Translation of "Ganha" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Ganha" in a sentence and their turkish translations:

Quem ganha?

Kim kazanıyor?

Quanto você ganha?

- Ne kadar kazanıyorsun?
- Kaç para kazanıyorsun?

Tom ganha muito dinheiro.

- Tom çok para kazanır.
- Tom çok para kazanıyor.

Ele ganha muito dinheiro.

O çok para kazanıyor.

Quanto ganha um carpinteiro?

Marangozlar ne kadar para kazanıyor?

- Ele ganha a vida cantando.
- Ele ganha a vida a cantar.

O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor.

- Ela ganha 30 dólares por dia.
- Ela ganha 30 dólares ao dia.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

Ela ganha a vida ensinando.

O, öğreterek yaşamını kazanır.

Quanto ele ganha por mês?

O bir ayda ne kadar kazanır?

O que o vencedor ganha?

Kazanan ne alıyor?

Esta corrida já está ganha.

Bu yarış zaten kazanıldı.

Quanto você ganha por mês?

Ayda ne kadar kazanıyorsun?

Quanto você ganha ensinando francês?

Fransızca öğreterek ne kadar kazanıyorsun?

- Tom ganha o dobro que eu.
- Tom ganha o dobro do que eu ganho.

Tom benim iki katım kadar çok kazanır.

Todo o teu corpo ganha vida.

Tüm vücudun canlanıyor.

Ele ganha a vida ensinando inglês.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Quanto o Tom ganha por mês?

Tom bir ayda ne kadar kazanır?

Você sabe quanto o Tom ganha?

Tom'un ne kadar para kazandığını biliyor musun?

Ele ganha 300.000 ienes por mês.

O, ayda 300,000 yen kazanır.

Tom ganha trinta dólares por hora.

Tom saatte otuz dolar kazanmaktadır.

Tom ganha trezentos dólares por hora.

Tom saatte üç yüz dolar kazanır.

Tom não sabe quanto Mary ganha.

Tom, Mary'nin ne kadar para kazandığını bilmiyor.

Tom ganha a vida como guitarrista.

- Tom ekmeğini gitar çalarak kazanıyor.
- Tom geçimini gitar çalarak sağlıyor.

- Todo mundo ganha.
- Todo mundo sai ganhando.

Herkes kazanır.

Tom ganha três vezes mais que eu.

Tom benden üç kat daha fazla kazanıyor.

Ele ganha três vezes mais que eu.

O benden üç kat daha fazla kazanır.

- Você é bem remunerado?
- Você ganha bem?

Sana iyi ödeme yapılıyor mu?

Fadil ganha um salário de seis dígitos.

Fadıl altı rakamlı bir maaş alıyor.

Quanto dinheiro você acha que o Tom ganha?

Tom'un kaç para kazandığını düşünüyorsun?

Meu marido ganha cem mil dólares por ano.

Benim kocam yılda 100.000 dolar kazanıyor.

É grosseiro perguntar a alguém quanto ele ganha.

Birilerine ne kadar para kazandığını sormak kabalıktır.

Tom ganha três vezes mais do que eu.

Tom benim üç katım kadar çok kazanır.

Ele ganha cinco por cento do que vende.

O, sattıklarından %5 kazanır.

Ele ganha muito mais dinheiro do que eu.

O benden çok daha fazla para kazanıyor.

John ganha toda vez que jogamos esse jogo.

John oyun oynadığımız her zaman kazanır.

Ele ganha o dobro do que eu ganho.

O, maaşımın iki katını kazanır.

Tom ganha o suficiente para pagar as contas.

Tom faturalarını ödemek için yeterince kazanıyor.

O que facilmente se ganha, facilmente se perde.

Selden gelen suya gider.

Ele ganha três vezes mais dinheiro do que eu.

O, benim kazandığımdan üç katı daha fazla para kazanır.

Tom ganha três vezes mais do que eu ganho.

Tom benim kazandığımın üç katı fazla kazanır.

Tom não ganha o suficiente para sustentar uma família.

Tom bir aileye bakmak için yeterli para kazanmıyor.

Não me importa se meu time ganha ou perde.

Bizim takımın kazanması ya da kaybetmesi umurumda değil.

- Como você ganha a vida?
- Como vocês ganham a vida?

- Yaşamak için yaptığın iş nedir?
- Hayatını nasıl kazanıyorsun?

Ele ganha mais dinheiro do que o que pode gastar.

O, harcayabileceğinden daha çok para kazanıyor.

Nagano ganha Salt Lake City por 46 votos a 42.

Nagano 42 'ye karşı 46 oyla Salt Lake City'yi yendi.

À noite... ... o dossel da selva ganha vida com animais fantásticos.

Geceleri... ...ormanın ağaç örtüsü fantastik yaratıklarla canlanır.

O que você ganha é nada perto do salário do chefe.

Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.

- Tom se tornou o ganha-pão da família quando seu pai morreu.
- Tom se tornou o ganha-pão da família quando o pai dele morreu.

- Babası ölünce ailesinin geçimini Tom üstlendi.
- Babası vefat edince ailesinin geçimi Tom'un omuzlarına bindi.

Você deve cortar despesas extras para conseguir viver com o que ganha.

Gelirine uygun bir şekilde yaşamak için ekstra giderleri kısmalısın.

Temos funções semelhantes dentro da empresa, mas ela ganha mais que eu.

Biz şirket içinde benzer işler yapıyoruz ama o benim kazandığımdan daha fazla kazanıyor.

- O que facilmente se ganha, facilmente se perde.
- O que vem fácil, vai fácil.

- Haydan gelen huya gider.
- Selden gelen suya gider.

- Ele ganha três vezes mais que eu.
- O salário dele é o triplo do meu.

- O benden üç kat daha fazla kazanır.
- Benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanır.

Ele normalmente é muito direto e sincero e portanto ganha a confiança daqueles que o conhecem.

O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.

- Não importa quanto ela come, ela nunca ganha peso.
- Não importa quanto ela come, ela nunca engorda.

O ne kadar yerse yesin asla kilo alamaz.

"Maria ganha dez vezes mais dinheiro do que eu," reclamou Tom "e mesmo assim ela quer que eu pague metade das despesas domésticas."

"Mary benim kazandığımın on katını kazanır," Tom şikayet etti ve hâlâ ev giderlerinin yarısını ödememi bekliyor.