Examples of using "Tive" in a sentence and their turkish translations:
Ben şanslıydım.
- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.
Şanslıydım.
Her zaman yardım aldım.
Aklıma bir fikir geldi.
Ben buradan uzak durmak zorundaydım.
Mola verdim.
- Ben bir kabus gördüm.
- Bir kâbus gördüm.
- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.
Teslim olmak zorundaydım.
Bir seçeneğim yoktu.
Ben titizdim.
- Bir fikrim vardı.
- Bir düşüncem vardı.
- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.
Hiçbir şansım yoktu.
Yardım aldım.
- Zor bir gün geçirdim.
- Zor bir günüm vardı.
Halletmek zorunda olduğum işlerim vardı.
Yoğun bir öğleden sonra geçirdim.
Boston'u terk etmek zorunda kaldım.
Tom'u işten atmak zorundaydım.
Tom'u korumak zorundaydım.
Onun gitmesine izin vermek zorunda kaldım.
İyi bir fikrim vardı.
Ben tam olarak aynı duyguya sahiptim.
Ben kötü bir gün geçirdim.
Garip bir rüya gördüm.
Ne tercihim vardı?
Çok yardım aldım.
Bir önsezim vardı.
Biraz yardım almak zorundaydım.
Geri gitmek zorunda kaldım.
Zamanım yoktu.
İyi bir tatil geçirdim.
Korkunç bir rüya gördüm.
Dün işim yoktu.
Erken kalkmak zorundaydım.
Kendimce nedenlerim vardı.
- Ben hiç halisünasyon görmedim.
- Hiç halüsinasyon görmedim.
Biraz sorunum vardı.
Kötü bir gece geçirdim.
- Bir seçeneğim yoktu.
- Seçeneğim yoktu.
Ben bazı fırsatları elde ettim.
İşte başarılı oldum.
Benim iyi öğretmenlerim oldu.
Çok şansım vardı.
- Kaçmak zorundaydım.
- Koşmak zorundaydım.
- Kaçmak zorunda kaldım.
Ben cezalandırılmadım.
Boston'a geri dönmek zorundaydım.
Daha önce hiç bu sorunum olmadı.
Her şeyi kendim yapmak zorunda kaldım.
Bugün çok zorluk yaşadım.
Onu tek başıma yapmak zorundaydım.
Tutuklandığım zaman...
Ben bu yıl kötü sonuçlar aldım.
Asla bir arabam olmadı.
Ben planı değiştirmek zorunda kaldım.
Her şeyi kendi başıma yapmak zorundaydım.
Ben beden dışı bir deneyim yaşadım.
Benim kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.
Zor bir gün geçirdim.
Yoğun bir sabah geçirdim.
Onun hakaretini yutmak zorunda kaldım.
Ben bir kalp krizi geçirdim.
İyi bir antrenörüm vardı.
- Ben korkunç bir çocukluk geçirdim.
- Ben berbat bir çocukluk geçirdim.
Ben bir çocukken su çiçeği geçirdim.
Saklanmak zorunda kaldım.
- Tom'u kazandırmak zorunda kaldım.
- Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.
Başka hangi seçeneğim vardı?
Tom'dan asla bir cevap almadım.
Berbat bir içki mahmurluğum var.
Ne yazık ki başka bir seçeneğim yoktu.
Ödemek zorunda değildim.
Aklıma iyi bir fikir geldi.
Çok seçeneğim yoktu.
Hiç fırsatım olmadı.
Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Ciddi bir kaza geçirdim.
Çok güzel bir sabah geçirdim.
Benim mutlu bir çocukluğum vardı.
Ben harika bir gece geçirdim.
Neredeyse bir kalp krizi geçiriyordum.
Daha önce böyle sorunlarım asla olmadı.
Uzun bir süre beklemek zorunda kaldım.
Tom'un uyanmasını beklemek zorundaydım.
Otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldım.
Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
İngilizce çalışmak zorundaydım.
İşle ilgili biraz sorunum var.