Examples of using "Purple" in a sentence and their turkish translations:
Onlar mor mu?
Ben moru severim.
Onun kazağı mordur.
Onun çorapları mor.
Benim kazak mor.
Bu mor leke nedir?
Senin yağmurluğun mor.
- Benim favori rengim mordur.
- En sevdiğim renk mordur.
- Benim en sevdiğim renk mordur.
O mor bir ceket istiyor.
O mor gömleği seviyorum.
Mor köpek balıkları tehlikeli hayvanlardır.
Mor havuç garip olurdu.
Onların çete renkleri mordur.
- Edebiyat kasma Tom.
- Edebiyat parçalamayı bırak Tom.
- Edebiyat yapma Tom.
Orada kaç tane mor çiçek var?
Eflatun rengine başlangıçta "Tyrian moru" denirdi.
Mor patatesler yemek istiyorum.
Tom mor bir kazak giyiyordu.
- Renk pembeden daha çok mor.
- Renk pembeden ziyade mordur.
Ben de oradaki bir mor çantayı sevdim.
Yeşil, mor ile iyi gitmez.
Bahçe mor zambaklarla doluydu.
Hiç mor kelebek gördün mü?
Bu mor kazağı alacağım.
Bu mor kazağı satın almak istiyorum.
Mor bir kazak satın almak istiyorum.
Marian siyah deri ceket, mor eşarp ve mor pantolon giyiyor. Kıyafeti onun üzerinde harika görünüyor.
Hiç menekşe yer elmalı dondurma yedin mi?
Erkek arkadaşım saçlarını mora boyatmak istiyor.
Doktor onun mor hap almasını tavsiye etti.
Gri kazağı mordan daha çok severim.
Mavi ve kırmızıyı karıştırırsan mor elde edersin.
Tom'un tuttuğu şişenin mor renkli bir etiketi vardı.
Mor uzaylının 4 kolu ve 4 bacağı vardı.
Mor bir halı bu kırmızı perde ile gitmeyecek.
Mavi ve kırmızıyı karıştırırsanız, sonuç mordur.
Ben gri kazağı mor olanından daha çok seviyorum.
Şimdi eksantrik olun. Mor giymek için yaşlılığı beklemeyin.
Bu mor pelerin ve diadem dışında kendime ne sakladım?
Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydun?
Bir gece rüyasında, güzel mor bir çiçek bulduğunu ve çiçeğin ortasında da değerli bir mücevher bulunduğunu gördü.
O zaman Pilatus İsa'yı tutup kamçılattı. Askerler de dikenlerden bir taç örüp O'nun başına geçirdiler. Sonra O'na mor bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı.