Translation of "Perdre" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Perdre" in a sentence and their turkish translations:

- Tu vas perdre.
- Vous allez perdre.

- Sen kaybedeceksin.
- Siz kaybedeceksiniz.

- Apprécies-tu de perdre ?
- Prends-tu plaisir à perdre ?
- Appréciez-vous de perdre ?
- Prenez-vous plaisir à perdre ?

Kaybetmekten hoşlanır mısın?

- Qu'as-tu à perdre ?
- Qu'avez-vous à perdre ?

Ne kaybetmek zorundasın?

Perdre foi en Dieu, c'est perdre tout repère.

Allah'a olan inancını kaybetmek referans noktaları kaybetmektir.

- Tu m'as fait perdre.
- Vous m'avez fait perdre.

Beni kaybettirdin.

perdre votre maison,

evinizi kaybetmeniz

Tom va perdre.

Tom kaybedecek.

Perdre me fatigue.

Kaybetmekten yoruluyorum.

Allons-nous perdre ?

Kaybedecek miyiz?

Tom déteste perdre.

Tom kaybetmekten nefret eder.

Personne n'aime perdre.

Kaybetmeyi kimse sevmez.

- J'ai dû le perdre.
- J'ai dû perdre les pédales.

Onu kaybetmiş olmalıyım.

Perdre sa santé est pire que perdre son argent.

Sağlığı kaybetmek para kaybetmekten daha kötüdür.

- Je n'aime pas perdre.
- Je n'apprécie pas de perdre.

Kaybetmeyi sevmiyorum.

Perdre une bataille ne signifie pas perdre la guerre !

Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez.

Perdre la santé est plus grave que perdre de l'argent.

Sağlığı kaybetmek parayı kaybetmekten daha önemlidir.

- Tu n'as rien à perdre.
- Vous n'avez rien à perdre.

Kaybedecek bir şeyin yok.

- Tu dois perdre du poids.
- Vous devez perdre du poids.

Biraz kilo kaybetmen gerekir.

- J'ai peur de te perdre.
- J'ai peur de vous perdre.

Seni kaybetmekten korkuyorum.

- Voulez-vous perdre du poids ?
- Veux-tu perdre du poids ?

Kilo vermek istiyor musun?

Nous allons le perdre !

Onu kaybedeceğiz.

Il n'aime pas perdre.

O, kaybetmeyi sevmiyor.

Tom n'aime pas perdre.

Tom kaybetmeyi sevmez.

J'espère ne pas perdre.

Umarım kaybolmam.

Qu'avons-nous à perdre ?

Ne kaybetmek zorundayız?

Qu'ai-je à perdre ?

Ne kaybetmek zorundayım?

- Vous ne devez pas perdre espoir.
- Tu ne dois pas perdre espoir.

Umudunu kaybetmemelisin.

- Ne me fais pas perdre patience.
- Ne me faites pas perdre patience.

Sabrımı taşırma.

- Je n'ai rien d'autre à perdre.
- Je n'ai plus rien à perdre.

Kaybedecek başka bir şeyim kalmadı.

- Tu ne veux pas perdre cela.
- Vous ne voulez pas perdre cela.

Onu kaybetmek istemiyorsun.

- Il te faut perdre du poids.
- Il vous faut perdre du poids.

Kilo vermen gerekir.

- Tu risques de perdre ma confiance.
- Vous risquez de perdre ma confiance.

Sen benim güvenimi kaybetmeyi göze alıyorsun.

Vous pouvez perdre votre emploi,

İşinizi kaybetmeniz anlamına gelebilir,

Tom n'a rien à perdre.

Tom'un kaybedecek bir şeyi yok.

Tom doit perdre du poids.

Tom zayıflamak zorunda.

Je commence à perdre patience.

Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.

J'ai quelques minutes à perdre.

Ayıracak birkaç dakikam var.

Je veux perdre du poids.

- Ben kilo vermek istiyorum.
- Kilo vermek istiyorum.

Tu ne peux pas perdre.

Kaybedemezsin.

Nous ne pouvons par perdre.

Kaybedemeyiz.

Je veux perdre quelques kilos.

Birkaç kilo vermek istiyorum.

Je n'ai rien à perdre.

Kaybedecek hiçbir şeyim yok.

Tu as dû les perdre.

Onları kaybetmiş olmalısın.

J'avais peur de te perdre.

Sizi kaybedeceğimden korkuyordum.

Tom ne voulait pas perdre.

Tom kaybetmek istemedi.

J'ai l'impression de perdre l'esprit.

Aklımı kaybediyorum gibi hissediyorum.

Nous n'aimerions pas vous perdre.

Seni kaybetmek istemiyoruz.

Je ne vais pas perdre.

Kaybetmeyeceğim.

Tom n'avait rien à perdre.

Tom'un kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.

On n'avait rien à perdre.

Kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktu.

J'en ai marre de perdre.

Kaybetmekten bıktım.

Je dois perdre quelques kilos.

Birkaç kilo zayıflamalıyım.

J'essayais de perdre du poids.

Ben kilo vermeye çalışıyordum.

J'ai failli perdre mon portefeuille.

Neredeyse cüzdanımı kaybettim.

Nous n'avons rien à perdre.

Kaybedecek bir şeyimiz yok.

Nous ne voulons pas perdre.

Biz kaybetmek istemiyoruz.

Je crains de me perdre.

Korkarım kaybolacağım

J'ai peur de me perdre.

Kaybolacağımdan endişeleniyorum.

J'essaie de perdre du poids.

- Zayıflamaya çalışıyorum.
- Kilo vermeye çalışıyorum.
- Kilo kaybetmeye çalışıyorum.

- Tu es en train de perdre.
- Vous êtes en train de perdre.
- Tu perds.

Kaybediyorsun.

- Nous n'avons pas un instant à perdre.
- On n'a pas un instant à perdre.

Kaybedecek bir an yok.

- Arrête de me faire perdre mon temps.
- Arrêtez de me faire perdre mon temps.

Zamanımı israf etmeyi bırak.

- Chacun a quelque chose à perdre.
- Tout le monde a quelque chose à perdre.

Herkesin kaybedecek bir şeyi vardır.

J'essayais constamment de perdre du poids,

Sürekli kilo vermeye çalıştım.

Perdre la face signifie être humilié.

İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.

Il commence à perdre ses cheveux.

O, saçını dökmeye başlıyor.

Nous ne devrions pas perdre espoir.

Biz umudu kaybetmemeliyiz.

Je ne veux pas perdre Mary.

Mary'yi kaybetmek istemiyorum.

Nous ne voulons pas vous perdre.

Senin kaybetmeni istemiyoruz.

Je suis en train de perdre.

Ben kaybediyorum.

Tom veut vraiment perdre du poids.

Tom gerçekten zayıflamak istiyor.

Tu m'as fait perdre la tête.

- Bana aklımı kaybettirdin.
- Aklımı başımdan aldın.

Elle essaie de perdre du poids.

Zayıflamaya çalışıyor.

Elle veut vraiment perdre du poids.

O gerçekten zayıflamak istiyor.

Elle n'avait plus rien à perdre.

Onun kaybedecek başka hiçbir şeyi yoktu.

Il faisait perdre l’espoir à Tom.

O, Tom'a umudunu kaybettirdi.

Tu nous fais perdre notre temps.

Vaktimizi boşa harcıyorsun.

Qui a tout peut tout perdre.

Her şeyi olan biri her şeyini kaybedebilir.

Tom n'avait pas l'habitude de perdre.

Tom başarısızlığa alışkın değildi.

Nous sommes en train de perdre.

Onu kaybediyoruz.

Je ne prévois pas de perdre.

Kaybetmeye hiç niyetim yok.

Je peux perdre mon sang-froid.

Gözüm kararabilir.

J'ai l'impression de perdre mon temps.

Zamanımı boşa harcıyorum gibi hissediyorum.

Je savais que nous allions perdre.

Kaybedeceğimizi biliyordum.

Tom essaie de perdre du poids.

Tom kilo vermeye çalışıyor.

Il a de l'argent à perdre.

Harcayacak parası var.

Tom ne veut pas perdre Mary.

Tom, Mary'yi kaybetmek istemiyor.

Nous n'avions vraiment rien à perdre.

Bizim gerçekten kaybedecek bir şeyimiz yoktu.

J'ai décidé de perdre du poids.

Kilo vermeye karar verdim.

Je viens de perdre mon bébé.

Ben sadece bebeğimi kaybettim.

Nous savons que nous allons perdre.

Kaybedeceğimizi biliyoruz.