Translation of "Faz" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Faz" in a sentence and their turkish translations:

- Tom faz.
- Tom faz isso.
- O Tom faz.
- O Tom faz isso.

Tom onu yapar.

- Isso faz sentido.
- Faz sentido.

Bu mantıklı.

- Faz todo sentido!
- Faz muito sentido.

Çok anlamlı.

- Faz muito tempo.
- Faz um tempão.

Uzun bir zaman oldu.

Tanto faz!

Her neyse!

Faz café.

- Kahve hazırlıyorum.
- Kahve hazırla.

Isso faz uma grande diferença, não faz?

Bu büyük bir fark yapar, değil mi?

"Quem faz os bolos?" "Alessandra os faz."

"Kekleri kim pişirir?" "Onları Alessandra pişirir."

- Isto não faz sentido.
- Isso não faz sentido.

- Bu, bir anlam ifade etmiyor.
- Bunun bir anlamı yok.

- Tudo faz sentido agora.
- Tudo agora faz sentido.

- Şimdi her şey bir anlam ifade ediyor.
- Şimdi her şey mantıklı geliyor.

- Faz-me lembrar dele.
- Faz-me lembrá-lo.

Bu bana onu hatırlatıyor.

- Isso tem sentido.
- Isso faz sentido.
- Faz sentido.

Mantıklı.

- Como você faz isso?
- Como você faz isto?
- Como é que você faz isso?

Onu nasıl yapıyorsun?

- Tom faz isso, mas Mary não faz.
- O Tom faz, mas a Mary não.

Tom onu yapar, ama Mary yapmaz.

Faz algo incrível.

Şaşılacak şekilde...

faz crescer novamente

yeniden yetişmesini sağlar

Faz você jurar

Küfür etmenizi sağlıyor

Faz movimentos rapidíssimos.

Şimşek gibi hızlı darbeler.

Ninguém faz melhor.

Kimse bunu daha iyi yapamaz.

Agora faz sentido.

O şimdi mantıklı.

Faz uma omelete?

Bir omlet pişirebilir misin?

Faz tanto tempo.

Çok uzun zaman oldu.

Faz com gentileza.

Onu nazik bir şekilde yap.

Nada faz sentido.

Hiçbir şey mantıklı değil.

Isto faz sentido?

Bu mantıklı mı?

- Que faz esse aparelho?
- O que faz esse aparelho?

Bu cihaz ne işe yarıyor?

O que lhe faz feliz, me faz feliz também.

Seni mutlu eden beni mutlu eder.

- Eu acho que faz sentido.
- Acho que faz sentido.

Sanırım o bir anlam ifade ediyor.

- Simplesmente não faz sentido nenhum.
- Isso simplesmente não faz sentido.

Bu sadece mantıklı değil.

- Fumar faz mal para você.
- Fumar faz mal à saúde.

Sigara içmek sizin için kötü.

- É assim que se faz.
- Assim é que se faz.

Bunu yapma yöntemin bu.

- Aquele elevador faz muito barulho.
- Esse elevador faz muito barulho.

O asansör çok gürültü yapıyor.

Não faz sentido fraudar

lafı dolandırmanın anlamı yok

Ele faz isso hoje?

acaba bugünküler yapabiliyor mu?

Faz um frio glacial.

Hava dondurucu soğuk.

O que ele faz?

- O ne yapıyor?
- Ne yapıyor?
- Ne iş yapıyor?

Isso me faz lembrar.

O beni hatırlatıyor.

O que ela faz?

- O ne iş yapar?
- Ne işle uğraşıyor?

Tom faz cookies deliciosos.

Tom lezzetli kurabiyeler yapar.

Ela me faz feliz.

O beni mutlu ediyor.

Ler me faz feliz.

Okuma beni mutlu eder.

Todo mundo faz isso.

Onu herkes yapar.

Como ela faz isso?

O onu nasıl yapar?

Como ele faz isso?

O onu nasıl yapar?

Você faz tortas deliciosas.

Sen lezzetli turtalar pişiriyorsun.

Faz frio na Alemanha?

Almanya'da hava soğuk mu?

Isto me faz bem!

Bana iyi geliyor!

Como ele faz isto?

O bunu nasıl yapar?

Como ela faz isto?

O bunu nasıl yapıyor?

Isso faz-se notar?

Belli oluyor mu?

Dirigir me faz relaxar.

Araba sürmek beni rahatlatıyor.

Nada disso faz sentido.

Bunlardan hiçbiri mantıklı değil.

Ele me faz feliz.

O beni mutlu ediyor.

Não faz muita diferença.

Çok fark etmez.

Como você faz isso?

Onu nasıl yaparsınız?

Minha mãe faz bolos.

Annem kek yapar.

Você não faz ideia.

Senin hiçbir fikrin yok.

Isso me faz bem.

Bu bana iyi geliyor.

Ninguém mais faz isso.

- Artık onu hiç kimse yapmaz.
- Artık onu kimse yapmıyor.

Tom me faz rir.

- Tom beni güldürüyor.
- Tom beni güldürür.

faz uma semana.

Bir hafta oldu.

A maquiagem faz diferença.

Makyaj fark yaratır.

Isso não faz sentido.

Bu bir anlam ifade etmiyor.

Você faz muitas perguntas.

Çok fazla soru soruyorsun.

Não faz muito sentido.

Bu çok anlam ifade etmiyor.

Não faz muito sentindo.

Bu çok anlam ifade etmiyor.

Quem mais faz isso?

Bunu başka kim yapar?

Tom raramente faz perguntas.

Tom nadiren sorular sorar.

Você me faz rir.

Beni güldürürsün.

Que faz ele aqui?

O burada ne yapıyor?

Tom faz ótimos hambúrgueres.

Tom harika burgerler yapar.

Para mim tanto faz.

Umursamazdım.

Ele faz tudo depressa.

O her şeyi çok hızlı yapar.

- Faça comigo.
- Faz comigo.

Benimle yap.

Não faz mal perguntar.

Sormakta zarar yok.

Faz-me lembrar dela.

Bu bana onu hatırlatıyor.

Tom sempre faz isso.

Tom her zaman onu yapar.

O que isto faz?

Bu ne işe yarar?

Como ele faz dinheiro?

O nasıl para kazanıyor?

Hoje faz muito calor.

Bugün oldukça sıcak.

Faz muito frio aqui.

Burası çok soğuk.

Sorrir me faz feliz.

- Gülmek beni mutlu eder.
- Gülmek beni mutlu ediyor.

- Faça café.
- Faz café.

Kahve yap.

Você me faz feliz.

Sen beni mutlu ediyorsun.

Faz muito calor aqui.

Hava burada çok sıcak.

O que isso faz?

Bu ne işe yarar?

Isso nem faz sentido.

- Onun bir anlamı bile yok.
- O, bir anlam bile ifade etmiyor.

Comer peixe faz bem?

Sizin için balık yemek faydalı mı?

Comer fígado faz mal?

Karaciğer yemek sizin için kötü mü?

Comer fígado faz bem?

- Karaciğer yemek sizin için iyi mi?
- Ciğer yemek size iyi geliyor mu?

Esta frase faz sentido?

Bu cümle mantıklı mıdır?

Ele sempre faz isto.

O hep bunu yapar.

Ela sempre faz isto.

O her zaman bunu yapar.