Examples of using "Grave" in a sentence and their turkish translations:
- Unut gitsin.
- Boş ver.
Evet, kötü görünüyor.
Ciddi bir hata yaptım.
Ciddi bir tehlike içindesin.
Bu kritik bir hataydı.
Durum ciddi.
- Bu önemli değil.
- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.
Bu büyük bir sorun.
Ama sorun değil.
Ciddi bir hastalıktan ötürü acı çekiyor.
O, sert görünüyor.
- Kötü mü?
- Bu kötü mü?
- Kötü müdür?
O büyük tehlikede.
O ciddi bir tehlike içinde.
O, ciddi bir hastalıktan çekiyor.
Bu oldukça ciddi bir şey.
Bu çok ciddi bir suç.
Siz ciddi bir hata yapıyorsunuz.
Durum son derece kritik.
O, ciddi bir hata yaptı.
Önemli bir şey değil.
Bu gerçekten önemli bir iş.
Kötü bir hata yaptım.
O büyük bir hataydı, değil mi?
Ciddi bir suç işlemedin.
TT: (önce tiz sonra pes) eeee
O ciddi bir hata yaptı.
Tom ciddi bir hata yaptı.
Tom ciddi bir suç işledi.
Ciddi bir günah değil.
Hepsi o kadar ciddi değil!
Şamanlarda mezarı mertebesine ve konumuna göre
peki ya durum daha ciddi ise
Önemli bir su kıtlığı var.
Bunun ciddi bir şey olmadığını umuyorum.
Kötü bir şey olmadı.
Fırtınanın ekonomi üzerinde ciddi bir etkisi vardı.
Ama belkide bu çok önemli değil.
şimdi birde durumun ciddi tarafından bakalım
Nüfus artışı ciddi bir sorundur.
Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
Tom hasta ama önemli değil.
Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
O iyi.
Otoyol önemli bir kaza nedeniyle kapatıldı.
Bunun büyük bir hata olmadığını umuyorum.
- Bu önemli değil.
- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.
Neyse.
Biz sistemde büyük bir hata belirledik.
Alkolün kötüye kullanımı genç insanlar arasında ciddi bir sorundur.
Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
- O çok önemli değil.
- O önemli değil.
Sistemde çok büyük bir hata bulduk.
- Önemli değil.
- Mühim değil.
O olacağını düşündüğümüzden daha ciddi bir sorundu.
Biz ondan çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız.
Sağlığı kaybetmek parayı kaybetmekten daha önemlidir.
- Sarhoş araba sürmek ciddi bir sorundur.
- Sarhoş araba sürme ciddi bir sorundur.
"O hastaydı." "Oh gerçekten mi, umarım ciddi bir şey değildir."
- Önemli mi?
- O önemli mi?
Büyük bir hata yapıyoruz.
- Sorun yok.
- Fark etmez.
Önemli değil, onu burada istemiyorum.
Korkunç bir hata yapıyorsun.
Çok büyük bir hata yapıyorsun.
bu hala büyük bir genel sağlık sorununu oluşturuyor,
Sanırım işi reddederek büyük bir hata yapıyor.
Hava kirliliği bu ülkede büyük bir problem.
Onun hakkında konuşmak istemiyorsan sorun yok.
Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
Eğer bu görevi reddederse, onun büyük bir hata yapacağını düşünüyorum.
Günümüzün en ciddi problemi aşırı nüfustur.
O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
MB: Ses tellerinin tizden pese doğru değişimine bakın.
Bu önemli bir sorun.
Bir köpek ısırığı, bir sivrisinek ısırığından daha ciddidir.
Paranoya ciddi bir hastalıktır Tom. Bir doktora görünmelisin.
Brezilya, tarihindeki en ciddi ahlaki krizi yaşıyor.
Sadece şiddetli felç geçiren insanları hayatta tutmakta daha iyi olduk.
ama bunda sorun yoktu çünkü bu alanda onlarca yıllık deneyimim vardı -
Roy ona hikayeyi anlatırken ağırbaşlı görünüyordu.
Bir noktada o kadar kötüleşti ki annem yanıma oturdu ve şöyle dedi,
HS: Dişiler çok daha düşük perdede. 400 hertz civarındalar.
Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
- Aldırma.
- Takma kafana.
- Salla gitsin.
Büyük bir hata yapıyoruz, biliyorsun.
Büyük bir hata yaptık mı?
yolda ciddi bir yaralanma geçirmesine rağmen İspanya'nın işgali için Napolyon'a katıldı .
Bir bütün olarak tanımadan bir hatayı tekrarlamak hepsinin içinde en büyük hatadır.
Umarım bize kötü bir şey olmaz.
O iyi.
Kendimi kötü hissettim ve hastaneye gittim ama kısacası önemli değildi.
Ciddi bir hastalıktan dolayı, o birçok insanın yapabildiği gibi vücudunu hareket ettiremiyor.
- Bu önemli değil.
- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.
Eğer bir yıl vergi ödeyemezseniz... Önemli değil! Sizi bağışlayacağım! Hibeye mı ihtiyacınız var?
O sadece sorunu daha kötü yapar.
Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.