Examples of using "Seule" in a sentence and their turkish translations:
hem de daha az söylemektense
- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.
Yalnız mı yaşıyorsun?
O yalnız iş yapar.
Sen benim tek neşemsin.
O benim tek neşem.
Tek eğlencem oydu.
Şimdiki zaman, tek gerçeklik ve tek kesinliktir.
O kendini oldukça yalnız hissediyordu.
Bu senin tek şansın.
"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.
Ayrıca uykuyu -
Yalnız da değil.
bir tek yarasa mı?
O, orada yalnızdı.
O tek başına geldi.
O, yalnız olmak istedi.
Anne tek başına yaşıyor.
Ben tek kadındım.
Yalnız değilsin.
Bu bizim tek şansımız.
O tek başına ağlıyordu.
Öyle yalnızım ki.
O yalnız görünüyordu.
Orada yalnız yaşadım.
Bu benim tek şansım.
Bu tek alternatiftir.
Tek başıma ders çalışıyordum.
Bana nasıl yardım edileceğini yalnızca o bilir.
Artık yalnız değil.
Tek bir dil yeterli değil.
Tek başıma gidemem.
Yalnızdım.
Hiç şansın olmayacak.
Seninle yalnız konuşmam gerekiyor.
Her biri.
Tek seçeneği... ...saldırmak.
Ve Paris bir istisna değil.
Ve yalnız değildim.
O kendine gülüyor gibi görünüyor.
Kız yalnız.
O, burada tek başına kaldı.
Tek başına yürüyüşe gitmeyi sever.
Artık yalnız değil.
Sadece annem beni gerçekten anlar.
O tek kadındı.
Yalnızca tek seçenekleri var.
O onu tamamen yalnız bıraktı.
Kendini çok yalnız hissediyordu.
Bir ilişki benim için yeterli.
Sadece bir şansımız var.
O, bir apartmanda yalnız yaşar.
Bir gün için bu kadarı yeterli.
Bu tek neden mi?
Bu tek mantılı açıklama.
O benim tek arkadaşımdı.
O bunu tek başına yaptı.
Sadece bir ricam var.
Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.
O tek çözüm mü?
Neden kendi başına konuşuyorsun?
Bayan hala yalnız.
Bu sahip olduğum tek kravat.
Sadece yalnız kalmak istiyorum.
Sadece bir kişi kazadan sağ kurtuldu.
Tek bir hata, ve sen bir fiyaskosun.
Bu tabloyu kendi başına taşıdı.
O tek başına gitmemeli.
- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- Ölüm müdür tek çıkar yol?
- Ölüm tek çıkar yol mu?
Yalnız gel.
Yalnız olmayı seviyorum.
Her şeyi sadece rasyonel yönden görüyordum.
Annenin dönüp onu bulması gerek. Tek başına.
Yalnız da değil.
Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır.
- Sadece bir gerçek var.
- Yalnızca bir gerçek var.
Mary ormanda yalnız.
Bu evde tek başına yaşar.
- Yalnız seyahat ediyorum.
- Yalnız geziyorum.
- Yalnız yolculuk ediyorum.
Sadece annem beni gerçekten anlar.
Bu tek bir diskete sığar.
Yalnız olmak istiyorum.
O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.
Yalnızım.
- Kendi başıma yapmalıydım.
- Onu kendi başıma yapmalıydım.
- Onu yalnız başıma yapmalıydım.
Onu tek başına mı yaptın?
Bu yapacak tek şeydi.
Ona yalnız gitmesini önerdim.
O, üç çocuğu tek başına yetiştirdi.
Tek kurşunla öldürüldü.
Değişim değişmeyen tek şeydir.
O sadece bir dil konuşur.
O benim tek gerçek arkadaşım.