Translation of "Verdadeira" in Turkish

0.086 sec.

Examples of using "Verdadeira" in a sentence and their turkish translations:

- A história foi verdadeira.
- A história era verdadeira.

Hikaye gerçekti.

A história parece verdadeira.

Hikaye gerçek görünüyor.

É uma verdadeira bruxa!

O, gerçek bir cadı!

Esta frase é verdadeira.

Bu cümle doğru.

Esta história é verdadeira.

Bu gerçek bir hikaye.

Sua história parece verdadeira.

- Onun hikayesi gerçek görünüyor.
- Hikayesi kulağa doğru geliyor.
- Hikayesi kulağa gerçek geliyor.

É uma verdadeira pechincha.

Bu gerçek bir pazarlık.

Amizade verdadeira não existe.

Gerçek arkadaşlık yoktur.

- Creio que a história é verdadeira.
- Acredito que a história é verdadeira.
- Penso que a história é verdadeira.
- Eu penso que a história é verdadeira.

Bence hikaye doğru.

Vemos a verdadeira anormalidade aqui

Asıl anormallik şurada karşımıza çıkıyor bizim

A história dela é verdadeira?

Onun hikayesi gerçek mi?

Ele é uma verdadeira lenda.

O gerçek bir efsane.

A notícia pode ser verdadeira?

Haber gerçek olabilir mi?

A história parece ser verdadeira.

- Hikâye doğru görünüyor.
- Hikaye gerçek görünüyor.

Aceito a declaração como verdadeira.

Açıklamayı doğru olarak kabul ediyorum.

Mostre-me sua verdadeira identidade.

Bana gerçek yüzünü göster.

Essa notícia pode ser verdadeira?

Bu haber doğru olabilir mi?

Sami fez uma verdadeira confissão.

- Sami gerçek bir itirafta bulundu.
- Sami gerçek bir günah çıkarma yaptı.

Acho que a história é verdadeira.

Hikayenin gerçek olduğuna inanıyorum.

Veja, isto é uma história verdadeira.

Bak, bu gerçek bir hikaye.

O filme foi uma verdadeira decepção.

Film gerçek bir hayal kırıklığıydı.

Esta é uma verdadeira obra-prima.

Bu gerçek bir şaheser.

A verdadeira mudança acontece nas nossas mentes.

Gerçek değişim kişinin kafasının içindedir.

A felicidade verdadeira consiste em desejar pouco.

Gerçek mutluluk az istemekten ibarettir.

Todos vocês estão familiarizados com a história verdadeira.

- Hepiniz hikayenin gerçeğine aşinasınızdır.
- Hepiniz gerçek hikayeyi biliyorsunuzdur.

A narrativa pode parecer estranha, mas é verdadeira.

Hikaye garip gelebilir , ama doğru.

Uma verdadeira tomada, com nenhum desses clássicos truques.

aslında tüm filmleri tek bir alımda yakalayabileceğimiz anlamına gelir.

A admiração é a verdadeira característica do filósofo.

Filozofun gerçek karakteri meraktır.

Ele está escondendo a verdadeira história de nós.

O gerçek hikayeyi bizden gizliyor.

Tom sabia que a história não era verdadeira.

Tom hikayenin gerçek olmadığını biliyordu.

Este carro foi muito barato, uma verdadeira pechincha.

Bu araba çok ucuzdu, gerçek bir pazarlık.

Minha tia foi para mim uma verdadeira mãe.

Teyzem gerçek bir anne gibiydi.

Portanto, pelo menos essa parte da história era verdadeira ...

Öyleyse hikayenin bu kısmı en azından doğruydu ...

Ninguém nunca soube a verdadeira história, exceto nós três.

Üçümüz dışında hiç kimse gerçek hikayeyi bilmiyordu.

A única ciência verdadeira é o conhecimento dos fatos.

Tek gerçek bilim, gerçeklerin bilgisidir.

O Tom disse que a afirmação não era verdadeira.

Tom iddianın doğru olmadığını söyledi.

Fadil mostrou sua verdadeira índole. Ele era um covarde.

- Fadıl gerçek renklerini gösterdi. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek rengini belli etti. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek niyetini gösterdi. O bir korkaktı.

Você acha que a história do Tom é verdadeira?

Tom'un hikayesinin doğru olduğunu mu düşünüyorsun?

Nossa verdadeira esperança é que exista vida em outros mundos.

Bizim gerçek umudumuz diğer dünyalarda hayat olduğudur.

A questão é a verdadeira questão, mas é o problema conosco?

asıl sorulacak soru şu ama sorun koltukta mı bizde mi

A única língua verdadeira que existe no mundo é o beijo.

Dünyadaki tek gerçek dil öpücüktür.

Tom contou para a Mary que a história não era verdadeira.

Tom Mary'ye hikayenin gerçek olmadığını söyledi.

Atrás de portas fechadas, a verdadeira natureza de Fadil é revelada.

Kapalı kapılar ardında Fadıl'ın gerçek doğası ortaya çıkıyor.

- Quero ver o seu verdadeiro rosto.
- Quero ver a tua verdadeira cara.

Ben senin gerçek yüzünü görmek istiyorum.

A história de o Tom comer o meu gato não é verdadeira.

Kedimi yiyen Tom hakkındaki hikaye doğru değil.

Esta frase é tão bela quanto verdadeira. Eu certamente nunca a esquecerei.

Bu ifade hem gerçek hem de güzel. Onu kesinlikle unutmayacağım.

- A afirmação não é totalmente verídica.
- A afirmação não é de todo verdadeira.

İfade tamamen gerçek değil.

Sabe que mais? É uma lástima... Uma verdadeira lástima estarem a perder o Uruguai.

Ve biliyor musun? Çok yazık... Uruguay'ı kaybediyor olmaları çok yazık.

"Os Versos Satânicos" de Salman Rushdie é uma verdadeira obra prima da literatura moderna.

Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

- Um amigo verdadeiro não diria tal coisa.
- Uma amiga verdadeira não diria tal coisa.

Gerçek bir arkadaş böyle bir şey söylemezdi.

A Suiça tem um dos melhores sistemas políticos do mundo. E esta é a verdadeira razão

İsviçre en iyi politik sistemlerden birine sahip ve ülkenin başarısının

- Uma parte da história é verídica.
- Uma parte da história é verdadeira.
- Uma parte da história é factual.

Hikayenin bir bölümü doğrudur.

- Isto não é verdadeiro.
- Este não é verdadeiro.
- Esta não é verdadeira.
- Este não é real.
- Esta não é real.
- Isto não é real.
- Isto não é original.
- Este não é original.
- Esta não é original.
- Isto não é autêntico.
- Este não é autêntico.
- Esta não é autêntica.
- Isto não é genuíno.
- Este não é genuíno.
- Esta não é genuína.

Bu gerçek değil.