Translation of "Matters" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Matters" in a sentence and their turkish translations:

Everything matters.

Her şey önemlidir.

- That no longer matters.
- This no longer matters.
- It no longer matters.

Artık önemli değil.

- It's all that matters.
- That's all that matters.

İşte bütün mesele budur.

- None of this matters.
- None of that matters.

Onun hiçbiri önemli değil.

Our environment matters.

Çevremiz önemli.

Nothing really matters.

Hiçbir şey gerçekten önemli değil.

Your opinion matters.

Senin görüşün önemli.

Nothing else matters.

Başka hiçbir şey önemli değil.

Your vote matters.

Sizin oyunuz önemlidir.

That's what matters.

Önemli olan budur.

Every word matters.

Her söz önemlidir.

Sound quality matters.

Ses kalitesi önemlidir.

Every detail matters.

Her detay önemli.

They are important matters.

Onlar önemli konular.

That'll complicate matters more.

O meseleleri daha karmaşık hale getirecek.

This no longer matters.

Bu artık önemli değil.

That no longer matters.

O, artık önemli değil.

The spoken word matters.

Konuşulan söz önemlidir.

Nothing else really matters.

Başka hiçbir şey gerçekten önemli değil.

It matters to us.

Bu bizim için önemli.

His lie complicated matters.

Onun yalanı konuları karıştırdı.

That's what matters, right?

- Önemli olan bu, değil mi?
- Önemli olan da bu, öyle değil mi?

Matters are becoming worse.

Meseleler daha da kötüleşiyor.

Matters are different now.

Meseleler şimdi farklı.

Matters are complicated already.

Konular zaten karmaşık.

Never forget what matters.

- Asıl meseleyi sakın unutma.
- Asıl önemli olanı asla unutma.

It matters a lot.

Çok önem taşıyor.

Nothing we do matters.

Yaptığımız hiçbir şeyin önemi yoktur.

None of this matters.

Bunun hiçbiri önemli değil.

None of it matters.

Onun hiçbiri önemli değil.

Only your project matters.

Sadece senin projen önemli

Their opinion matters little.

Onların görüşü biraz önemlidir.

That can complicate matters.

O, konuyu karmaşık hale getirebilir.

Stop making matters worse.

- Sorunları daha da kötüleştirmeyi bırak.
- Sorunları kötüleştirmeyi durdur.

- I don't think it matters.
- I don't think that it matters.

Bunun önemli olduğunu sanmıyorum.

The way we gather matters

Nasıl toplandığımızın önemi de çok büyük

And to make matters worse,

Daha da kötüsü,

His being absent complicates matters.

Onun yokluğu konuyu zorlaştırmaktadır.

I know what really matters.

Neyin gerçekten önemli olduğunu biliyorum.

Safety is what matters most.

Güvenlik en önemli şeydir.

That might make matters worse.

Bu, sorunları daha kötü yapabilir.

We don't think it matters.

- Bizim için fark etmez.
- Önemli olduğunu düşünmüyoruz.

Perception matters more than facts.

Algı gerçeklerden daha önemli.

- This changes things.
- It matters.

Bu işleri değiştiriyor.

Your opinion matters to me.

Fikriniz benim için önemli.

That's all that matters now.

Şimdi önemli olan tek şey budur.

It's all that really matters.

Gerçekten önemli olan tek şey budur.

Isn't that what really matters?

Gerçekten önemli olan bu değil mi?

It'll only make matters worse.

Bu sadece sorunları daha kötü yapacak.

Let's not overstate matters here.

Burada konuları abartmayalım.

Love is all that matters.

- Önemli olan sevgi.
- Bütün mesele sevmek ve sevilmek.

The intention piece is what matters.

Önemli olan bilinçli olmaktır.

[3: Identify what matters to you ... ]

[3: Sizin için önemli olanları belirleyin]

And here is why this matters:

İşte bu neden önemli;

Your refusal to help complicated matters.

- Yardımı reddetmen olayları karıştırdı.
- Yardım etmeyi reddetmen işleri karıştırdı.

She advises me on technical matters.

Teknik konularda bana tavsiyelerde bulunur.

Matters are getting worse and worse.

- İşler gittikçe daha kötü bir hal alıyor.
- Meseleler gittikçe kötüleşiyor.

Let's not quibble over trivial matters.

Önemsiz konularda kelime oyunu yapmayalım.

Tom acts like nothing else matters.

Tom başka bir şey önemli değil gibi davranıyor.

Many couples quarrel over meaningless matters.

Birçok çiftler anlamsız meselelerde tartışırlar.

- That's important.
- It's important.
- It matters.

O önemli.

We have important matters to discuss.

Görüşecek önemli meselelerimiz var.

Let's worry about something that matters.

Önemli olan bir şey hakkında kaygılanalım.

Making matters worse, she got sick.

Konuları daha kötü yaptığı için o hastalandı.

She advises him on technical matters.

O, ona teknik konularda tavsiyede bulunur.

Scientists deal mainly with physical matters.

Bilim adamları temel olarak fiziksel konularla uğraşırlar.

- That's what counts.
- That's what matters.

Önemli olan budur.

Do you think it really matters?

Onun gerçekten önemli olduğunu düşünüyor musun?

- I don't think that matters much, Tom.
- I don't think that that matters much, Tom.

Bence bunun çok da önemi yok Tom.

What matters is that the group lives

önemli olan grubun yaşamasıdır

Tom is scrupulous in matters of business.

Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.

It matters little where he is from.

Onun nereli olduğu az önemli.

To make matters worse, her husband died.

Birde bu yetmezmiş gibi, onun kocası öldü.

It matters a great deal to me.

- Benim için çok önemi var.
- Benim için çok fark eder.

I have other matters to attend to.

Meşgul olacak başka meselelerim var.

I have other matters to deal with.

İlgilenecek başka meselelerim var.

All that matters is to be happy.

Tek önemli olan mutlu olmaktır.

I think it only matters to you.

Sanırım bu sadece senin için önemli.

Let's start focusing on more important matters.

Daha önemli konular üzerinde odaklanmaya başlayalım.

The journey matters more than the destination.

Yolculuk bir varış noktasından daha önemlidir.

To make matters worse, he fell ill.

Bu yetmezmiş gibi, o hastalandı.

To make matters worse, it began snowing.

Daha da kötüsü, kar yağmaya başladı.

Money isn't the only thing that matters.

Önemli olan tek şey para değildir.

Winning isn't the only thing that matters.

Kazanmak önemli olan tek şey değildir.

Love isn't the only thing that matters.

Aşk Önemli olan tek şey değildir.

I don't want to make matters worse.

Sorunları daha da kötüleştirmek istemiyorum.

He is scrupulous in matters of business.

İş konusunda titizdir.

What matters most now is Tom's health.

Şu an en mühim şey Tom'un sağlığı.

- Do you think that money really matters to me?
- Do you think money really matters to me?

Paranın benim için gerçekten önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

It matters because every one of these moments,

Önemli çünkü bu anların her birinde

Of rerouting your focus to what really matters.

yönlendirmenin işleri basitleştiren bir yanı var.

People want work that matters, they want flexibility,

İnsanlar önemli işler yapmak istiyor, esneklik istiyor,

What really matters the belly button is this

göbeklitepeyi asıl önemli yapan şey ise şu

We must consider these matters as a whole.

Bu konuları bir bütün olarak düşünmeliyiz.

We should judge matters on a broader basis.

Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.

They are matters which we need to discuss.

Onlar tartışmamız gereken konular.

The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.

- Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
- Provokatör önemsiz konuları abartma eğiliminde olur.

It matters little to me who is elected.

Bana göre kimin seçildiği çok önemli değil.

Speaking of religious matters is a delicate affair.

Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.