Examples of using "Devait" in a sentence and their turkish translations:
ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.
- O, zengin olmalı.
- O, zengin olmuş olmalı.
O kaldırılmalı.
Operasyonun gizli tutulmalıydı.
O yatakta kalmak zorunda kaldı.
O, prensesi kurtarmak zorundaydı.
Yağmur yağması beklenmiyor muydu?
O burs almak zorundaydı.
Tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı.
O, odasını temizlemek zorunda kaldı.
Apollo Programı hayatta kalacaksa, bir sonraki görevin başarılı olması gerekiyordu.
Saatler her gün kurulurdu.
Bu er ya da geç olacaktı.
O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
O, borçlu olduğu parayı ona uzattı.
Gelen mesaj üç kuralı taşımalıydı:
Yarın yağmur yağarsa gezi iptal edilecek.
Büyük bir dinleyici kitlesi önünde konuşmak zorunda kaldı.
Onun kanser olduğunu öğrenmiş oldu.
Bayram bütün gece sürecekti.
Dan kime inanacağına karar vermek zorundaydı.
Ben söylenmesi gerekeni söyledim.
Hükümet milyonlarca dolar borçlandı.
Tom, kasabadan ayrılması gerektiğini biliyordu.
Tom Mary'nin onu yapmak zorunda olduğunu biliyordu.
Tom, Mary'ye yardım etmek zorunda olduğunu söyledi.
Tom, Mary'ye erken ayrılması gerektiğini söyledi.
Mecburen ne yaptı? Hazırladı CV'yi gönderdi.
Seri üretilebilir de olmalıydı,
Tom yatması gerektiğini söyledi.
Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
Tom o zaman evde olmalı.
Tren Paris'e 8 saatte varmalı.
Saat tam beşte orada olmalıydı.
Uçağımın 14.30'da gelmesi gerekiyordu.
Max'ın Patricia'yı karşılaması gereken yerdeki Nancy idi.
Eğer yarın yağmur yağarsa maç iptal edilecek.
Tom bu kadar erken kalkmak zorunda değildi.
Tom bana nerede park etmesi gerektiğini sordu.
Eğer bir nedenden dolayı onun olması gerekiyorsa, ne yaparsın?
Öyle bir şey olması gerektiğini düşünüyordum.
bende bir terslik olduğunu düşündüm.
Fark ettim ki hikâye olduğu için bunun anlatılması gerek
Larrey hemen bir bacağını kesmek zorunda olduğuna karar verdi.
Herhâlde o, gençken çok güzeldi.
O böyle bir şey söylemek için deli olmalı.
O, derhal gitmesi gerektiğini söyledi.
O, bitkin olsa bile işe geri dönmek zorundaydı.
Laura hastalanmış olabilir.
Daha iyi bir yol olmak zorunda olduğunu biliyordum.
Tom ne yapacağından emin değildi.
Tom'a Fransızca okuması gerektiğini söyledim.
Tom bugün bunu yapması gerektiğini bilmiyordu.
yanlarındaki adam şakayı açıklamak zorunda kaldı.
sadece dünyanın geri kalanının değişmesi ve uyum sağlaması gerek.
Sadece fiziksel dünyayı değil,
Güneş sönse bütün yaşayan şeyler ölür.
Başarısını şansa bağladı.
Bir şey yapılması gerekiyordu.
Karısını ve çocuklarını asla bir daha görmesi gerekmedi.
Ablamı öldüren kadının asılması gerekir.
Farkına vardılar ki uzak, devasa bir gezegen olmalıydı;
Yineliyorum bunun çalışması için bellek, düzenleme modunda olmalıydı.
Shevardino'daki bir başka ileri seviye düşmanın ilerlemesini ertelemesi bekleniyor.
Eğer bir şey olursa lütfen bana bildir.
Onun geç gelmesi gerekiyorsa, konferansa onsuz başlayabilirsin.
- Hangi arabaya binileceğini bilmiyorduk.
- Hangi arabaya binmemiz gerektiğini bilmiyorduk.
Dün gece Tom'un Mary'yi araması gerekiyordu ama unuttu.
Ondan sonra ne olduğunu kimse kesin olarak bilemiyordu.
Tom Noelde ailesi ile olmak zorunda olduğunu söyledi.
O onun kalmasını rica etti fakat o işe gitmek zorundaydı.
Ben geç kalmışken, otobüsün geç kalması çok şarttı.
Tom Mary'nin bavulunu nereye koyacağını bilmiyordu.
Tom sadece derhal bir şey yemek zorunda olduğunu söyledi.
Tom Mary'ye Noel için ne vermesi gerektiğini düşünemedi.
Kabaca konuşursak, otobüste yaklaşık 30 kişi vardı.
Napolyon 1815'te birkaç şüpheli atama yaptı: Biri, Mareşal Berthier'in yerine
Tom şapkasını kaybetti, ve yeni bir tane almak zorunda olduğunu hissetti.
O, telefona cevap vermediği için uyuyor olmalı.
Bir ihtimal yağmur yağarsa, o gelmez.
Tom ne yapması gerektiğini düşünürken uzun süre gözüne uyku girmedi.
Yapılması gereken her şeyi yapmak için zamanım yoktu.
Tom bir cenazeye gitmek zorunda olduğu için bugün okula gelmedi.
, Körfez'e giden İngiliz gemileri için bir durak olacaktı
Beni görmeye gelse bile, ona evde olmadığımı söyle.
Eğer biri bu kitabın konusu ne diye sorarsa, gerçekten bilmiyorum.
Tom'a dışarı gitmesi ve yiyecek bir şey alması gerektiğini söylüyordum.
Tom ne söylemesi gerektiğini merak ediyordu.
her adımda savaşmasını, mümkün olduğunda karşı saldırıda
İşçinin öğle on ikide gelmesi bekleniyordu fakat birkaç saattir bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.
Ülkeler oraya gittiğinde ilk duyduğun kelimelerle isimlendirilse, İngiltere'ye Damn it denilmek zorunda olacaktı.
Karısı iki çocuğunun yanı sıra şimdi kocasının dedesine de bakmak zorundaydı.
Ben öldükten sonra, insanların benim hakkımda "O insan bana kesinlikle çok para borçlu" diyeceğini umuyorum.
öldüğünü ve gerekli yaşa gelmemiş olmasına rağmen şimdi göreve geçmesi gerektiğini
Japonca cümleyi garip buldum, ama bir yerli tarafından yazıldığı için, muhtemelen doğru olduğunu düşündüm.
Tom ne yapması gerektiğini bilmediğini söyledi.
Yıllar önce Everest Dağı'nda ölecek olan büyük İngiliz kaşif George Mallory'ye