Translation of "Humanos" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Humanos" in a sentence and their turkish translations:

- Somos humanos.
- Nós somos seres humanos.
- Nós somos humanos.
- Somos seres humanos.

- Biz insanlarız.
- Biz insanız.

Ver seres humanos

İnsanoğlunu; bizler ve onlar,

Vocês são humanos.

İnsansınız.

Somos todos humanos.

Hepimiz insanız.

Somos seres humanos.

Biz insanız.

Apenas humanos podem rir.

Yalnızca insanlar gülebilir.

- O que faz de nós humanos?
- O que nos faz humanos?

Ne bizi insan yapıyor?

- Não esqueçamos dos direitos humanos.
- Não vamos esquecer dos direitos humanos.

İnsan haklarını unutmayalım.

Os seres humanos são preguiçosos.

İnsanlar tembel.

Os humanos descendem dos macacos.

İnsanlar maymunların soyundan gelmektedir.

Os humanos são seres conscientes.

İnsanlar bilinçli varlıklardır.

Ele era bastante amigável com humanos,

İnsanlara karşı kibar ve sıcakkanlıydı,

Enquanto não estragamos os seres humanos

Yeter ki biz insanoğlu bozmayalım

Os seres humanos têm duas pernas.

İnsanların iki bacağı vardır.

Todos os humanos são criados iguais.

Bütün insanlar eşit yaratılırlar.

Mas não há dúvida em seres humanos.

ama insanda da şüphe oluşmuyor değil yani

Nós espalhamos esse vírus como seres humanos

Bu virüsü bizler insanlar olarak yaymamız

Os humanos não podem viver em Marte.

İnsanlar Mars'ta yaşayamaz.

Estamos, seres humanos, sós neste universo infinito?

Biz insanlar bu sonsuz evrende yalnız mıyız?

Os seres humanos são originários da África.

İnsanlar Afrika kökenlidirler.

Devemos usar engenharia genética em seres humanos?

Genetik mühendisliğini insanlar üzerinde kullanmalı mıyız?

Nós somos humanos e somos da Terra.

Biz insanız ve dünyalıyız.

Talvez seja melhor recordar que somos seres humanos

Belki insan olduğumuzu hatırlamakta bir sakınca yoktur,

Não perseguem humanos para os tentar morder propositadamente,

İnsanları kovalayıp kasten ısırmaya çalışmazlar

Então está se tornando fatal para os humanos

bu yüzden insanlar için ise ölümcül hale geliyor

Nós, professores, somos tão humanos quanto vocês, estudantes.

Biz öğretmenler siz öğrenciler gibi insanız.

Nós tivemos uma breve discussão sobre direitos humanos.

Biz insan hakları konusunda kısa bir tartışma yaptık.

Muitas tartarugas vivem mais do que os humanos.

Birçok kamplumbağ insanlardan daha çok yaşarlar.

humanos a partilhar território de caça dos grandes felinos.

Avlanma sahalarını büyük kedilerle paylaşıyorlar.

Por isso torna esse vírus transmissível aos seres humanos

bu durumda bu virüsü insanlara bulaşabilir hale getiriyor

Os humanos como seres biológicos pertencem ao mundo animal.

Biyolojik bir varlık olarak insan hayvan dünyasına aittir.

Eu acho que os humanos podem viver na lua.

Sanırım insanlar ayda yaşayabilir.

Um erudito fez um discurso excelente sobre direitos humanos.

Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.

O que me surpreendeu foi que encontrei seres humanos feridos.

Beni gerçekten şaşırtan şey ise bulmayı umduğum ve aradığım

Os ataques a humanos pioraram a reputação deste grande felino.

Bu büyük kedi, insanlara saldırmasıyla kötü bir ün kazanmıştır.

Direitos humanos nem se importam com os direitos das mulheres

insan hakları kadın hakları umurunda bile değil

Se não fosse pela água, os humanos não poderiam sobreviver.

Su olmasa insanlar yaşayamaz.

Todos os humanos na Terra descendem de um ancestral comum.

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

Precisamos de uma clara definição do conceito de direitos humanos.

İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.

As línguas mudam, tal qual o fazem os seres humanos.

İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.

Por causa do dano que nós seres humanos temos à natureza

biz insanoğlunun doğaya verdiği zarar yüzünden

Os seres humanos se diferem de animais em pensar em falar.

İnsanoğlunun hayvanlardan farkı düşünebiliyor ve konuşabiliyor olmasıdır.

Os seres humanos não são os únicos animais que usam ferramentas.

İnsanlar alet kullanan tek hayvanlar değil.

Causas comuns do estresse são o trabalho e os relacionamentos humanos.

Stresin ortak nedenleri iş ve insan ilişkileridir.

A verdade é que nós humanos não podemos viver sem ar.

Gerçek şu ki, biz hava olmadan yaşayamayız.

Ou indivíduos a tentar fugir do mal horrível que humanos lhes causam.

veya insanların korkunç zorbalığından kaçmak istemeleri olarak yorumluyor.

... as que vivem em áreas urbanas tornam-se noturnas para evitar humanos.

...şehir bölgelerinde yaşayanlar insanlardan kaçınmak için gececi olur.

A minha relação com as pessoas, com os humanos, estava a mudar.

İnsanlarla olan ilişkim değişti.

Você acha que os seres humanos um dia vão colonizar a lua?

Sence insanlık bir gün Ay'ı sömürgeleştirecek mi?

Os seres humanos se diferem dos outros animais em falar e rir.

İnsanoğlu, konuşabilmeleri ve gülebilmeleri bakımından hayvanlardan farklıdır.

Os seres humanos parecem ter dificuldade em abandonar os seus velhos hábitos.

İnsanlar eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi zor buluyorlar.

Eles não parecem ter um interruptor para matar como os humanos e chimpanzés.

İnsanlar veya şempanzeler gibi öldürme içgüdüleri yok.

Que, em casos como estes, os humanos não têm hipótese contra um rinoceronte.

insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

Por que os humanos riem? Esta é uma pergunta muito difícil de responder.

İnsanlar niçin gülümser? Bu cevaplanması çok zor bir sorudur.

Nós não queremos ficar em contato prolongado com outros humanos num espaço confinado,

Kapalı bir alanda diğer insanlarla uzun süreli temas olmasın istemiyoruz,

- Os humanos são preguiçosos por natureza.
- O ser humano é preguiçoso por natureza.

İnsanlar doğal olarak tembeldirler.

E tudo isto é conseguido sem recursos naturais e sem comprometer os direitos humanos

doğal kaynaklar yokken ve insan haklarını ya da demokrasiyi ihlal etmeden oluşuyor.

- Alô, esse é o departamento de pessoal?
- Oi, esse é o departamento de recursos humanos?

Merhaba, bu personel bölümü mü?

Segundo cientistas, os mamíferos tornam-se 30 % mais ativos à noite quando vivem perto de humanos.

Bilim insanlarının hesaplarına göre memeliler, insanların etrafındayken geceleri yüzde 30 daha aktif oluyorlar.

E os peritos dizem que este assassino silencioso pode ser agressivo, mas não considera os humanos presas.

Agresif olmasına rağmen, uzmanlara göre bu sürüngen katil insanları av olarak görmez.

Em 3 de dezembro de 1967 o Doutor Barnard realizou o primeiro transplante de coração em humanos.

3 Aralık 1967 tarihinde, Doktor Barnard ilk insan kalp naklini gerçekleştirebildi.

Somos todos seres humanos, então em minha opinião a cultura de cada país é 90% a mesma.

Hepimiz insanız, bu yüzden bence her ülkenin kültürü %90 aynıdır.

O muro ao redor da cabana era feito de ossos humanos e em sua parte superior havia caveiras.

Kulübe etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmış ve onun üstünde kafatasları vardı.

Os seus esforços focam-se na educação, prevenção de conflito e em localizar felinos a vaguear em espaços humanos.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

- Como pedir para os humanos respeitarem a natureza, o planeta e os animais se o respeito entre eles não existe?
- Como pedir aos seres humanos que respeitem a natureza, o planeta e os animais, se entre eles mesmos não existe respeito algum?

Aralarında saygı yoksa insanlardan doğaya, gezegene ve hayvanlara saygı duymalarını nasıl isteyebiliriz?

- A música é uma língua entendida por todo ser humano.
- A música é uma língua entendida por todos os humanos.

Müzik tüm insanlar tarafından anlaşılan bir dildir.

No futuro, os seres humanos disporão de naves espaciais para viajar pela galáxia a uma velocidade superior à da luz.

Gelecekte, insanlar ışıktan daha hızlı hızlarda galaksi etrafında seyahat etmek için uzay gemileri kullanacaktır.

Os seres humanos não estão no topo da cadeia alimentar. Afinal, os leões comem pessoas, mas as pessoas não comem leões.

İnsanlar besin zincirinin üstünde değiller. Sonuçta, aslanlar insanları yiyor, ama insanlar aslanları yemiyor.

E essa é uma das razões, na minha opinião, pela qual não há registo da morte de humanos às mãos dum orangotango.

tarihte orangutan kaynaklı hiç insan ölümü olmamasının sebebi bence bu.

Por isso deve ter ficado espantado que os humanos o tratassem tão mal e disparassem contra ele e assim, por isso, não fugiu logo.

muhtemelen insanların ona kötü davranmasına, ateş etmelerine şaşırdı, o yüzden hemen kaçmadı.

Se aguares uma flor, isso será bastante para que ela sobreviva. Se falares amorosamente com ela, ela florescerá, devolvendo-te o carinho. O mesmo acontece com os seres humanos.

Çiçeğe su verirsen, sadece yaşamasını sağlarsın. Çiçeğe sevgi dolu yaklaşırsan, açan her çiçeği ile fazlalıkla mutluluğu geri verir. Insanlarda böyle.

Todos os seres humanos nascem livres e iguais em dignidade e direitos. Eles são dotados de razão e consciência e devem agir com os outros com um espírito de fraternidade.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

- Todos os seres humanos nascem livres e iguais em dignidade e direitos. Eles são dotados de razão e consciência e devem agir com os outros com um espírito de fraternidade.
- Todos os homens são livres de nascimento e iguais em dignidade e direitos. Possuem razão e consciência e devem dirigir-se uns aos outros com espírito fraterno.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.