Examples of using "Schrank" in a sentence and their turkish translations:
Dolaba saklan.
Tom dolabı açtı.
Masa örtüsü dolapta.
Tom dolaba saklandı.
Tom dolapta saklanıyor.
Dolapta ne var?
Dolapta saklanan biri var.
O dolapta ne var?
Tom dolapta saklanıyor, değil mi?
Tom klozetteydi, Mary'den saklanıyordu.
Sen keçileri kaçırmışsın.
- O aptal.
- O aklını yitirmiş.
- O kaçık.
Andy gömleğini dolaba astı.
Dolapta, vardır...Dolapta ne olduğunu söylemiyorum; o benim büyük sırrımdan arta kalandır.
Tabakları dolaptaki yerine koyar mısın?
- Patateslerin dolapta olduğundan eminim.
- Patateslerin dolapta olduğuna eminim.
Tom zaten dolaptaki topunu aradı mı?
Giyecek bir şey için dolabıma baktım.
- Tom'un bir tahtası eksik.
- Tom'un kafasının bir tahtası eksik.
Tom salon dolabından süpürgeyi çıkardı.
Çocuk hırsızları Tom'un ağzını tıkadılar ve onu bir dolaba kilitlediler.
Kullanabilmen için bu dolabı boşaltacağım.
Tom bir çocukken dolapta saklanmayı severdi.
Sanırım aradığın şey dolabın arkasında.
Tom dolabından eski bir ayakkabı kutusu çıkardı ve onu açtı.
Dolap kapağını sola doğru açın , şişeler oradadır.
Taburenin üstünde durursan, dolabın tepesine yetişebilirsin.
Herkes bir deli gibi ona baktı.
Tom'un yatak odasında büyük bir dolabı var.
Mary akşam yemeği pişirmeye gittiğinde, dolaptaki patateslerinin çimlenmiş olduğunun farkına vardı.