Translation of "Salvar" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Salvar" in a sentence and their turkish translations:

- Eu tentei te salvar.
- Eu tentei salvar você.

Seni kurtarmaya çalıştım.

- Nós pudemos salvar Tom.
- Nós conseguimos salvar Tom.

Tom'u kurtarabildik.

Podemos salvar Tom?

Tom'u kurtarabilir miyiz?

Quero salvar Tom.

Ben Tom'u kurtarmak istiyorum.

- Ele pode salvar a sua vida.
- Ela pode salvar a sua vida.
- Ela pode salvar a tua vida.
- Ele pode salvar a tua vida.
- Poderia salvar a tua vida.

Bu hayatını kurtarabilir.

Podemos salvar o planeta?

Gezegeni kurtarabilir miyiz?

Tom tentou me salvar.

Tom beni kurtarmaya çalıştı.

Tentei salvar o Tom.

Tom'u kurtarmaya çalıştım.

Tom virá nos salvar.

Tom bizi kurtarmaya gelecek.

Tom vai nos salvar.

Tom bizi kurtaracak.

Nós vamos te salvar.

Seni kurtaracağız.

Tom veio me salvar.

Tom beni kurtarmaya geldi.

Vamos salvar o mundo!

Dünyayı kurtaralım.

Vou salvar todos vocês.

Hepinizi kurtaracağım.

- Obrigado por salvar a minha vida.
- Obrigada por salvar a minha vida.

Hayatımı kurtardığın için teşekkürler.

Estou aqui para te salvar.

Seni kurtarmak için buradayım.

Nós tentamos salvar o Tom.

Tom'u kurtarmaya çalıştık.

Eu não posso salvar ninguém.

Ben kimseyi kurtaramam.

Você precisa salvar a princesa!

Prensesi kurtarmalısın.

Vamos salvar o meio-ambiente!

Çevreyi koruyalım!

Você não pode me salvar.

Sen beni kurtaramazsın.

Ninguém está vindo te salvar.

Hiç kimse seni kurtarmaya gelmiyor.

Eu vim salvar o Tom.

Tom'u kurtarmak için geldim.

Talvez Tom possa nos salvar.

Belki Tom bizi kurtarabilir.

Tom morreu tentando salvar Mary.

Tom Mary'yi kurtarmaya çalışırken öldü.

Eu vou salvar o Tom.

Tom'u kurtaracağım.

Temos que salvar o nosso futuro

Geleceğimizi kurtarmamız lazım

Tom correu para salvar sua vida.

Tom hayatını kurtarmak için koştu.

Ele teve de salvar a princesa.

O, prensesi kurtarmak zorundaydı.

Tom quase morreu tentando me salvar.

Tom beni kurtarmaya çalışırken neredeyse ölüyordu.

Eu vim para salvar a princesa.

Prensesi kurtarmak için geldim.

Mario não conseguiu salvar a princesa.

Mario prensesi kurtaramadı.

Ele pode salvar a tua vida.

O, hayatını kurtarabilir.

Nosso objetivo é salvar o nosso futuro

Amacımız geleceğimizi kurtarmak

Obrigado novamente por me salvar, outra vez.

Beni kurtardığın için tekrar teşekkürler, tekrar.

Ele foi enviado para salvar a princesa.

O, prensesi kurtarmak için gönderildi.

Quem foi enviado para salvar a princesa?

Prensesi kurtarmak için kim gönderildi?

Tom tentou salvar a vida de Maria.

Tom Mary'nin hayatını kurtarmaya çalıştı.

Tom está tentando salvar a própria pele.

Tom kendi cildini korumaya çalışıyor.

Estou tentando salvar a vida de Tom.

Tom'un hayatını kurtarmaya çalışıyorum.

Somente a paz pode salvar o mundo.

Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

Ela doou sangue para salvar sua irmã.

O, kız kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Esqueci de salvar o arquivo antes de desligar.

Kapatmadan önce dosyayı kaydetmeyi unuttum.

é uma oportunidade, realmente, de salvar uma vida.

gerçekten hayat kurtarmak için bir fırsat.

O Tom acha que pode salvar o mundo.

Tom dünyayı kurtarabileceğini düşünüyor.

Basta um simples contacto para lhe salvar a vida.

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Se tu doares um órgão, poderás salvar uma vida.

Organ bağışlarsanız, bir hayat kurtarabilirsiniz.

Ele deu sangue para poder salvar o seu irmão.

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.

- Não há nada que possamos fazer para salvar o Tom.
- Não há nada que nós possamos fazer para salvar o Tom.

Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

- O soldado se sacrificou para salvar a vida de seu amigo.
- O soldado se sacrificou para salvar a vida do amigo dele.

Asker arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.

Conservacionistas estão a esforçar-se para salvar os rinocerontes selvagens.

Çevreciler geride kalan vahşi gergedanları kurtarmak için daha çok çalışıyor.

Quero ajudar os ameríndios a salvar suas línguas da extinção.

Onların dillerini yok olmaktan kurtarmak için yerli Amerikalılara yardım etmek istiyorum.

Porque ajuda a conter disseminação do vírus e salvar vidas.

Çünkü bu, hastalığın yayılımını kontrol altında tutuyor ve hayatlar kurtarıyor.

Eu acabei de salvar o teu gato de se afogar.

Az önce kedini boğulmaktan kurtardım.

Tom sacrificou sua vida para salvar a do seu irmão.

Tom erkek kardeşini kurtarmak için hayatını feda etti.

Fadil queria salvar a delicada Layla de um mundo escabroso.

Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.

Pode salvar-nos. Não só para cavar abrigos, como para avalanches.

Bu gerçekten sizi kurtarabilir. Sadece sığınak kazmak için değil, çığlar için de gerekli.

Se acha que ainda consegue salvar a Dana, selecione "tentar novamente".

Dana'yı buradan kurtarabileceğinizi düşünüyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.

Bill mergulhou no rio para salvar a criança que estava se afogando.

Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Usar o cupom parecer ser a melhor escolha para salvar alguns centavos

Bir alana bir bedava kampanyası paranın karşılığını alacağın en iyi yol gibi gelebilir, fakat genellikle...

- Eu queria salvá-lo.
- Eu queria salvá-la.
- Eu queria te salvar.

Seni kurtarmak istedim.

Mas que, se soubermos usar corretamente, pode salvar-nos numa hora de aflição.

ama onu doğru şekilde kullanmayı bilirsek ihtiyacımız olduğunda bizi kurtarabilir.

O que médicos deviam fazer é salvar vidas e lutar contra a morte.

Doktorların yapması gereken şey hayatları kurtarmak ve ölüme karşı mücadele etmek.

O Tom arriscou a sua vida para salvar o garoto que estava afogando.

Tom boğulan çocuğu kurtarmak için hayatını riske attı.

O presidente tinha o poder de salvar os homens da execução com uma canetada.

Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.

Saber onde é a saída de incêndio em um hotel pode salvar sua vida.

Bir otelde yangın kaçışının nerede olduğunu bilmek hayatınızı kurtarabilir.

E recuperar frascos de antídoto para salvar vidas que seriam transportados para um hospital próximo.

götüren bir uçağın enkazını bulduğum bir görevi yeni tamamladım.

É possível mudar o passado? Podemos viajar tempo para salvar nossos entes queridos que perdemos?

Geçmişi değiştirmek mümkün mü? Kaybettiğimiz sevdiklerimizi kurtarabilmek için zaman yolculuğu yapabilir miyiz?

O Tom fez tudo que pôde para salvar as crianças que estavam presas no prédio em chamas.

Tom yanan binada sıkışmış çocukları kurtarmak için gücü dahilinde her şeyi yaptı.

Se você concordar em se tornar um doador de órgãos, pode ajudar a salvar a vida de alguém.

Organ bağışçısı olmayı kabul edersen, birinin yaşamını kurtarmasına yardım edebilirsin.