Translation of "Escuché" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Escuché" in a sentence and their turkish translations:

Y escuché:

Ve şunu duydum,

Escuché algo.

Bir şey duydum.

Escuché voces.

Sesler duydum.

No escuché.

Dinlemedim.

Escuché atentamente.

Ben dikkatle dinledim.

Escuché su historia.

Onun hikayesini dinledim.

Perdón, no escuché.

Affedersiniz, duymadım.

- Escuché un portazo.
- Escuché un golpe de la puerta.

Bir kapı çarpması duydum.

Escuché a alguien gritar.

Birinin bağırdığını duydum.

Anoche escuché la radio.

Dün gece, radyo dinledim.

Creo que escuché algo.

Sanırım bir şey duydum.

Anoche escuché varios CDs.

Dün gece bazı CD'leri dinledim.

Ya escuché esta canción.

Ben bu şarkıyı zaten dinledim.

No escuché su nombre.

Onun adını anlamadım.

Escuché crujir una rama.

Bir dal çatırtısı duydum.

- Lo escuché tronar en la distancia.
- Escuché truenos en la lejanía.

Uzakta gök gürlediğini duydum.

- Escuché que tenés un nuevo auto.
- Escuché que tienes un nuevo auto.

Yeni bir araba aldığını duydum.

Escuché de Escandinavia e Inglaterra

İskandinavya'dan ve İngiltere'den duyulduğu

Escuché que aún sigue vivo.

Onun hâlâ hayatta olduğunu duyuyorum.

Escuché, pero no oí nada.

Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.

Ayer no escuché las noticias.

Dün haberleri dinlemedim.

Escuché que María estaba embarazada.

Mary'nin hamile olduğunu duydum.

Lo siento, no te escuché.

Üzgünüm, seni duymadım.

Escuché que ella estaba embarazada.

Ben onun hamile olduğunu duydum.

- No escuché.
- No estaba escuchando.

Dinlemiyordum.

Escuché todo lo que dijiste.

Söylediğin her şeyi duydum.

Ayer escuché una historia impresionante.

Dün harika bir hikaye duydum.

Escuché de una adolescente en Florida

Florida'daki genç bir kızdan haber aldım,

Lo juro, no escuché el teléfono

vallahi şarjdaymış ya duymadım telefonu

Ayer te escuché hablando mientras dormías.

Dün uykundaki konuşmanı duydum.

Lo escuché tatarear en la ducha.

Onun duşta şarkı mırıldandığını duydum.

Escuché que él aprobó el examen.

Onun sınavı geçtiğini duydum.

Escuché que tu negocio está prosperando.

İşiniz iyi gidiyor, duyuyorum.

Escuché la noticia en la radio.

Ben haberi radyoda duydum.

Escuché la voz de mi corazón.

Yüreğimin sesini dinledim.

Ayer escuché una canción muy bonita.

Dün ben çok güzel bir şarkı dinledim.

Ayer escuché una canción muy linda.

Dün gerçekten çok güzel bir şarkı dinledim.

Ayer escuché una canción realmente hermosa.

Dün gerçekten çok güzel bir şarkı dinledim.

Lo escuché cantando en el concierto.

Onun konserde şarkı söylediğini duydum.

No escuché lo que Tom estaba diciendo.

Tom'un ne dediğini duymadım.

Escuché todo lo que acabas de decir.

Söylediğin her şeyi duydum.

Escuché un golpe de la puerta delantera.

Ön kapının çarptığını duydum.

- No lo escuché.
- No lo he oído.

Ben onu duymadım.

No escuché el estribillo de esa canción.

O şarkının korosunu dinlemedim.

Escuché a algunas personas cantando villancicos navideños.

Bazı insanların Noel şarkıları söylediğini duydum.

Escuché que tus dos abuelos eran fontaneros.

Büyükbabalarının her ikisinin de tesisatçı olduğunu duydum.

Y escuché la llave girar en la cerradura.

ve anahtarın kilitlenişini duydum.

Quiero decir que ni siquiera escuché el nombre.

adını bile duymadım desem yeridir yani.

Escuché que estabas teniendo problemas en la oficina.

Ofiste sorunlar yaşadığını duydum.

Sólo escuché el final del discurso de Tom.

Ben yalnızca Tom'un konuşmanın sonunu duydum.

Escuché que Tomás se va a casar pronto.

Tom'un yakında evleneceğini duydum.

Escuché que te gusta ir a la playa.

Plaja gitmekten zevk aldığını duydum.

Recuerdo la primera vez que escuché esta canción.

Bu şarkıyı dinlediğim ilk zamanı hatırlıyorum.

Escuché a algunos alumnos quejarse por la tarea.

Bazı öğrencilerin ev ödevi hakkında yakındıklarını duydum.

Escuché a Tom y Mary hablando sobre John.

Tom ve Mary'nin John hakkında konuştuğunu duydum.

Yo escuché a John hablarle al señor Brown.

John'un Bay Brown ile konuştuğunu duydum.

Escuché por ahí que fuiste a los Estados Unidos.

ABD'ye gittiğini haber alıyorum.

Escuché que Tom se casó con una mujer rica.

Tom'un zengin bir kadınla evlendiğini duydum.

Escuché que muchas chicas usan bikinis en esa playa.

O sahilde çok sayıda kızın bikini giydiğini duyuyorum.

La primera vez que escuché el sonido de este instrumento,

Bu çalgının sesini ilk duyduğumda

Yo le escuché a ella hablar en inglés con fluidez.

Onun İngilizceyi akıcı konuştuğunu duydum.

- No escuché lo que dijiste.
- Me perdí lo que dijiste.

- Ne dediğini kaçırdım.
- Söylediğini duymadım.

Sobre todo, escuché de personas que, desde su propia forma diferente,

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

Escuché que tienen muchos problemas con los túneles en Nueva Zelanda.

Onların Yeni Zelanda'dadaki tüneller ile ilgili çok sayıda sorunları olduklarını duydum.

El otro día escuché a un violinista que tocaba realmente bien.

Diğer gün gerçekten iyi çalan bir kemancı dinledim.

Escuché a Tom murmurándose a sí mismo mientras lavaba los platos.

Tom'un bulaşıkları yıkarken kendi kendine şarkı mırıldandığını duydum.

No quise escuchar a escondidas, pero sí te escuché por casualidad.

Kulak misafiri olmak istemedim ama tesadüfen duydum.

- Escuché la noticia en la radio.
- Oí la noticia por la radio.

Ben haberi radyoda duydum.

- Escuché que Tom besó a Mary.
- He oído que Tom besó a Mary.

Tom'un Mary'yi öptüğünü duydum.

- Escuché a alguien llamar mi nombre.
- Oí a alguien llamándome por mi nombre.

Birinin adımı seslendiğini duydum.

- Oí que estabas de regreso en el pueblo.
- Escuché que habías vuelto al pueblo.

Kasabaya döndüğünü duydum.

- Lo escuché por la radio en el trayecto.
- Escucho la radio en el trayecto.

Transit halindeyken radyo dinlerim.

Escuché el cacareo del gallo y supe que tendría que levantarme pronto de la cama.

Bir horozun öttüğünü duydum ve yakında yataktan çıkmak zorunda kalacağımı biliyordum.

- Lo escuché en la radio.
- Lo he oído en la radio.
- Lo he oído por la radio.
- Oí eso por la radio.

Onu radyoda duydum.