Examples of using "N’est" in a sentence and their turkish translations:
Hiç kimse yeri doldurulamaz değildir.
Michael Jackson vefat etmiştir.
Tom silahsız.
Benim için uzay mühendisliği sadece araç.
Benim değil.
Bu su içilebilir değil.
Jim hâlâ gelmedi mi?
Thomas pek tutumlu değil.
Bu onların suçu değil.
Biz artık çocuk değiliz.
Güzellik önemli değildir.
Bu ünüforma kullanılmıyor.
Çalışmak utanç verici değildir.
Bunun gerekli olmadığını biliyorsun.
Almanca anlıyorsun, değil mi?
Ekonomist söylediklerinde tutumlu değildir!
Hollandaca öğrenmek zor değildir.
Bu ev çok büyük değil.
Bu cümle bir cümle değil.
Babam evde değil.
- Tom, benim kadar uzun boylu değil.
- Tom benim kadar uzun değil.
Öğrencilerden biri bugün gelmedi.
Söylediğim bu değil.
Gerçeklik sadece bir bakış açısıdır.
Açıkçası dünya yuvarlak değil.
Tom Mary'nin evine gitmedi mi?
O, annesinden daha güzel değildir.
Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
Aşk benim için zaman kaybı değildir.
Geçmişe dair bildiğim iyi bir şey yok.
Michael Jackson vefat etmiştir.
O, göründüğü kadar genç değil.
Alain, evliliğinden mutlu değil ya da memnun.
- O çok önemli değil.
- O önemli değil.
Bu, Fransız boksunda yasal bir yumruk değil.
"Facebook bir medya şirketi değil bir teknoloji şirketi."
Onun eşi, çocukları ve arkadaşları yok.
Bu tür bir toprak yönetimi köklü bir fikir değildir.
Onu benim yaptığımı düşünüyorsun, değil mi?
Japonya'da başka hiçbir göl Biwa gölü kadar büyük değildir.
Yüzebilirsin, değil mi?
Ona şimdi söyleyemem. Bu o kadar basit değil.
Zaten saat 2.30 ve Tom henüz burada değil.
Belki de bu, insanlar için muhteşem olabilir.
- Bu sorduğum şey değil.
- Bu istediğim şey değil.
Tom şu anda mevcut değil. Bir mesaj alabilir miyim?
İstisnasız kural yoktur.
Hata benim değil senin.
- Öyle olduğunu sanmıyorum.
- Öyle düşünmüyorum.
Olayın geri kalanını anlatmadan önce, geçtiği yeri tarif etmek işimize yarayabilir.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- Bu benim işim değil.
- O, beni ilgilendiren bir şey değil.