Translation of "Fraîche" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Fraîche" in a sentence and their turkish translations:

Peinture fraîche.

Yeni boyanmış.

La nuit était fraîche.

Gece serindi.

De la belle eau fraîche.

Güzel, serin bir su.

La nourriture fraîche est merveilleuse.

Taze gıda harika.

Tu bois de l'eau fraîche.

Sen taze su içiyorsun.

- Ne touche pas à la peinture fraîche.
- Ne touchez pas à la peinture fraîche !

Islak boyaya dokunmayın.

Oui, cette boue est bien fraîche.

Evet, bu çamur çok güzel ve serin.

Votre robe touche la peinture fraîche.

Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.

Je crève d'envie d'une boisson fraîche.

Soğuk bir içecek için ölüyorum.

Allons discuter autour d'une bière fraîche.

Soğuk bir bira hakkında konuşalım.

Un réfrigérateur garde la viande fraîche.

Bir buzdolabı eti taze tutar.

Je veux boire une bière fraîche.

Soğuk bir bira içmek istiyorum.

Faut-il toujours congeler la viande fraîche ?

Taze eti her zaman dondurmalı mısın?

J'apprécierais beaucoup un verre de bière fraîche.

Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım.

- C'est très amusant de skier dans la neige fraîche.
- Il est très amusant de skier dans la neige fraîche.

Yeni yağmış kar üzerinde kayak yapmak çok eğlenceli.

Dans la grotte fraîche ou bien dans un arbre ?

Serin mağarada mı, yüksek ağaçta mı?

Le sommet de la montagne est couvert de neige fraîche.

Dağın zirvesi taze karla kaplı.

Par ici il y a habituellement une brise fraîche le soir.

Burada akşamleyin genellikle serin bir esinti vardır.

Les fleurs et les arbres ont besoin d'air pur et d'eau fraîche.

- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Çiçekler ve ağaçlar, temiz hava ve tatlı suya ihtiyaç duyarlar.

- Ça avait l'air frais.
- Il avait l'air frais.
- Elle avait l'air fraîche.

Taze görünüyordu.

Nous avons profité de la brise fraîche qui venait de la rivière.

Nehirden gelen serin esintinin tadını çıkardık.

- Il y a de la peinture fraîche sur la porte.
- La porte est peinte de frais.

Kapının üzerinde ıslak boya var.

À la place de la crème fraîche, n'hésitez pas à utiliser de la ricotta ou du mascarpone.

Taze krema yerine, İtalyan lor peyniri ya da İtalyan krem peyniri kullanabilirsin.

- Un verre d'eau froide est très rafraîchissant lorsqu'il fait chaud.
- Lorsque j'ai chaud, un verre d'eau fraîche me rafraîchit vraiment.

Ben sıcakladığım zaman, bir bardak soğuk su gerçekten beni serinletir.

- Il n'y a rien comme une bière froide quand il fait chaud.
- Il n'y a rien de tel qu'une bière fraîche un jour de canicule !

Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.