Translation of "Our" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Our" in a sentence and their turkish translations:

Our gender, our race, our sexuality, our disability -

Cinsiyetimiz, ırkımız, cinselliğimiz, yetersizliklerimiz

Our house, our rules.

Bizim evimiz, bizim kurallarımız.

Our politicians, our religious leaders,

Siyasetçilerimizin, dini liderlerimizin -- elbette saygı çerçevesinde --

our economy and our politics.

hayatımızı, ekonomimizi ve politikamızı ele geçirmiş görünüyor.

our problems and our efforts.

...Apa Sherpa Vakfı'na destek artacaktır.

Our brains control our activities.

Beynimiz faaliyetlerimizi kontrol eder.

Our boss approved our plan.

Bizim patron planımızı onayladı.

Our fans deserve our best.

Taraftarlarımız bizim en iyimizi hak ediyor.

And polluting our land, our rivers and our oceans,

And finally, how our own associations, our principles, our prejudices

ön yargılarımızın yorumlarımızı, bakışımızı nasıl etkilediğini

We extend that onto our sisters, our friends, our cousins.

Bunu kız kardeşlerimize, dostlarımıza, kuzenlerimize yayıyoruz.

- She's our neighbour.
- She is our neighbor.
- She's our neighbor.

O bizim komşumuz.

- Our project failed.
- Our plan failed.
- Our plan was unsuccessful.

Planımız başarısız oldu.

- It's our job.
- That's our job.
- This is our job.

O bizim işimiz.

Affect our interpretations, affect our perspectives.

düşünmek önemli.

Such as our jobs, our kids,

işimizi, çocuklarımızı,

They are our mother, our brother

Onlar bizim annemiz, kardeşimiz

Our boss turned down our proposal.

Patronumuz önerimizi geri çevirdi.

Our bodies respond to our feelings.

Bedenlerimiz duygularımıza cevap verir.

Our lives, our dreams, our future does not belong to us,

yaşamlarımız, hayallerimiz, geleceğimiz kendimize ait değil,

Our rebel.

Bizim isyankârımız.

our human.

- bizim insanımızı -

Our children,

Çocuklarımız,

our colleagues,

iş arkadaşlarımız,

our communities.

topluluklarımız.

our hope

umudumuz şaban

Our condolences.

- Başınız sağ olsun.
- Başın sağ olsun.

Our planet is changing before our eyes.

Gezegenimiz gözlerimizin önünde değişiyor.

our children, our youth, can never advance

bizim çocuklarımız gençlerimiz asla ilerleyemesin

Our goal is to save our future

Amacımız geleceğimizi kurtarmak

Our lives are determined by our environment.

Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

- It is our destiny.
- It's our destiny.

O, bizim kaderimiz.

Our feud traces back to our childhood.

Kan davamız çocukluğumuza kadar uzanır.

- This is our problem.
- That's our problem.

Bu bizim sorunumuz.

To love our neighbors is our duty.

Komşularımızı sevmek görevimizdir.

- That's our house.
- This is our house.

Bu bizim ev.

Our employees are our most valuable assets.

Çalışanlarımız bizim en değerli varlıklarımızdır.

Our policy is to satisfy our customers.

Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.

Our relations with our director are excellent.

Yöneticimizle ilişkilerimiz mükemmeldir.

- What is our problem?
- What's our problem?

Sorunumuz ne?

- What is our situation?
- What's our situation?

Durumumuz nedir?

- This is our fault.
- That's our fault.

Bu bizim hatamız.

- What is our plan?
- What's our plan?

Planımız ne?

We hid our worries from our wives.

Endişelerimizi karılarımızdan sakladık.

- This is our car.
- It's our car.

Bu bizim arabamız.

In our schools, in our community centers,

Okullarda, toplum merkezlerinde,

Our friendship is greater than our quarrels.

Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.

We inherit our genes from our parents.

Genlerimizi ebeveynlerimizden devralırız.

- Yes, he's our manager.
- Yes, she's our manager.
- Yes, that's our manager.

Evet, o bizim müdürümüz.

- This is our country.
- That is our country.
- It is our country.

Bu bizim ülkemiz.

And we pay for our carnism with our hearts and with our minds,

Karnizmin bedelini, kalbimizle ve aklımızla,

- It's our only hope.
- This is our only hope.
- It's our one hope.

Bu bizim tek umudumuz.

- That wasn't our fault.
- It wasn't our fault.
- This was not our fault.

- Bu bizim hatamız değil idi.
- Bu bizim hatamız değildi.

- This is not our problem.
- That's not our problem.
- This isn't our problem.

Bu bizim sorunumuz değil.

- We missed our train.
- We have missed our train.
- We've missed our train.

Trenimizi kaçırdık.

- It's not our responsibility.
- It isn't our responsibility.
- It is not our responsibility.

Bu bizim sorumluluğumuz değil.

Our cities and our communities are not prepared.

Şehirlerimiz ve topluluklarımız hazır değil.

Our students are like our most valuable resource,

Öğrencilerimiz, en değerli kaynağımız

That we understand our loyalties and our commitments

Burdan anlıyoruz ki bizim sadakatimiz, vaatlerimiz

Use our hashtags and march in our marches,

tabelalarımızı kullanamazsınız ve marşımızda yürüyemezsiniz;

Anger affects our immune systems, our cardiovascular systems.

Öfke bağışıklık sistemimizi, kalp ve dolaşım sistemimizi etkiliyor.

In our everyday lives and in our workplaces,

Günlük yaşamımızda ve iş yerlerimizde

Medicine for our madness, medicine for our rage.

Kızgınlığımız ve öfkemiz için ilaç.

Our destinies are in our hands, not predetermined.

Kaderlerimiz önceden belirlenmedi, bizim ellerimizde.

It is our obligation, it is our duty

o domino taşı olmak bizim işimiz,

To our disappointment, our team lost the game.

Hayal kırıklığına uğradık, takımımız maçı kaybetti.

- Welcome to our home.
- Welcome to our home!

Evimize hoş geldiniz.

- Tom needs our help.
- Tom requires our assistance.

Tom'un bizim yardımımıza ihtiyacı var.

- This is our handbag.
- This is our bag.

Bu bizim el çantamız.

- Let's greet our guests.
- Let's welcome our guests.

Misafirlerimizi karşılayalım.

- We've learned our lesson.
- We've learnt our lesson.

Biz dersimizi öğrendik.

- Our whole plan got spoiled.
- Our plan flopped.

Planımız suya düştü.

Our hearts are broken, our spirit is not.

Kalplerimiz kırık ama ruhumuz değil.

- We did our job.
- We did our work.

Biz işimizi yaptık.

- We do our best.
- We're doing our best.

- Biz elimizden geleni yaparız.
- Biz elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.

- Those are our books.
- These are our books.

Bunlar bizim kitaplarımız.

- These are our kids.
- These are our children.

Bunlar bizim çocuklarımız.

- Our car is over there.
- There's our car.

Arabamız orada.

Wasting our time is like wasting our lives.

Zamanımızı boşa harcamak demek hayatımızı boşa harcıyoruz demektir.

- It's not our fault.
- It isn't our fault.

Bu bizim hatamız değil.

- It's not our anniversary.
- It isn't our anniversary.

Bu bizim yıl dönümümüz değil.

Tom accepted our offer and joined our company.

Tom teklifimizi kabul etti ve bizim şirkete katıldı.

- We enjoyed our vacation.
- We enjoyed our holiday.

Biz tatilimizden hoşlandık.

- Here comes our teacher.
- There comes our teacher.

İşte öğretmenimiz geliyor.

- That is our country.
- It is our country.

Burası bizim ülkemiz.

- Esperantists are our friends.
- Esperantists are our comrades.

Esperantistler bizim arkadaşlarımızdır.

- This is our main goal.
- This is our main objective.
- This is our primary target.
- That's our main goal.

- Bu bizim ana hedefimizdir.
- Bu bizim ana hedefimiz.

- We must defeat our enemies.
- We must vanquish our enemies.
- We must defeat our foes.
- We must vanquish our foes.

Düşmanlarımızı yenmeliyiz.