenzar la reunión.

Tom bana toplantının saat kaçta başlayacağını bilip bilmediğimi sordu.

Siendo huérfano, mi padre tuvo que comenzar a ganar dinero a los diez.

Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.

Pero al comenzar el ascenso, los guías "amigables" de Brancus vuelven camino a casa.

Ancak tırmanmanın başlamasıyla Brancus'un ''dostane'' kılavuzları geri dönmüştü.

- Tengo que empezar de nuevo.
- Tengo que comenzar de nuevo.
- Tengo que volver a empezar.

Yeniden başlamalıyım.

Después de años de sufrimiento, ella finalmente decidió olvidar el pasado y comenzar una nueva vida.

Yıllarca acı çektikten sonra, nihayet geçmişi unutmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verdi.

De verdad se vuelve aparente cuanto se le dificulto, cuando escuchas a coltrane comenzar a la velocidad

Ne kadar zorlandığı, Flanagan'ın durduğu vakit Coltrane'in yıldırım gibi

- Empecemos con las preguntas fáciles.
- Empecemos por las preguntas fáciles.
- Vamos a comenzar por las preguntas sencillas.

Kolay sorulardan başlayalım.

Pero, como volvimos al aeropuerto, podemos comenzar otra vez. Si quieren volver al cielo, elijan "Repetir el episodio".

Ama havalimanına geldiğimize göre göreve baştan başlayabiliriz. Tekrar gökyüzüne çıkmak isterseniz "Bölümü Tekrar Oynat"ı seçin.

Antes de que la NASA pudiera comenzar a diseñar una nave espacial para su misión lunar, se enfrentó a algunas

NASA, ay görevi için bir uzay aracı tasarlamaya başlamadan önce,

Los cuentos infantiles suelen comenzar con la frase "érase una vez..." y terminan con un "...y vivieron felices y comieron perdices".

Peri masalları genellikle "bir zamanlar" ile başlar ve "sonsuza kadar mutlu yaşadılar" ile biter.

Si no empiezas a tratar a la gente con un poco más de respeto, la gente podría comenzar a evitarte como a la plaga.

Eğer insanlara biraz daha saygılı davranmaya başlamazsan, insanlar senden vebalı gibi kaçınmaya başlayabilir.

Un error que cometen a menudo los jóvenes es el de comenzar a aprender demasiadas lenguas al mismo tiempo, porque subestiman sus dificultades y sobrestiman sus propias capacidades para aprenderlas.

Gençlerin sık yaptığı bir hata da; zorluklarını hafife alıp, kendi yeteneklerini de gözlerinde büyütürek aynı anda birçok dili birden öğrenmeye başlamaları.