Translation of "Dame" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Dame" in a sentence and their turkish translations:

C'est la dame.

Bu kraliçe.

Une dame m’attend !

Bir bayan beni bekliyor.

Il salua la dame.

Kadına merhaba dedi.

Cette dame est indienne.

Bu kadın Hintli'dir.

C'est une très belle dame.

O en güzel leydidir.

Elle me présenta la dame.

O, hanımefendiyi bana tanıttı.

La dame est ma sœur.

- Hanım benim kız kardeşimdir.
- Hanım benim ablamdır.

La dame est encore seule.

Bayan hala yalnız.

- C'est la dame qui veut vous voir.
- C'est la dame qui veut te voir.

Bu seni görmek isteyen bayan.

La dame venait d'une bonne famille.

Hanımefendi iyi bir aileden geliyordu.

Il a volé une vieille dame.

O, yaşlı bir bayanı soydu.

Je ne connais pas cette dame.

Bu hanımı tanımıyorum.

Je sais comment traiter une dame.

Bir bayana nasıl davranacağımı biliyorum.

Elle a l'air d'être une dame.

- O bir hanımefendi olma havasına sahip.
- O bir hanımefendi olmanın havasına sahip.

- Je donnai mon siège à la vieille dame.
- J'ai donné mon siège à la vieille dame.
- J'ai laissé ma place à la vieille dame.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

Cette dame blanche mâle cherche un partenaire.

Bu beyaz avcı örümcek kendine eş arıyor.

La vieille dame était pourvue d'une canne.

Yaşlı bayanın bir bastonu vardı.

C'est la dame dont j'ai parlé hier.

Bu, dün konuştuğum bayan.

Je me demande qui était cette dame.

O bayanın kim olduğunu merak ediyorum.

Tom a promu son pion en dame.

Tom piyonunu vezire terfi ettirdi.

Mais la dame blanche a un talent remarquable.

Fakat avcının inanılmaz bir kabiliyeti var.

En une vieille dame chancelante vêtue d'une robe.

ve sıra dışı, titrek, dalgalı, elbiseli ve yaşlı bir kadın oluyor.

La vieille dame sourit à sa petite-fille.

Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.

La vieille dame monta les escaliers avec difficulté.

Yaşlı kadın merdivenlere güçlükle tırmandı.

La dame a plus de quatre vingts ans.

Bayan seksenin üzerinde.

Cette dame a plus de quatre-vingts ans.

O bayan seksenin üzerindedir.

Mon rêve est de devenir la première dame.

Hayalim devlet başkanının eşi olmak.

J'ai vu une vieille dame traverser la rue.

Yaşlı bir kadının caddeyi geçtiğini gördüm.

La beauté de cette dame était admirée par tous.

Bu hanımefendinin güzelliğine herkes tarafından hayran kalındı.

Il aida la dame à monter dans la voiture.

O, bayanın arabaya binmesine yardımcı oldu.

Il a offert sa place à une vieille dame.

Koltuğunu yaşlı bir kadına önerdi.

J'ai aidé une vieille dame à traverser la rue.

Yaşlı bir kadının caddeyi geçmesine yardım ettim.

La dame habillée en blanc est une actrice célèbre.

Beyaz elbiseli kadın, ünlü bir aktristir.

La dame obèse tenait un singe dans ses mains.

Şişman kadın bir maymun tutuyordu.

Cette dame a un éventail parce qu'il fait chaud.

O kadının bir yelpazesi var çünkü hava sıcak.

Le bus était vide, à l'exception d'une vieille dame.

Yaşlı bir kadın dışında otobüs boştu.

George Bush est parti en vacances avec sa dame.

George Bush, karısıyla birlikte tatile çıktı.

J'ai capturé la dame de Tom avec mon cavalier.

Atımla Tom'un vezirini yedim.

Enfin, une autre dame blanche, mais pas celle qu'il cherchait.

Nihayet bir beyaz avcıya denk geliyor. Ama aradığı eş değil bu.

Elle conduisit la vieille dame à l'église par la main.

O, yaşlı kadının elini tuttu ve kiliseye götürdü.

- Cette jeune personne est infirmière.
- Cette jeune dame est infirmière.

Şu genç bayan bir hemşiredir.

Il a tué la vieille dame juste pour le plaisir.

Sadece heyecan olsun diye yaşlı bayanı öldürdü.

Tom a aidé la vieille dame à traverser la rue.

Tom yaşlı bayanın caddeyi geçmesine yardım etti.

La dame, assise sur le canapé, c´est ma grand-mère.

Divan üzerinde oturan kadın benim büyükannem.

La vieille dame vivait seule dans un appartement de trois pièces.

Yaşlı bayan tek başına üç odalı bir dairede yaşadı.

L'opéra n'est pas terminé avant que la grosse dame n'ait chanté.

Şişman kadın şarkı söyleyene kadar opera bitmedi.

La cathédrale de Notre Dame à Paris date du Moyen Âge.

Paris'teki Notre Dame Katedrali Orta Çağ'dan kalmadır.

Combien d'employées de maison est-ce que la dame veut employer ?

Bu hanımefendi kaç hizmetçi çalıştırmak istiyor?

Vous devriez savoir qu'on ne demande pas son âge à une dame.

- Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- Bir bayana yaşını sormayacak kadar mantıklı olmalısın.

- C'est la voix d'une vieille dame.
- C'est la voix d'une vieille femme.

Yaşlı bir kadının sesi.

La vieille dame fut assez gentille pour m'indiquer le chemin de la gare.

Yaşlı hanımefendi bana istasyona giden yolu gösterecek kadar kibardı.

La vieille dame a quatre-vingt-dix ans, mais sa lucidité est impressionnante.

Yaşlı kadın doksan yaşında ama onun zihinsel yetenekleri etkileyici.

Voudriez-vous être assez aimable pour laisser la place à cette dame âgée ?

Bu yaşlı kadına yerinizi verme nezaketini gösterir misiniz?

Nous avons reçu cette chaise gratuitement car la dame d'à côté ne la voulait plus.

Yandaki bayan artık onu istemediği için biz bu sandalyeyi boşuna aldık.

Et villages syriens, plus de gens connus sous le nom de première dame et apparaît maintenant

yönetti ve Suriye şehirleri ve köylerinde First Lady olarak bilinen daha çok insan dolaştı ve Artık

- La dame habillée en blanc est une actrice célèbre.
- La femme vêtue de blanc est une actrice renommée.

Beyaz giymiş kadın ünlü bir aktris.

J’aimerais tant pouvoir dire à la dame qui me coupe les cheveux que je n’aime pas la frange.

Saçımı kesen bayana perçemden hoşlanmadığımı söyleyebilmek isterdim.

« Comment as-tu aimé ça, chère amie, » dit Tom avec un sourire, « cet échec et mat que je t'ai offert avec ma dame ? » Marie a été choquée au début. Avais-je manqué de voir quelque chose ? Mais alors elle a souri aussi et a répondu : « Eh bien, que penseriez-vous si je capturais votre dame avec mon cavalier ? » Et après avoir déplacé le cavalier, elle a retiré la dame du plateau.

"Nasıl buldun dostum?" dedi Tom gülümseyerek, "vezirimle seni mat etmemi?" Maria önce şok oldu, bu gözünden kaçmazdı. Kısa bir süre sonra gülümseyip "Peki atımla vezirini almama ne dersin?" diye yanıtladı ve atıyla hamlesini yapıp veziri tahtadan attı.

Un homme qui peut conduire prudemment en embrassant une jolie dame ne consacre tout simplement pas au baiser l'attention qu'il mérite.

Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü öpücüğe hak ettiği ilgiyi vermiyordur.

- Il posa quelques questions à la dame qui se tenait près de lui.
- Il posa quelques questions à la femme debout à côté de lui.

Yanında duran kadına bazı sorular sordu.