Translation of "Moyen" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Moyen" in a sentence and their turkish translations:

On trouvera un moyen.

Biz bir yol bulacağız.

Je connais un moyen.

Bir yol biliyorum.

C'est le meilleur moyen.

Bu en iyi yol.

Je trouverai un moyen.

Bir yol bulacağım.

- Nous trouverons un moyen de l'utiliser.
- On trouvera un moyen de l'utiliser.

Onu kullanmak için bir yol bulacağız.

L'exploration spatiale n’est qu’un moyen.

Benim için uzay mühendisliği sadece araç.

C'est un moyen très économique

bu yöntem insanların daha dürüst

C'était une femme d'âge moyen.

O, orta yaşlı bir kadındı.

Donne-moi un autre moyen.

Bana bir alternatif ver.

- Il a dû trouver un autre moyen.
- Il dut trouver un autre moyen.

O, başka bir yol bulmak zorundaydı.

- T'es sûr qu'il n'y a pas moyen ?
- T'es sûre qu'il n'y a pas moyen ?
- Vous êtes sûrs qu'il n'y a pas de moyen ?
- Vous êtes sûres qu'il n'y a pas moyen ?
- Vous êtes sûr qu'il n'y a pas un moyen ?
- Vous êtes sûre qu'il n'y a pas moyen ?

Bir yolu olmadığından emin misin?

- J'ai inventé un moyen de faire plus d'argent.
- J'ai inventé un moyen de générer plus d'argent.
- J'ai inventé un moyen de faire davantage d'argent.
- J'ai inventé un moyen de générer davantage d'argent.

Daha fazla para kazanmak için bir yol buldum.

Il n'y a aucun moyen d'empêcher

önlemenin bir yolu ise yok

L'anglais est un moyen de communiquer.

İngilizce bir haberleşme aracıdır.

Il doit y avoir un moyen.

Bir yol olmalı.

- J'ai l'air moyenne.
- J'ai l'air moyen.

Ortalama görünümlüyüm.

Trouvons un moyen de faire ça.

Bunu yapmak için bir yol bulalım.

- Par quel moyen te rends-tu à ton travail ?
- Par quel moyen te rends-tu au travail ?
- Par quel moyen vous rendez-vous à votre travail ?
- Par quel moyen vous rendez-vous au travail ?

İşe nasıl gidiyorsun?

- Connais-tu un meilleur moyen de faire ça ?
- Connaissez-vous un meilleur moyen de faire ceci ?

- Onu yapmanın daha iyi bir yolunu biliyor musun?
- Bunu yapmak için daha iyi bir yol biliyor musun?

Il existe peut-être un meilleur moyen

Ama belki de ''kalbi kırık'' dediğimiz zaman

Et leur âge moyen est douze ans.

ve ortalama yaşam süreleri on iki yıl.

« Ils n'ont pas de moyen de transport. »

“Ulaşım imkânları yok.”

Puis je trouverai un moyen d'y descendre.

aşağı ulaşmanın yolunu arayacağım.

Il n'y a aucun moyen de l'empêcher

engellemenin ise zaten bir yolu yok

Il doit y avoir un autre moyen.

Başka bir yol olmalı.

Je suis certain de trouver un moyen.

Ben bir yolunu bulacağıma eminim.

Il n'y a pas moyen de gagner.

Kazanmanın yolu yok.

Il n'y a pas moyen de s'échapper.

Kaçmak için yol yok.

Le téléphone est un moyen de communication.

Telefon bir iletişim aracıdır.

Il n'y a aucun moyen de savoir.

Bilmenin imkanı yok.

Tom n'avait aucun moyen de vérifier l'information.

Tom'un bilgiyi doğrulayacak hiçbir yolu yoktu.

Il y a peut-être un moyen.

Bir yol olabilir.

T'es sûr qu'il n'y a pas moyen ?

Bir yolu olmadığından emin misin?

Je n'ai aucun moyen de savoir ça.

Bunu bilmemin bir yolu yok.

Il n'y a pas un autre moyen ?

Başka yolu yok mu?

Est-ce le seul moyen de sortir ?

Tek çıkış yolu o mu?

Nous ne disposons d'aucun moyen de transport.

Taşımacılık araçlarımız yok.

Trouvons un meilleur moyen de faire ceci.

Bunu yapmak için daha iyi bir yol bulalım.

Tu n'as aucun moyen de vérifier ceci.

Bunu doğrulamak için bir yolun yok.

Nous n'avons aucun moyen de vérifier ceci.

Bunu doğrulamak için hiçbir yöntemimiz yok.

Cette magnifique cathédrale date du Moyen Âge.

- Bu muhteşem katedral Orta Çağ'a dayanır.
- Bu görkemli katedral Ortaçağ'dan kalma.
- Bu görkemli katedralin yapılış tarihi, Orta Çağ'a kadar uzanıyor.

Nous devons trouver un moyen d'y parvenir.

Onu yaptırmak için bir yol bulmak zorundayız.

Je trouverai un moyen de faire ça.

Onu yapmanın bir yolunu bulacağım.

On va trouver un moyen d'être ensemble.

Birlikte olmamızın bir yolunu bulacağız.

- Nous pensons avoir trouvé un moyen de vous aider.
- Nous pensons avoir trouvé un moyen de t'aider.

Size yardımcı olmak için bir yol bulduğumuzu düşünüyoruz.

- Je veux trouver un moyen, pour nous, d'être heureux.
- Je veux trouver un moyen, pour nous, d'être heureuses.

Mutlu olmamız için bir yol bulmak istiyorum.

Qui était utilisée comme contraceptif au Moyen Âge

ki Orta Çağ'da doğum kontrolü olarak kullanılıyordu

Sont simplement un moyen de survie pour l'espèce.

bir türün hayatta kalma çabaları

On doit trouver un moyen de la rejoindre.

Tamam, onun yanına inmenin bir yolunu bulmalıyız.

On doit trouver un autre moyen de s'abriter.

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

Qui est le moyen pour mesurer l'activité neurale.

nöral aktiviteyi ölçmek için de kullanılan bir yöntem.

Leur seul moyen de défense est le nombre.

Tek savunmaları, sayıları.

Mais le salaire moyen était d'environ 700 TL

Fakat ortalama ücret 700 TL gibi bir şeydi

Ou existe-t-il un moyen de l'empêcher?

veya engellemenin bir yolu var mı?

La gestuelle est un autre moyen de communication.

Jest diğer bir iletişim yoludur.

Nous devons imaginer un moyen de nous échapper.

Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.

Il n'y a aucun moyen de le dire.

Anlatmanın yolu yok.

Par quel moyen te rends-tu au travail ?

İşe nasıl gidersin?

Le yiddish s'écrit au moyen de l'alphabet hébraïque.

Yahudi Almancası İbrani alfabesiyle yazılır.

Je ne vois aucun moyen de faire ça.

Onu yapmanın bir yolunu görmüyorum.

Je suis sûre que tu trouveras un moyen.

Bir yol bulacağınızdan eminim.

Je réfléchirai à un moyen de le faire.

Bunu yapmanın bir yolunu bulacağım.

Il n'y a aucun moyen de quitter l'île.

- Adadan yol yok.
- Adadan çıkış yok.

Il n'avait pas d'autre moyen que de s'enfuir.

Kaçmak için başka bir araç yok.

J'ai trouvé le moyen de ne pas l'offenser.

Onu rahatsız etmemenin yolunu buldum.

- Il doit exister un moyen de traverser la rivière.
- Il doit y avoir un moyen de traverser la rivière.

Nehri geçmenin bir yolu olmalı.

- Il n'y a pas d'autre moyen d'atteindre l'île qu'en bateau.
- Il n'y a aucun moyen d'atteindre l'île autre que le bateau.
- Il n'y a pas de moyen d'atteindre l'île autrement qu'en bateau.

Adaya tekne haricinde ulaşma imkanı yok.

Mais il y a un autre moyen d'être secouru.

Ama kurtarılmanın başka bir yolu daha var.

Mais il y a un autre moyen d'être secouru.

Ama kurtarılmanın başka bir yolu daha var.

Quel est le meilleur moyen d'attraper ce reptile venimeux ?

Bu zehirli sürüngeni yakalamaya çalışmanın en iyi yolu nedir?

Nous avons trouvé le moyen de faire de l'insuline.

İnsülin üretmeyi öğrendik.

Le professeur donna un cours sur le Moyen-Orient.

- Profesör Orta Doğu hakkında ders verdi.
- Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.

Quel est le meilleur moyen d'apprendre une langue étrangère ?

Bir yabancı bir dili öğrenmek için en iyi yol nedir?

Quel est le moyen le plus simple d'apprendre l'anglais?

İngilizce öğrenmenin en kolay yolu nedir?

C'est le moyen le plus sûr, n'est-ce pas ?

O en güvenli yol, değil mi?

Mais c'est un moyen simple et fiable de naviguer.

Ancak, yine de okyanuslarda gezinmek için basit ve güvenilir bir yol sağlar.

Je ne connais aucun autre moyen de le faire.

Bunu yapmak için başka bir yol bilmiyorum.

Le Moyen-Orient est toujours considéré comme une poudrière.

Orta Doğu hâlâ barut fıçısı olarak kabul ediliyor.

Nous avons besoin d'un moyen de transport en commun.

- Bizim ulaşıma ihtiyacımız var.
- Bizim taşımacılığa ihtiyacımız var.

Je savais qu'il devait y avoir un meilleur moyen.

Daha iyi bir yol olmak zorunda olduğunu biliyordum.

Les chansons sont un excellent moyen d'apprendre des langues.

Şarkılar dil öğrenmek için harika bir yoldur.

- Nous devons trouver un moyen de sortir d'ici en vie.
- Il nous faut trouver un moyen de sortir d'ici en vie.

Biz buradan canlı çıkmak için bir yol bulmak zorundayız.

- Il n'y a aucun moyen de savoir où il est allé.
- Il n'y a aucun moyen de savoir où il s'en est allé.
- Il n'y a aucun moyen de savoir où il est parti.

Nereye gittiğini bilmenin hiçbir yolu yok.

Je ne pouvais pas dire un mot phonétiquement, pas moyen.

Sözcüğü söylendiği gibi çıkaramazdım, olmuyordu.

Est le seul moyen de devenir un vrai être humain.

acı içinde oturup geçek bir insan olmanın mutluluğunu hissetmektir.

Quel est le moyen le plus rapide de se réchauffer ?

Sizce ısınmanın en hızlı yolu ne?