Translation of "Tive" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Tive" in a sentence and their turkish translations:

- Eu tive sorte.
- Tive sorte.

Ben şanslıydım.

- Tive de parar.
- Eu tive de parar.
- Eu tive que parar.
- Tive que parar.

- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.

Tive sorte.

Şanslıydım.

- Eu sempre tive ajuda.
- Sempre tive ajuda.

Her zaman yardım aldım.

- Tive uma ideia.
- Eu tive uma ideia.

Aklıma bir fikir geldi.

- Tive que fugir daqui.
- Tive de fugir daqui.

Ben buradan uzak durmak zorundaydım.

- Eu tive uma quebra.
- Tive um esgotamento nervoso.

Mola verdim.

Tive um pesadelo.

- Ben bir kabus gördüm.
- Bir kâbus gördüm.

Tive que ir.

- Gitmek zorunda kaldım.
- Gitmem gerekiyordu.

Tive de renunciar.

Teslim olmak zorundaydım.

Não tive escolha.

Bir seçeneğim yoktu.

Eu tive cuidado.

Ben titizdim.

Tive uma ideia.

- Bir fikrim vardı.
- Bir düşüncem vardı.

Tive de parar.

- Durdurmak zorunda kaldım.
- Durmam gerekiyordu.

Nunca tive chance.

Hiçbir şansım yoktu.

Eu tive ajuda.

Yardım aldım.

- Eu tive um dia difícil.
- Tive um dia difícil.

- Zor bir gün geçirdim.
- Zor bir günüm vardı.

Eu tive coisas com as quais tive que lidar.

Halletmek zorunda olduğum işlerim vardı.

- Tive uma tarde movimentada.
- Tive uma tarde de muito trabalho.

Yoğun bir öğleden sonra geçirdim.

- Tive de partir de Boston.
- Eu tive de deixar Boston.

Boston'u terk etmek zorunda kaldım.

- Eu tive de demitir Tom.
- Eu tive que demitir Tom.

Tom'u işten atmak zorundaydım.

- Tive que proteger o Tom.
- Eu tive de proteger Tom.

Tom'u korumak zorundaydım.

- Tive que deixá-lo ir.
- Eu tive que deixá-lo ir.
- Eu tive de deixá-lo ir.

Onun gitmesine izin vermek zorunda kaldım.

Tive uma boa idéia.

İyi bir fikrim vardı.

Tive o mesmíssimo pressentimento.

Ben tam olarak aynı duyguya sahiptim.

Tive um dia horrível.

Ben kötü bir gün geçirdim.

Tive um sonho estranho.

Garip bir rüya gördüm.

Que escolha eu tive?

Ne tercihim vardı?

Eu tive muita ajuda.

Çok yardım aldım.

Eu tive uma premonição.

Bir önsezim vardı.

Tive que buscar ajuda.

Biraz yardım almak zorundaydım.

Eu tive que voltar.

Geri gitmek zorunda kaldım.

Eu não tive tempo.

Zamanım yoktu.

Tive um bom feriado.

İyi bir tatil geçirdim.

Tive um sonho terrível.

Korkunç bir rüya gördüm.

Não tive trabalho ontem.

Dün işim yoktu.

Tive de acordar cedo.

Erken kalkmak zorundaydım.

Eu tive meus motivos.

Kendimce nedenlerim vardı.

Eu nunca tive alucinações.

- Ben hiç halisünasyon görmedim.
- Hiç halüsinasyon görmedim.

Eu tive alguns problemas.

Biraz sorunum vardı.

Tive uma noite ruim.

Kötü bir gece geçirdim.

Eu não tive escolha.

- Bir seçeneğim yoktu.
- Seçeneğim yoktu.

Eu tive algumas oportunidades.

Ben bazı fırsatları elde ettim.

Tive êxito no trabalho.

İşte başarılı oldum.

Eu tive bons professores.

Benim iyi öğretmenlerim oldu.

Eu tive várias chances.

Çok şansım vardı.

Eu tive de correr.

- Kaçmak zorundaydım.
- Koşmak zorundaydım.
- Kaçmak zorunda kaldım.

Eu não tive punição.

Ben cezalandırılmadım.

- Eu tive de voltar para Boston.
- Tive de voltar para Boston.

Boston'a geri dönmek zorundaydım.

- Nunca tive esse problema antes.
- Eu nunca tive esse problema antes.

Daha önce hiç bu sorunum olmadı.

- Eu tive de fazer tudo sozinho.
- Eu tive de fazer tudo sozinha.

Her şeyi kendim yapmak zorunda kaldım.

- Hoje eu tive um monte de problemas.
- Hoje eu tive muitos problemas.

Bugün çok zorluk yaşadım.

- Eu tive de fazer aquilo sozinho.
- Eu tive de fazer aquilo sozinha.
- Eu tive de fazer aquilo por conta própria.

Onu tek başıma yapmak zorundaydım.

Encarceraram-me e, lá, tive...

Tutuklandığım zaman...

Tive maus resultados este ano.

Ben bu yıl kötü sonuçlar aldım.

Eu nunca tive um carro.

Asla bir arabam olmadı.

Tive de mudar o plano.

Ben planı değiştirmek zorunda kaldım.

Tive de fazer tudo sozinho.

Her şeyi kendi başıma yapmak zorundaydım.

Eu tive uma experiência extracorpórea.

Ben beden dışı bir deneyim yaşadım.

Não tive escolha senão aceitar.

Benim kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.

Eu tive um dia difícil.

Zor bir gün geçirdim.

Eu tive uma manhã cheia.

Yoğun bir sabah geçirdim.

Tive de engolir seu insulto.

Onun hakaretini yutmak zorunda kaldım.

Eu tive um ataque cardíaco.

Ben bir kalp krizi geçirdim.

Eu tive um bom treinador.

İyi bir antrenörüm vardı.

Eu tive uma infância horrível.

- Ben korkunç bir çocukluk geçirdim.
- Ben berbat bir çocukluk geçirdim.

Tive varicela quando era menino.

Ben bir çocukken su çiçeği geçirdim.

Eu tive de me esconder.

Saklanmak zorunda kaldım.

Tive de deixar Tom vencer.

- Tom'u kazandırmak zorunda kaldım.
- Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.

Que outra escolha tive eu?

Başka hangi seçeneğim vardı?

Nunca tive resposta de Tom.

Tom'dan asla bir cevap almadım.

Eu tive uma ressaca terrível.

Berbat bir içki mahmurluğum var.

Infelizmente, não tive outra escolha.

Ne yazık ki başka bir seçeneğim yoktu.

Eu não tive de pagar.

Ödemek zorunda değildim.

Eu tive uma boa ideia.

Aklıma iyi bir fikir geldi.

Eu não tive muita escolha.

Çok seçeneğim yoktu.

Eu nunca tive a oportunidade.

Hiç fırsatım olmadı.

Infelizmente, eu tive outro compromisso.

Ne yazık ki başka sözüm vardı.

Eu tive um acidente sério.

Ciddi bir kaza geçirdim.

Eu tive uma ótima manhã.

Çok güzel bir sabah geçirdim.

Eu tive uma infância feliz.

Benim mutlu bir çocukluğum vardı.

Eu tive uma noite excelente.

Ben harika bir gece geçirdim.

- Eu quase tive um ataque do coração.
- Quase tive um ataque do coração.

Neredeyse bir kalp krizi geçiriyordum.

- Eu nunca tive problemas como esse antes.
- Nunca tive problemas como esse antes.

Daha önce böyle sorunlarım asla olmadı.

- Tive que esperar por um longo tempo.
- Eu tive de esperar muito tempo.

Uzun bir süre beklemek zorunda kaldım.

- Eu tive de esperar o Tom acordar.
- Tive de esperar o Tom acordar.

Tom'un uyanmasını beklemek zorundaydım.

- Eu tive que correr para pegar o ônibus.
- Tive que correr para pegar o ônibus.
- Eu tive de correr para pegar o ônibus.
- Tive de correr para pegar o ônibus.

Otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldım.

- Eu tive de correr para alcançar o Tom.
- Tive de correr para alcançar Tom.

Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.

- Eu tive de adiar o meu compromisso.
- Eu tive que adiar o meu compromisso.

Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.

- Eu tive que estudar inglês.
- Tive que estudar inglês.
- Eu tinha que estudar inglês.

İngilizce çalışmak zorundaydım.

Eu tive alguns problemas no trabalho.

İşle ilgili biraz sorunum var.