Translation of "Chance" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Chance" in a sentence and their turkish translations:

- Eu perdi outra chance.
- Perdi outra chance.

Bir fırsat daha kaybettim.

- Tivemos uma chance.
- Nós tivemos uma chance.

Bizim bir şansımız vardı.

Nunca tive chance.

Hiçbir şansım yoktu.

Não há chance.

Bir şans var.

- Eu preciso de outra chance.
- Preciso de outra chance.

Bir şansa daha ihtiyacım var.

- Eu mereço outra chance.
- Eu mereço mais uma chance.

- Başka bir şansı hak ediyorum.
- Bir şansı daha hak ediyorum.

- Apenas me dê uma chance.
- Só me dê uma chance.

Sadece bana bir şans ver.

Te dou uma chance.

Sana bir enjeksiyon vereceğim.

É a última chance.

Bu son şans.

É nossa única chance.

Tek şansımız bu.

É minha única chance.

Bu benim tek şansım.

É sua única chance.

Bu onun tek şansı.

Agora é nossa chance.

Şimdi bizim şansımız.

Tom merece outra chance.

Tom bir şans daha hak ediyor.

Nos dê uma chance.

Bize bir şans verin.

Nós perdemos nossa chance.

Şansımızı kaybettik.

Ainda há uma chance.

Hâlâ bir şans var.

Não perca essa chance.

Bu fırsatı kaçırmayın.

- Eu apenes queria uma outra chance.
- Apenas queria uma outra chance.

Sadece bir şans daha istedim.

- Nos dê apenas uma chance.
- Dê-nos uma chance pelo menos.

Sadece bize bir şans verin.

- Todo mundo merece uma segunda chance.
- Todos merecem uma segunda chance.

- Herkes ikinci bir şansı hak eder.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.

- Outra chance nós não teremos.
- Outra chance nós não vamos ter.

Başka şansımız olmayacak.

- Esta é a sua última chance.
- Essa é a sua última chance.
- Esta é a tua última chance.

Bu son şansın.

- Eu darei uma nova chance para ele.
- Eu darei uma outra chance para ele.
- Darei uma outra chance para ele.

Ona bir şans daha vereceğim.

Esta é nossa última chance.

Bu bizim son şansımız.

Não vamos desperdiçar essa chance.

Bu şansı boşa harcamayalım.

Ela não tem nenhuma chance.

Onun şansı yok.

Nós ainda temos uma chance.

Hâlâ bir şansımız var.

Você perdeu a sua chance.

- Şansını yitirdin.
- Şansını kaybettin.

Ninguém mais tem uma chance.

Başka kimsenin şansı yok.

Tom me deu outra chance.

Tom bana bir şans daha verdi.

Dê-me mais uma chance.

Bana bir şans daha ver.

Dê-me uma outra chance.

Bana bir şans daha verin.

Você ainda tem uma chance.

Hâlâ bir şansın var.

Todo mundo merece uma chance.

Herkes bir şans hak ediyor.

Tom merece uma segunda chance.

Tom ikinci bir şansı hak ediyor.

Tom terá a sua chance.

Tom şansını elde edecek.

Ninguém nos deu uma chance.

Hiç kimse bize bir şans vermedi.

Você não tem nenhuma chance.

Senin şansın yok.

Tom me deu uma chance.

Tom bana bir şans verdi.

Eles não terão a chance.

Fırsatları olmayacak.

Não deixe essa chance passar.

- Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyin.
- Bu fırsatı kaçırmayın.

Dê-me uma segunda chance.

Bana ikinci bir şans ver.

Há pouca chance de sucesso.

Başarı için biraz şans var.

Agora é a minha chance.

Şimdi benim şansım.

- Vou te dar uma última chance.
- Eu vou te dar uma última chance.

Sana son bir şans vereceğim.

- Vou te dar uma segunda chance.
- Eu vou te dar uma segunda chance.

Sana ikinci bir şans vereceğim.

- Nós temos uma pequena chance de vencer.
- Nós temos uma pequena chance de ganhar.

Kazanmak için ufak bir şansımız var.

Por favor, me dê outra chance.

Lütfen bana bir şans daha verin.

Há uma boa chance dele vir.

Büyük olasılıkla gelecek.

Tom não merece uma segunda chance.

- Tom ikinci bir şansı hak etmiyor.
- Tom ikinci bir şansa layık değil.

Todo mundo merece uma segunda chance.

Herkes ikinci bir şansı hak eder.

Eu ainda não tive uma chance.

Henüz bir şansım yoktu.

Ele nos deu uma última chance.

Onlar bize son bir şans verdiler.

Vou te dar uma última chance.

- Sana son bir şans veriyorum.
- Sana son bir fırsat veriyorum.

Tom me deu uma segunda chance.

Tom bana ikinci bir şans verdi.

Nós temos pouca chance de ganhar.

Çok az kazanma şansımız var.

Vamos dar uma chance ao Tom.

Tom'a bir şans verelim.

É a única chance de Tom.

Bu, Tom'un tek şansı.

Esta é a nossa única chance.

Bu bizim tek şansımız.

Por favor, nos dê uma chance.

Lütfen bize bir şans ver.

Pelo menos me dê uma chance.

En azından bana bir şans ver.

Tom não tem chance de vencer.

Tom'un kazanma şansı yok.

Há uma grande chance da Jane vir.

Jane muhtemelen gelecek.

Queríamos dar ao Tom mais uma chance.

Tom'a bir şans daha vermek istedik.

Nem tudo tem a chance de existir.

Her şeyin bir var olma şansı yoktur.

Nós temos uma pequena chance de vencer.

Kazanmak için az bir şansımız var.

Tom está dando outra chance a Mary.

Tom, Mary'ye başka bir şans veriyor.

Você tem que me dar outra chance.

Bana bir şans daha vermek zorundasın.

Você faria isso novamente se tivesse chance?

Fırsat ayağına gelse onu tekrar yapar mısın?

Tom não tem nenhuma chance de vencer.

Tom'un kazanma şansı yok.

Eu vou dar uma chance ao Tom.

Tom'a bir şans vereceğim.

Você acha que eu tenho uma chance?

Şansım olduğunu düşünüyor musun?

Tom não dará uma chance a Maria.

Tom Mary'ye bir şans vermeyecek.

Por favor, dê uma chance a Tom.

Lütfen Tom'a bir şans ver.

Vamos dar para eles uma outra chance.

Onlara bir şans daha verelim.

Eu estou te dando mais uma chance.

Sana bir şans daha veriyorum.

Tom teve outra chance para fazer isso.

Tom bunu yapmak için bir fırsat daha yakalamıştı.

Não tenho a menor chance de vencer.

Kazanma şansım yok.

- Eu acho que nós temos uma chance de ganhar.
- Acho que nós temos uma chance de ganhar.

Bence bir kazanma şansımız var.

Ele tem uma boa chance de ser escolhido.

Onun iyi bir seçilme olasılığı var.

Ele tem uma boa chance de ser eleito.

Onun seçileceğine dair iyi bir olasılık var.

Não vai ser fácil, mas temos uma chance.

Kolay olmayacak ama bir şansımız var.

Tom não possui absolutamente nenhuma chance de vencer.

Tom'un kesinlikle kazanma şansı yok.

Em terra, há a chance de reduzir a agonia.

Karada acıyı azaltmanın bir yolu var.

Você precisa de uma chance de realizar algumas coisas

Bazı şeyleri başarabilmek için şans lazım ya

É uma pena que ele deva perder essa chance.

Onun böyle bir fırsatı kaçırması üzücü bir durum.

Eu não tive a chance de ver aquele filme.

O filmi izleme fırsatım olmadı.

Eu quero te dar a chance de fazer aquilo.

Sana onu yapma fırsatı vermek istiyorum.

Você merece uma chance para uma vida mais feliz.

Sen daha mutlu bir yaşam için bir şansı hak ediyorsun.

Eu deveria ter beijado você quando tive a chance.

Fırsatım olduğunda seni öpmeliydim.

Ela perdeu a chance de ver o cantor famoso.

Ünlü şarkıcıyı görme fırsatını kaçırdı.

Não teríamos nenhuma chance contra a gangue de Tom.

Bizim Tom'un çetesine karşı bir şansımız yoktu.

Tom não teve a chance de fazer alguma coisa.

Tom'un bir şey yapma fırsatı yoktu.

Há uma chance de que ela saiba a resposta.

Onun cevabı bilebilme şansı var.

Eu tive uma chance de viajar para o exterior.

Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

Você realmente acha que temos uma chance de vencer?

Gerçekten bir kazanma şansımız olduğunu düşünüyor musun?