Examples of using "Brilhante" in a sentence and their turkish translations:
- Harika!
- Işıl ışıl!
Ne harika!
Bu çok parlak.
Sen akıllısın.
Tom'un zeki olduğunu düşünüyorum.
Bu parlak.
O parlaktı.
Ne parlak bir fikir!
Sen zeki bir erkek çocuksun.
O muhteşem makaleyi kim yazdı?
Vay canına, harika parlıyor. Şuna bakın.
- Tom zekidir.
- Tom zeki.
Bu gerçekten parlak.
Tom zeki bir çocuk.
Senin için parlak bir gelecek görüyorum.
biz burada sempatik tatlı parlak görüyoruz
Parlak bir geleceğin var.
O parlak bir geleceğe sahiptir.
Tom'un aydınlık bir geleceği var.
Tom'un parlak bir fikri vardı.
Tom zeki bir çocuk.
O parlak bir fikir.
Ona parlak bir gelecek öngörüldü.
Tom zeki bir sanatçıdır.
Mary parlak bir genç avukattır.
Tom'un geleceği parlaktır.
Tom parlak zekâlı genç bir bilim adamıdır.
Bu gece ay çok parlak.
- Bence geleceğin parlak.
- Bence önünde parlak bir gelecek var.
Güneş en parlak yıldızdır.
Bu şampuan saçımı parlak yapıyor.
Sanırım bu parlak bir fikir.
Onun önünde böyle parlak bir geleceği vardı.
Dışarıdaki parlak, güzel bir gün.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
Tom sınıftaki en parlak öğrenci.
Tom Mary'ye elmas bir yüzük verdi.
Ney dahice geri çekilme ve savaşma stratejisi uyguladı ve kaçtı
Ben bir elmas yüzük takmıyorum, ama mutluyum.
Güneş aydan daha parlaktır.
Sınıftaki başka hiçbir öğrenci onun kadar parlak değildir.
Sağlığı pahasına mükemmel bir bilim adamı oldu.
Ay'ın parlaklığı arttıkça süper sezgiler biraz atıl kalır.
Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.
Tom parlak bir çocuk.
Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.
O, babasından daha az zeki değil.