Translation of "Laid" in Turkish

0.072 sec.

Examples of using "Laid" in a sentence and their turkish translations:

I'm laid-back.

Ben gevşeğim.

He was laid off.

O, işten çıkarıldı.

You're too laid back.

Çok rahatsın.

Father got laid off.

Babam işten çıkarıldı.

We're being laid off.

Biz işten çıkarılıyoruz.

I got laid off.

Geçici olarak işten çıkarıldım.

I was laid off.

Ben işten çıkarıldım.

Tom is laid-back.

- Tom rahat biri.
- Tom gevşek bir tip.

- The chicken hasn't laid eggs lately.
- That chicken hasn't laid any eggs lately.
- That chicken hasn't laid any eggs recently.

- O tavuk son zamanlarda hiç yumurta yumurtlamadı.
- O tavuk son zamanlarda hiç yumurtlamadı.

He laid down the gun.

O silahı yere bıraktı.

He laid out this garden.

O, bu bahçeyi tasarladı.

We've all been laid off.

Hepimiz işten çıkarıldık.

Ken laid down his arms.

Ken kollarını indirdi.

I can be laid back.

Rahatıma bakabilirim.

I got laid off yesterday.

Dün geçici olarak işten çıkarıldım.

He laid off his secretary.

Sekreterini işten çıkardı.

I'm a laid-back guy.

Ben tasasız bir adamım.

Many workers got laid off.

Birçok işçi işten çıkarıldı.

Tom is pretty laid back.

Tom oldukça tasasız biri.

Tom is very laid back.

Tom çok sarhoş.

Tom has been laid off.

Tom geçici olarak işten çıkarıldı.

People are being laid off.

İnsanlar işten atılıyor.

Tom laid down the gun.

Tom tabancayı biraktı.

Tom is being laid off.

Tom işten çıkarılıyor.

Betty laid herself on the bed.

Betty kendini yatağa attı.

The hen has laid an egg.

Tavuk bir yumurta yumurtladı.

She laid a blanket over him.

O, onun üzerine bir battaniye koydu.

She laid the child down gently.

O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.

I laid a blanket over her.

Ben onun üzerine bir battaniye serdim.

Suddenly, 100 workers were laid off.

Birdenbire, 100 işçi işten çıkarıldı.

She laid the table for six.

O altı kişilik masa hazırladı.

Tom laid a blanket over Mary.

Tom Mary'nin üzerine bir battaniye koydu.

General Motors laid off 76,000 workers.

- General Motors 76.000 çalışanını işten çıkardı.
- General Motors 76.000 çalışanı işten çıkardı.

She laid herself on the grass.

O, çime uzandı.

I laid myself on the grass.

Ben kendimi çimenlerin üzerine attım.

John laid claim to the painting.

- John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John tabloyu sahiplendi.

The company laid off five people.

Firma beş kişiyi işten çıkardı.

He laid down in the grass.

O, çimlerin üzerine uzandı.

- That hen hasn't laid any eggs at all, lately.
- That chicken hasn't laid any eggs recently.

O tavuk son zamanlarda hiç yumurtlamadı.

Guys, Newton laid the foundation of calculus.

Arkadaşlar, Newton yüksek matematiğin temelini attı.

He laid his head on the pillow.

O, başını yastığa koydu.

The chicken laid an egg this morning.

Tavuk bu sabah bir yumurta yumurtladı.

She laid her baby on the bed.

O, bebeğini yatağa yatırdı.

Supper was laid out on the table.

Akşam yemeği masanın üzerine konuldu.

He laid by 100 dollars this month.

Bu ay 100 dolar bir kenara koydu.

He laid his bag on the table.

O, çantasını masaya koydu.

He laid the book on the desk.

O, kitabı masanın üstüne koydu.

That chicken hasn't laid any eggs lately.

O tavuk son zamanlarda hiç yumurta yumurtlamadı.

That chicken hasn't laid any eggs recently.

O tavuk son zamanlarda hiç yumurtlamadı.

- Tom was laid off.
- Tom was dismissed.

Tom işten çıkarıldı.

You have clearly laid out your ideas.

Fikirlerini açıkça ortaya koydun.

Tom laid the book on the desk.

Tom kitabı masanın üstüne koydu.

Tom laid his head on the pillow.

Tom başını yastığa koydu.

Tom laid his bag on the table.

Tom çantasını masaya koydu.

Tom laid the newspaper on the table.

Tom gazeteyi masaya koydu.

Father laid his hand on my shoulder.

Babam elini omzuma koydu.

I never laid a hand on Tom.

Tom'a hiç el kaldırmadım.

I never laid eyes on Tom again.

Tom'a tekrar hiç bakmadım.

She laid the magazine on the table.

O, dergiyi masaya koydu.

My hens laid fewer eggs last year.

Benim tavuklar geçen yıl daha az yumurtladı.

Tom laid his racket on the ground.

Tom raketini yere koydu.

Tom laid the racket on the ground.

Tom raketi yere koydu.

They laid the foundation of the house.

Evin temelini attılar.

Tom laid his cards on the table.

Tom kartlarını masaya koydu.

I never laid a finger on you.

Ben seni hiç incitmedim.

Tom laid the bat on the ground.

Tom yarasayı yere koydu.

Ken laid aside some money each week.

Ken her hafta bir kenara biraz para koydu.

He laid himself flat on the floor.

Tahta döşemede uzandı.

They laid the carpet on the floor.

Halıyı yere serdi.

He laid his hands on her shoulders.

O ellerini onun omuzlarına koydu.

Tom laid his hands on Mary's shoulders.

Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.

Tom is a pretty laid back guy.

Tom oldukça sarhoş bir adam.

We haven't laid off any employees yet.

Biz henüz herhangi bir çalışanı işten çıkarmadık.

Tom laid out a plan of attack.

Tom bir saldırı planı hazırladı.

Tom seems to be very laid back.

Tom çok rahat kimse gibi görünüyor.

Tom laid his hand on Mary's arm.

Tom elini Mary'nin koluna koydu.

Tom was laid off in late October.

Tom, ekimin sonlarına doğru işten çıkarıldı.

- Tom was afraid he might be laid off.
- Tom was afraid that he might be laid off.

Tom işten atılabileceğinden korkuyordu.

- Tom was afraid he might get laid off.
- Tom was afraid that he might get laid off.

Tom işten atılabileceğinden korkuyordu.

Not so religious but laid-back, fairly liberal.

çok dindar değil, rahat, oldukça özgürlükçü.

The fundamentals of education principles were laid out.

temel eğitim ilkeleri, işte o zaman atılmıştır.

Was not laid in that bedroom art gallery

yatak odasındaki sanat galerisi değil,

She laid her head down on the pillow.

Başını yastığa koydu.

We laid the injured man on the grass.

Yaralı adamı çimin üzerine koyduk.

Tom laid the book aside and looked up.

Tom kitabı bir kenara koydu ve yukarı baktı.

He laid aside a few dollars each week.

O her hafta beş dolar bir kenara koydu.

He laid down the gun on the floor.

O silahı yere bıraktı.

She laid down the gun on the floor.

O silahı yere bıraktı.

Our hens laid a lot of eggs yesterday.

Dün tavuklarımız bir sürü yumurta yumurtladı.

Tom laid the gun down on the floor.

Tom silahı yere koydu.

Tom laid down the gun on the floor.

Tom silahı yere bıraktı.

Tom laid his head down on the pillow.

Tom başını yastığın altına koyu.

Tom has never laid a hand on me.

Tom asla bana elini sürmedi.