Examples of using "Adolescente" in a sentence and their turkish translations:
Ben bir genç değilim.
Tom bir delikanlı.
Florida'daki genç bir kızdan haber aldım,
Ergen bir ayı. Avını indirmiş.
Genç aktrisin epeyce hayranı var.
Oğlum sadece bir delikanlı.
Oğlum asi bir genç.
Ergen, gittikçe bağımsızlaşıyor.
peki, birileri neden bizim ergenekonumuzu
Onun annesi gençken öldü.
Henüz bir gençken hobiniz neydi?
Bir ergeni anlamaya hiç çalıştınız mı?
Dünyanın herhangi bir yerinde her yedi dakikada bir
kim olduğunu veya niçin güreştiğini
parayı alıp altına yatırmıştım.
riskle ilişkilendirilen olumsuz duyguları körelterek ve hatta yok ederek
Eğer bir tişört giyersen bir genç gözüyle bakılırsın.
Tom hâlâ bir genç iken olduğu aynı ağırlıkta.
Tom gençliğinden beri o restoranda yemek yiyor.
Tom gençliğinden beri o restoranda yemek yiyor.
Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
Bunun normal bir ergenlik kaygısı olduğunu sandım
bana tüm o emojileri gönderen o genç kızı görmeye gittim.
Orta yaşta bir genç her gün ne kadar televizyon izler?
Tom'ları o daha delikanlıyken ziyaret ettiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
Neyse ki onun için bir seyirci tarafından tamamlandı… ve seyirci, genç
bir genç gibi davranıyor. Çılgınca, fantastik bir hayat sürüyor
Tekerlekli sandalyedeki yaşlı adam bana annemi gençken tanıdığını söyledi.
Ben gençken kafamda bir sürü saçım vardı ve göğsümde hiç. Şimdi tam tersi.