Translation of "Claro" in Turkish

0.042 sec.

Examples of using "Claro" in a sentence and their turkish translations:

- É claro.
- Está claro.

Bu açık.

- Claro!
- Claro que sim!
- É claro!
- Com certeza!

- Tabii ki!
- Besbelli ki!

Claro!

Tabii!

- Sim, claro.
- Sim, é claro.

Evet, elbette.

Fui claro?

Amacımı açıklayabilir miyim?

Fale claro.

- Açıkça konuşun.
- Açık konuş.

Está claro?

Temiz mi?

Bebiam mesmo? Claro.

Sen içtin mi? Tabii ki.

- Certamente.
- É claro.

Tabii ki.

Está claro isso?

Anlaşıldı mı?

Claro. Boa sorte!

Tabii ki. Bol şans!

Fui claro, Tom?

Bilmem anlatabildim mi Tom?

Claro que não!

Olur mu hiç?

Sim, sim, claro.

Evet, evet, tabii ki.

- Com certeza, compreendo.
- É claro, eu entendo.
- É claro, entendo.

Elbette anlarım.

claro que com exagero

tabi biraz abartarak

Claro, não havia eletricidade.

O zamanlar tabi elektirik yoktu

E, claro, eles fizeram.

Ve tabii ki yaptılar.

Claro que é ela.

Tabii ki bu o.

Olha o céu claro.

Bulutsuz gökyüzüne bak.

Sim, claro que concordo.

Evet, kesinlikle katılıyorum.

- É claro.
- Com certeza.

Elbette.

O céu ficou claro.

Gökyüzü aydınlandı.

Não venhas atrasado, claro?

Geç gelme, tamam mı?

Tom não foi claro.

Tom kendini netleştirmedi.

- Eu pensei ter deixado isso claro.
- Pensei ter deixado isso claro.

Onu açıklığa kavuşturduğumu düşündüm.

- Claro que não é verdade.
- Claro que isso não é verdade.

Elbette bu doğru değil.

- Claro que nós acreditamos em você!
- Claro que acreditamos em você!

Elbette sana inanıyoruz.

claro que não foi pego

tabi ki de yakalanmamak

Claro, eles também pagaram associações.

Tabi bunun yanı sıra ücretli üyelikleri de var.

Claro que tenho saudades. Mas...

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

Ainda está claro lá fora.

Dışarısı hâlâ aydınlık.

É claro que eu irei.

Elbette gideceğim.

É claro que é piada!

Tabii ki bu bir şaka.

É claro que ele mentiu.

O açıkça yalan söyledi.

Eu só quero ser claro.

Sadece açık olmak istiyorum.

Claro que não é verdade.

Elbette bu doğru değil.

Eu acho que fui claro.

Sanırım kendimi açık açık anlattım.

- Certamente.
- É claro.
- Pois sim.

- Elbette.
- Tabii ki.
- Besbelli ki!

É claro que sou loura.

Tabii ki sarışınım.

Tom não deixou isso claro.

Tom onu açıklığa kavuşturmadı.

Está claro como o dia.

- Bu, gün gibi ortada.
- Gün gibi aşikar.
- Gün gibi açık.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.

Claro que eu estava brincando.

Elbette şaka yapıyordum.

É claro que a amo!

Tabii ki onu seviyorum!

Eu estou preocupado, é claro.

Elbette endişeliyim.

Seja claro nas suas atitudes.

Tavrını net olarak belirlemelisin.

Ela sabe inglês, é claro.

O, İngilizce konuşabilir, elbette.

Não está claro o bastante?

O yeterince açık değil midir?

- Você poderia, por favor, abrir uma janela? - Claro.
- Por favor, vocês poderiam abrir uma janela? - Claro.
- Poderia abrir uma janela, por favor? - Claro.

Lütfen bir pencere açar mısın? Kesinlikle.

claro que não caçando e comendo

tabi onları avlamamak ve yememek de

claro que se não são coincidências

tabi bunlar tesadüf değilse

Claro que isso é uma piada

Bu da tabi işin espirisi

Claro que ele será um homem

Erkek olacak tabii ki

Está ficando mais claro lá fora.

Dışarısı gittikçe aydınlanıyor.

Claro, eu vou lá com você.

Tabii, oraya seninle gideceğim.

O quarto é vasto e claro.

Oda geniş ve aydınlıktır.

É claro que eu estou brincando!

Tabii ki şaka yapıyorum.

Ela escolheu um vestido azul claro.

O açık mavi bir elbise seçti.

Pintei o telhado de azul claro.

Ben çatıyı açık maviye boyadım.

Ela gosta do sutiã verde claro.

O, açık yeşil sütyeni seviyor.

É claro que Tom nos ajudará.

Tabii ki Tom bize yardım edecek.

Está claro que há um problema.

Açıkçası, bir sorun var.

É claro que eu te amo.

Seni elbette seviyorum.

Isso está bastante claro, não está?

Bu yeterince sade değil, değil mi?

É claro que vou à festa.

Elbette partiye gidiyorum.

Claro, tudo isso pode ser uma coincidência.

Tabi bunların hepsi bir rastlantı da olabilir

Claro, então não há trabalho, internet, nada.

E tabi o zaman işkur yok internet yok bişey yok

é suficiente? Claro que não foi suficiente

yetti mi? Tabi ki de yetmedi

É claro que deve haver hospitais locais.

Elbette yerel hastaneler olmalı.

Por favor, fale o mais claro possível.

Mümkün olduğunca açık konuşun lütfen.

Não está claro quem deles queria aquilo.

Onlardan hangisinin onu istediği açık değil.

Ela deixou claro que não gostava dele.

Ondan hoşlanmadığını açıkladı.

Não ficou claro o que ela disse.

Onun ne dediği açık değildi.

Você pode fazer o que quiser, claro.

- Ne istersen yapabilirsin tabii ki de.
- Ne isterseniz yapabilirsiniz tabii ki de.

É claro que ela pode falar inglês.

Elbette o İngilizce konuşabilir.

Tom pintou o teto de azul claro.

Tom tavanı açık maviye boyadı.

Está claro o suficiente para você agora?

O şimdi senin için yeterince açık mı?

Ela está usando um traje azul claro.

O açık mavi bir takım elbise giyiyor.

Tom deixou claro que não estava interessado.

Tom ilgilenmediğini açıkça belirtti.

Claro que eu me lembro de você.

Elbette seni hatırlıyorum.

Ela deixou claro que queria ir nadar.

O yüzmeye gitmek istediğini açıklığa kavuşturdu.

- A bom entendedor, meia palavra basta.
- Eu não preciso ser mais claro.
- Não preciso ser mais claro.

Anlayan arif gerek.

Brincando de lado, é claro, o método real

şaka bir yana tabi ki de gerçek yöntem

Então eu tenho que amar claro que não

peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır

claro, a entrada fica no topo da escada

tabi birde girişinin merdivenin en üst basamağında olması

Ela ri, é claro, eu também estou rindo

Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum

é claro que se estamos vivos neste caso

tabi biz bide bu durumda hayatta isek

E é claro que Vöggr é morto imediatamente.

ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

Bem, Trump nunca para? claro que não para

peki, Trump hiç durur mu? tabi ki de durmuyor

É claro que você pode pegar se quiser.

Eğer istiyorsan elbette onu alabilirsin.