Examples of using "Whole" in a sentence and their turkish translations:
bir bütün veya kırılmış;
Bir bütünü meydana getiriyordu
Bu sırada,
daha çok bütün hissetmekle alakalı.
Benim bütün vücudum kaşınıyor.
Onun bütün vücudu ağrıyor.
Bütün mesele bu.
Her şeyi unut.
- Ana fikir bu.
- Olayın özü bu.
- Demek istediğim de bu.
- Ben de onu diyorum işte.
Bütün hikaye nedir?
Bütün sorun bu.
Tüm hikaye o.
Bütün bina sarsıldı.
Bütün ailem Bostonludur.
Tom bütün hikayeyi uydurdu.
"Bugün bütün gün izne çıkıyorum." "Gerçekten mi? Bütün gün mü?"
Bütün günü söyleşerek geçirdik.
Tüm dünya bi haber.
bedenlerinin arka kısmını tamamen sallıyorlar.
Bu sanki... Bir insan iskeletinin kolu!
Tüm vücudun canlanıyor.
Tüm mürettebat kurtarıldı.
Benim bütün vücudum ağrıyor.
Tüm dünya şok oldu.
Bana bütün hikayeyi anlat.
Bütün ulus barış istiyor.
Bütün elmayı yedim.
Bütün planımı bozuyorsun.
Bütün dünya bunu biliyor.
Tam üç saatimiz var.
Bütün dünya Brezilya'yı sever.
Bütün dünya çıldırdı.
Biz bütün gece dans ettik.
Onlar bütün gece dans ettiler.
O, tüm düşünceydi.
- Tom bu her şeyi orkestraya uyarladı.
- Tom bütün her şeyi yönetti.
Ve tüm bu döngü tekrar eder.
Bütün dünya İngilizce konuşuyor.
Bütün kalbimle seni destekliyorum.
Ben her şeyi hayal ettim.
Ben bütün hikayeyi biliyorum.
Bütün şeyi gördüm.
Tüm oda sessizleşti.
O tüm gece çalıştı.
Tom her şeye tanık oldu.
Her şeyi izledim.
Bütün semti rahatsız ediyorsun.
Tüm enerjimi tükettim.
Bütün sistem bozuk.
- Tom tam-buğday ürünlerini tercih eder.
- Tom tam taneli tahıl tercih eder.
Bu, hikayenin tamamı değil.
Bütün aile oradaydı.
Her şey inanılmaz.
Bütün kasaba şaşırdı.
Bütün suçu üstleneceğim.
Bütün bina terk edilmişti.
Tüm mekanda sessizlik oldu.
Bütün bina çöktü.
Benim bütün vücudum titriyordu.
Bütün bu şey aptalca.
Tam taneli tahıl tercih ediyorum.
O tam taneli tahılları tercih eder.
O tam tahıllı hububatı tercih eder.
Mary tam taneli tahılı tercih ediyor.
Biz tam tahıllı gevrekleri tercih ediyoruz.
Biz bütün alanı kontrol ediyoruz.
Tom her şeyi planladı.
Tom her şeyi kaçırdı.
Sürekli tartıştık.
Lütfen bütün hikayeyi oku.
Bütün grup gülüyor.
Tüm ev sallanıyordu.
Su bütün şehri mahvetti.
Bu tamamen farklı bir mesele.
Bu tam farklı bir hikaye.
Bütün sınıf sessizdi.
- Bütün dünya izliyor.
- Tüm dünya izliyor.
Bütün hükümet istifa etti.
Tom bütün elmayı yedi.
Her şey kulağa şüpheli geliyordu.
Her şey çelişkilidir.
Bu her şeyi karıştırdı.
Tom her şeyi kışkırtıyordu.
Bütün aile stresli.
Bütün dünya gülüyor.
- Bütün yer değişti.
- Bütün mekan değişti.
Tom her şeyi izledi.
Tamamen yeni bir dünya.
- Tom her şeyi gördü.
- Tom her şeyi görmüş.
Bütün makaleyi okudum.
Fadıl tüm hikayeyi anlattı.
Beni en çok şaşırtan şey kovulan tek kişi olduğumdu.
Bütün gece konuştuk.
Sami bütün binayı kundakladı.
Sami benim bütün dünyamdı.
Sami'nin bütün vücudu titriyordu.