Translation of "Raincoat" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Raincoat" in a sentence and their turkish translations:

- He put on his raincoat.
- She put on her raincoat.

Yağmurluğunu giydi.

Your raincoat is purple.

Senin yağmurluğun mor.

I forgot my raincoat.

Yağmurluğumu unuttum.

- Where did she buy that raincoat?
- Where did he buy that raincoat?

- O yağmurluğu nereden satın aldı?
- O yağmurluğu nereden aldı?

The rain penetrated my raincoat.

Yağmur yağmurluğuma işledi.

Tom took off his raincoat.

Tom yağmurluğunu çıkardı.

Tom put on his raincoat.

Tom yağmurluğunu giydi.

Do you have a raincoat?

Bir yağmurluğun var mı?

Mary took off her raincoat.

Mary yağmurluğunu çıkardı.

Mary put on her raincoat.

Mary yağmurluğunu giydi.

He took off his raincoat.

Yağmurluğunu çıkardı.

She took off her raincoat.

Yağmurluğunu çıkardı.

- You had better put on a raincoat.
- You'd better put on a raincoat.

Bir yağmurluk giysen iyi olur.

Tom is wearing a hooded raincoat.

Tom bir kapüşonlu yağmurluk giyiyor.

Where did you buy that raincoat?

O yağmurluğu nereden aldın?

Where did Tom buy that raincoat?

Tom o yağmurluğu nereden aldı?

Where did he buy that raincoat?

- O yağmurluğu nereden satın aldı?
- O yağmurluğu nereden aldı?

Who's the girl in a yellow raincoat?

- Sarı yağmurluk giyen kız kim?
- Sarı yağmurluklu kız kim?

A button has come off my raincoat.

Yağmurluğumdan bir düğme düştü.

Wear your raincoat because it's already raining.

Yağmurluğunuzu giyiniz çünkü yağmur yağıyor.

Tom needs to buy a new raincoat.

Tom yeni bir yağmurluk almalı.

I wish I had brought my raincoat.

Keşke yağmurluğumu getirseydim.

He needs to buy a new raincoat.

Yeni bir yağmurluk alması gerekiyor.

A light raincoat is ideal for the trip.

Hafif bir yağmurluk, yolculuk için idealdir.

I'm looking for a navy blue raincoat, size 36.

36 beden, mavi donanma yağmurluğu arıyorum.

You should put on a raincoat because it's cold outside.

Dışarısı soğuk olduğu için bir yağmurluk giymelisin.

One of the buttons on my raincoat got torn off.

Yağmurluğumdaki düğmelerden biri yırtıldı.

I had a raincoat on so I didn't get so wet.

Bir yağmurluk giyiyordum bu yüzden çok ıslanmadım.

Why are you wearing a raincoat? It's not raining, is it?

Niçin yağmurluk giyiyorsun? yağmur yağmıyor, değil mi?

Had it not been for your raincoat, I would have been drenched to the skin.

Yağmurluğunuz olmasaydı, iliklerime kadar ıslanacaktım.

I'm pretty sure that I've left the keys to my office in my raincoat pocket.

Anahtarları yağmurluğun cebinde ofisime bıraktığımdan oldukça eminim.

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.

Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.