Translation of "Levou" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Levou" in a sentence and their turkish translations:

Tom levou tudo.

Tom her şeyi aldı.

Isso levou tempo.

Zaman aldı.

- O meu amigo levou um tiro.
- A minha amiga levou um tiro.
- Minha amiga levou um tiro.
- Meu amigo levou um tiro.

Arkadaşım vuruldu.

- Tom levou Mary ao hospital.
- Tom levou Maria ao hospital.

Tom, Mary'yi hastaneye götürdü.

- Demorou meses.
- Levou meses.
- Isso levou meses.
- Isso demorou meses.

Bu aylar sürdü.

- Tom levou Mary ao hospital.
- Tom levou a Mary ao hospital.
- Tom levou Mary para o hospital.
- Tom levou a Mary para o hospital.

Tom, Mary'yi hastaneye götürdü.

Alguém levou um tiro?

Herhangi biri vuruldu mu?

Tom levou três tiros.

Tom üç kez vuruldu.

Tom levou um tiro.

Tom vuruldu.

Levou só uma hora.

Sadece bir saat sürdü.

Não levou muito tempo.

O uzun sürmedi.

Você levou um tiro?

Vuruldun mu?

Tom levou um fora.

Tom terk edildi.

Levou só três horas.

Sadece üç saat sürdü.

- Tom levou Maria ao aeroporto.
- Tom levou Mary para o aeroporto.

Tom Mary'yi havaalanına götürdü.

- Ela os levou lá de carro.
- Ela as levou lá de carro.

O onları oraya arabayla götürdü.

A construção levou 5 anos

inşaatı 5 yıl sürdü

Uma loba levou aquela criança

bir dişi kurt o çocuğu aldı

O julgamento levou muitos anos

Dava çok uzun yıllar sürdü

Levou Jane para jantar fora.

O, Jane'i akşam yemeğine çıkardı.

Tom levou Mary para casa.

Tom, Mary'yi eve götürdü.

Ele nos levou ao zoológico.

O bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Você levou um tiro, Tom.

Sen vuruldun, Tom.

Tom levou Mary à loja.

Tom Mary'yi mağazaya götürdü.

Tom levou Maria à escola.

Tom Mary'yi okula götürdü.

Você levou Tom ao aeroporto?

Tom'u havaalanına götürdün mü?

Tom levou Mary ao zoológico.

Tom Mary'yi hayvanat bahçesine götürdü.

Tom levou tudo com ele.

Tom her şeyi yanına aldı.

Ela o levou ao lago.

O onu göle götürdü.

Ela o levou à loja.

O onu mağazaya götürdü.

Ela o levou ao zoológico.

O onu hayvanat bahçesine götürdü.

Tom levou Maria a Boston.

Tom Mary'yi Boston'a götürdü.

Fadil levou adiante o caso.

Fadıl ilişkiyi sürdürdü.

Sami levou Leila ao médico.

Sami, Leyla'yı doktorlara götürdü.

Tom levou metade do dinheiro.

Tom paranın yarısını aldı.

- Tom levou os filhos ao parque.
- Tom levou seus filhos para o parque.

Tom çocuklarını parka götürdü.

- Tom levou a família ao zoológico.
- Tom levou a família ao jardim zoológico.

Tom ailesini hayvanat bahçesine götürdü.

- O assassino levou a arma consigo.
- O assassino levou a arma com ele.

Katil silahı onunla birlikte götürdü.

- Tom levou o seu irmão ao zoológico.
- Tom levou o irmão dele ao zoológico.

Tom erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

- O que te levou a fazer isso?
- O que levou você a fazer isso?

Bunu sana ne yaptırdı?

Mas isso levou-me muitos anos.

ama bunu anlamak yıllarımı aldı, çok uzun yıllar.

E levou-nos a território desconhecido.

bilinmeyen bir bölgeye götürdü.

Levou todo o fim de tarde.

O bütün akşam sürdü.

Tom levou o cachorro para passear.

Tom köpeği yürüyüş için dışarı çıkardı.

Bill levou seu irmão ao zoológico.

Bill erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Hitler levou a Alemanha à guerra.

- Hitler Almanya'yı savaşa götürdü.
- Hitler Almanya'yı savaşa sürükledi.

Tom levou Mary para jantar fora.

Tom Mary'yi akşam yemeğine çıkardı.

Tom nunca levou Maria a sério.

Tom asla Mary'yi ciddiye almadı.

Meu pai nos levou ao zoológico.

Babam bizi hayvanat bahçesine götürdü.

Ele levou uma vida de luxo.

O, lüks bir hayat sürdü.

Ele me levou ao parque ontem.

Dün beni parka götürdü.

Tom me levou até a estação.

Tom beni istasyona götürdü.

Tom levou um tiro no peito.

Tom göğsünden vuruldu.

Tom levou Maria para jantar fora.

Tom akşam yemeği için Mary'yi dışarı çıkardı.

Ele levou a sua irmã junto.

O, kız kardeşini yanında götürdü.

levou um pouco de tempo.

Bu sadece biraz zaman aldı.

Tom levou um cutucão no olho.

Tom gözüne darbe aldı.

Jane levou o cachorro para passear.

Jane köpeğini yürüyüşe götürdü.

A estória me levou às lagrimas.

Bu hikaye tarafından gözyaşlarına boğuldum.

Meu irmão me levou ao museu.

Erkek kardeşim beni müzeye götürdü.

Ele levou sua bicicleta à loja.

O bisikletini mağazaya götürdü.

Tom levou seu cachorro ao veterinário.

Tom köpeğini veterinere götürdü.

O cerco levou apenas três horas.

Kuşatma yalnızca üç saat sürdü.

Realmente não levou muçulmanos para a América

gerçekten Amerika'ya Müslümanları almadı

E levou-o para a floresta enevoada.

Ve onu alıp puslu ormanın derinliklerine götürdü.

O comércio levou ao desenvolvimento das cidades.

Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.

Levou cinco minutos para chegar à estação.

İstasyona gitmek beş dakika aldı.

Tomás levou um forte golpe na cabeça.

Tom kafasından ağır bir darbe aldı.

O que o levou a esta conclusão?

Seni bu sonuca götüren nedir?

Tom levou sua filha Mary ao parque.

Tom kızı Mary'yi parka götürdü.

Tom levou o seu cachorro para passear.

Tom köpeğini yürüyüşe götürdü.

Você já leu E o Vento Levou?

Hiç Rüzgar Gibi Geçti'yi okudun mu?

Tom levou as crianças para a escola.

Tom çocukları okula götürdü.

Tom levou seu segredo para o túmulo.

Tom'un sırrı kendisiyle beraber mezara gitti.

Você já levou o lixo para fora?

Çöpü attın mı?

Tom não levou seu guarda-chuva consigo.

- Tom şemsiyesini yanında götürmedi.
- Tom şemsiyesini yanına almadı.

O Tom não levou isso com ele.

Tom onun yanında götürmedi.

Tom levou a Mary até a estação.

Tom, Mary'yi istasyona götürdü.

Tom levou o seu irmão ao zoológico.

Tom senin erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

A minha mãe me levou ao parque.

Annem beni parka götürdü.

Fadil levou Layla para uma casa abandonada.

Fadıl, Leyla'yı terk edilmiş bir eve götürdü.

O Tom levou três tiros no peito.

Tom göğsünden üç kez vuruldu.

Tom levou Maria ao hospital mais próximo.

Tom Mary'yi en yakın hastaneye götürdü.

Layla levou a sua filha às compras.

Leyla kızını alışverişe götürdü.

O agricultor levou o trigo ao celeiro.

Çiftçi buğdayı ahıra götürdü.

O Tom levou semanas para fazer isso.

- Bunu yapmak Tom'un haftalarını aldı.
- Tom'un bunu yapması haftalar aldı.

- Levou muito tempo para a polícia chegar à ilha.
- A polícia levou muito tempo para chegar à ilha.

Adaya gitmek polisin bir sürü zamanını aldı.

O programa levou 58 dólares ímpares de alguns

program bazılarından 58 küsür dolar para çekmiş

Depois Arica, onde levou 40 barras de prata.

Oradan Arica'ya gitti. Burada 40 kalıp gümüşe el koydu.

Uma pequena caminhada me levou até o lago.

Kısa bir yürüyüş beni göle getirdi.

Quanto tempo você levou para traduzir esse livro?

Bu kitabı çevirmen ne kadar sürdü?

O Tom levou em conta a minha advertência.

Tom uyarıma dikkat etti.

Ele levou a bagagem dela para o comboio.

Bagajını trene taşıdı.

Levou uma semana para ele terminar o trabalho.

İşi bitirmek bir haftasını aldı.

Ele perdeu o equilíbrio e levou um tombo.

Dengesini kaybetti ve merdivenden düştü.

Quanto tempo levou para você ler este livro?

- Bu kitabı okuman ne kadar sürdü?
- Bu kitabı okumanız ne kadar sürdü?

Fui eu quem levou o lixo para fora.

Çöpleri dışarı çıkaran kişi bendim.

Ele levou a irmã dele para o aeroporto.

Kız kardeşini havaalanına götürdü.