Translation of "Crayon" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Crayon" in a sentence and their turkish translations:

- Rends-moi mon crayon.
- Rendez-moi mon crayon.

Kalemimi bana geri ver.

- C'est mon crayon.
- Il s'agit de mon crayon.

Bu benim kurşun kalemim.

Dessinez au crayon.

- Kalemle çiz.
- Bir kalemle çiz.
- Bir kalemle çizin.

C'est un crayon.

O bir kurşun kalem.

- Je ne dispose d'aucun crayon.
- Je n'ai aucun crayon.

Hiç kurşun kalemim yok.

- Puis-je emprunter ton crayon ?
- Puis-je emprunter votre crayon ?

Kurşun kalemini ödünç alabilir miyim?

J'ai perdu mon crayon.

Ben kalemimi kaybettim.

Ce crayon est rouge.

Bu kurşun kalem kırmızı.

Tom sortit un crayon.

Tom bir kurşun kalem çıkardı.

Où est mon crayon ?

Kalemim nerede?

Le crayon est noir.

Kalem siyah.

Tom taille son crayon.

Tom kalemini açıyor.

J'ai oublié mon crayon.

Ben kurşun kalemimi unuttum.

Ceci est un crayon.

- Bu bir kurşun kalemdir.
- Bu bir kurşun kalem.

J'ai besoin d'un crayon.

Bir kaleme ihtiyacım var.

J'ai taillé mon crayon.

Kurşun kalemimi keskinleştirdim.

Mon crayon est rouge.

Kalemim kırmızı.

- Tu as fait tomber ton crayon.
- Vous avez fait tomber votre crayon.

Kalemini düşürdün.

- De quelle couleur est votre crayon ?
- De quelle couleur est ton crayon ?

- Kalemin ne renk?
- Kurşun kalemin ne renk?

- Tom n'a même pas un crayon.
- Tom n'a même pas de crayon.

Tom'un bir kurşun kalemi bile yok.

- Ce crayon est-il le tien ?
- Ce crayon est-il le vôtre ?

Bu kalem senin mi?

De faire un crayon hexagonal,

olduğunda karar kıldılar

Tom a taillé un crayon.

Tom kurşun kalemi açtı.

Je n'ai pas de crayon.

Bir kurşun kalemim yok.

As-tu un crayon rouge ?

Kırmızı bir kalemin var mı?

Ce crayon n'est pas gris.

- Bu kalem gri değil.
- Bu kurşun kalem gri değil.

Votre crayon est très foncé.

Senin kalemin çok koyu renkli.

Je lui achèterai un crayon.

Ona bir kalem alacağım.

Donne-moi un crayon rouge.

Bana kırmızı bir kalem verin.

Puis-je emprunter votre crayon ?

Kurşun kalemini kullanabilir miyim?

J'ai besoin d'un taille-crayon.

Bir kalemtraşa ihtiyacım var.

Tom a cherché son crayon.

Tom kalemini aradı.

Elle m'a donné un crayon.

- O bana bir kurşunkalem verdi.
- O bana bir kalem verdi.

J'ai besoin d'un crayon rouge.

Kırmızı bir kaleme ihtiyacım var.

- Il plaça son crayon derrière l'oreille.
- Il a placé son crayon derrière l'oreille.

O, kurşun kalemini kulağının arkasına sıkıştırdı.

- Avez-vous un stylo ou un crayon ?
- As-tu un stylo ou un crayon ?

Bir dolma kalemin mi yoksa bir kurşun kalemin mi var.

Et chaque crayon a son histoire.

her kalemin de bir hikâyesi.

- Dépose ton crayon.
- Posez vos crayons.

- Kaleminizi aşağı koyun.
- Kaleminizi bırakın.
- Kaleminizi yere bırakın.

Ce crayon est-il le vôtre ?

Bu sizin kalem mi?

Quelqu'un s'est carapaté avec mon crayon.

Birisi kurşun kalemimi çaldı.

Tu as un crayon sur toi ?

- Yanınızda bir kaleminiz var mı?
- Yanında kalemin var mı?

Le crayon est sur le livre.

Kalem, kitabın üzerinde.

Elle n'avait même pas un crayon.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

J'ai prêté mon crayon à Tom.

Kalemimi Tom'a ödünç verdim.

- Il traça une ligne droite avec son crayon.
- Il traça une ligne droite de son crayon.

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

Il y a un crayon pour chacun

Herkes için bir kalem var,

Comme lorsque, enfant, on cassait son crayon

Tıpkı çocukken kaleminizin kırılması

J'ai aiguisé un crayon avec un couteau.

Bir bıçakla kalemi yonttum.

Où sont le livre et le crayon ?

Kitap ve kurşunkalem nerede?

Tu veux bien me donner ce crayon ?

Bana o kurşun kalemi uzatır mısın?

Tom a emprunté un crayon de Mary.

Tom Mary'den bir kalem ödünç aldı.

- J'ai ouvert le tiroir afin de prendre un crayon.
- J'ouvris le tiroir, afin de prendre un crayon.

Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

- Est-ce que l'un de vous a un crayon ?
- Est-ce que l'une d'entre vous a un crayon ?

Kurşun kalemi olan var mı?

Le crayon est vraiment cette chose à laquelle

Ayrıca kurşun kalem sıradan bir kullanıcının

Écris avec un stylo, non avec un crayon.

Bir dolma kalemle yaz, bir kurşun kalemle değil.

« Puis-je utiliser ce crayon ? » « Oui, tu peux. »

"Ben bu kalemi kullanabilir miyim?" "Evet, kullanabilirsin."

Il utilise un crayon avec une pointe fine.

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.

Veuillez utiliser un crayon pour écrire votre nom.

Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.

Il a donné un crayon à chacun d'eux.

O, onların her birine bir kurşun kalem verdi.

Ne vous servez pas d'un crayon pendant l'examen.

- Sınav sırasında yazmak için bir kalem kullanmayın.
- Sınavı yazmak için bir kurşunkalem kullanmayın.

Je t'ai acheté un crayon comme cadeau d'anniversaire.

Doğum günü hediyen olarak sana bir dolma kalem aldım.

- Tom farfouilla dans le tiroir, à la recherche d'un crayon.
- Tom fouilla dans le tiroir, à la recherche d'un crayon.

Tom çekmeceyi karıştırdı, bir kurşun kalem arıyordu.

Un autre test très connu était celui du crayon,

Yaygın bilinen başka bir test ise, kalem testiydi.

Écrivez votre nom avec un crayon s'il vous plaît.

Lütfen adınızı bir kurşun kalemle yazın.

Elle a la mauvaise habitude de mâcher son crayon.

Onun kurşun kalemini çiğnemek gibi kötü bir alışkanlığı var.

Il prit son crayon et se mit à écrire.

Kurşun kalemini aldı ve yazmaya başladı.

Il a la mauvaise habitude de mâchouiller son crayon.

Onun, kalemini çiğneme gibi kötü alışkanlığı vardır.

Mon crayon est tombé du coin de mon bureau.

Kurşun kalemim masamın kenarına düştü.

Je pense qu'il est temps que j'aiguise mon crayon.

Sanırım kalemimi açmamın zamanıdır.

Je suis désolé, je n'ai aucun crayon pour écrire.

Üzgünüm, yazmaya kalemim yok.

- J'ai besoin d'un crayon. Je peux utiliser l'un de tiens ?
- Il me faut un crayon. Je peux utiliser l'un des vôtres ?

Kaleme ihtiyacım var. Seninkilerden bir tanesini kullanabilir miyim?

J'ai besoin d'un crayon, puis-je utiliser un des tiens ?

Bir kaleme ihtiyacım var. Sizinkilerden birini kullanabilir miyim?

Si tu as besoin d'un crayon, je t'en prête un.

Bir kurşun kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç veririm.

Je veux un crayon bleu, un rouge et un noir.

Ben bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kurşunkalem istiyorum.

Tu ne dois pas écrire une lettre au crayon de plomb.

Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.

Ce crayon est à toi. Le mien est sur le bureau.

Bu kalem seninki. Benimki sırada.

C'est le même crayon que celui que j'ai perdu l'autre jour.

Geçenlerde kaybettiğim kalemin aynısı bu.

Il y a un livre, un crayon et une feuille de papier sur la table.

Masanın üzerinde bir kitap, bir kalem ve bir kağıt var.

- Est-ce que tu as un crayon ?
- As-tu un crayon ?
- Est-ce que vous avez un crayon ?

Bir kurşun kalemin var mı?

Où sont le livre et le crayon ? Le livre est sur la table et le crayon est sur le rebord de la fenêtre.

Kitap ve kalem nerede? Kitap masanın üzerinde, kalemse pencere kenarında.