Translation of "Farm" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Farm" in a sentence and their turkish translations:

The farm grows potatoes.

Bu çiftlik patates yetiştiriyor.

She's a farm worker.

O bir çiftçi.

Who owns this farm?

Bu çiftliğe kim sahip?

We have a farm.

Bir çiftliğimiz var.

A farm worker comes in.

bir çiftçi geldi.

We played around the farm.

Biz çiftliğin etrafında oynadık.

Do you treat farm animals?

Çiftlik hayvanlarını tedavi eder misin?

Tom lived on a farm.

Tom bir çiftlikte yaşadı.

I live on a farm.

Bir çiftlikte yaşıyorum.

I worked on a farm.

Ben bir çiftlikte çalıştım.

Tom has a dairy farm.

Tom'un bir mandırası var.

We helped on the farm.

Biz çiftlikte yardım ettik.

Tom is a farm worker.

Tom bir çiftlik işçisi.

This is Uncle Tom's farm.

Bu Uncle Tom'un çiftliğidir.

I work on a farm.

Ben bir çiftlikte çalışırım.

Running a farm isn't easy.

Bir çiftlik çalıştırmak kolay değil.

Running a farm is difficult.

Bir çiftlikte çalışmak zordur.

That farm belongs to Tom.

O çiftlik Tom'a ait.

We live on a farm.

Biz bir çiftlikte yaşıyoruz.

There's a farm close by.

Yakında bir çiftlik var.

Sami owned a horse farm.

Sami'nin bir at çiftliği vardı.

I bought an old farm.

Eski bir çiftlik aldım.

Tom owns a chicken farm.

Tom'un tavuk çiftliği var.

- Five brothers worked together on the farm.
- Five siblings worked together on the farm.
- Five sisters worked together on the farm.

Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.

The farm abuts on the road.

- Çiftlik yola bitişik.
- Çiftlik yola dayanıyor.

He is employed on the farm.

Ona çiftlikte iş verilmektedir.

Need they have sold the farm?

Çiftliği satmaları gerekiyor muydu.

They send us to the farm.

Onlar bizi çiftliğe gönderiyorlar.

They've bet the farm on it.

Onlar varını yoğunu ona yatırdı.

I heard you sold your farm.

Çiftliğini sattığını duydum.

I grew up on a farm.

Bir çiftlikte büyüdüm.

I was born on a farm.

Bir çiftlikte doğdum.

How far is the next farm?

Bir sonraki çiftlik ne kadar uzakta?

The farm workers unloaded the truck.

Çiftçiler kamyonu boşalttı.

My wife went to the farm.

Karım çiftliğe gitti.

My parents also have a farm.

Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.

The horses are on the farm.

Atlar çiftlikte.

George works on a big farm.

George büyük bir çiftlikte çalışır.

We stayed at a farm house.

Biz bir çiftlik evinde kaldık.

Tom works on a sheep farm.

Tom bir koyun çiftliğinde çalışıyor.

Tom drove back to the farm.

Tom çiftliğe geri gitti.

The horse is at the farm.

At çiftlikte.

Tom grew up on a farm.

Tom bir çiftlikte büyüdü.

There were animals in the farm.

Çiftlikte hayvanlar vardı.

The cows are on the farm.

İnekler çiftlikte.

Tom enjoyed working on the farm.

Tom, çiftlikte çalışmaktan hoşlanıyordu.

How far away is your farm?

Çiftliğiniz ne kadar uzakta?

I saw Sami on the farm.

Sami'yi çiftlikte gördüm.

We live next to a farm.

Bir çiftliğe bitişik yaşıyorum.

Tom owns a thirteen-acre farm.

Tom'un on üç dönümlük bir çiftliği var.

Sami owned a farm in Egypt.

Sami, Mısır'da bir çiftliğe sahipti.

Sami is our new farm hand.

Sami yeni çiftlik işçimiz.

Tom needs help on the farm.

Tom'un çiftlikte yardıma ihtiyacı var.

Tom wasn't raised on a farm.

Tom bir çiftlikte büyümedi.

- Tom helps his dad out on the farm.
- Tom helps his father out on the farm.

Tom çiftlikte babasına yardım eder.

With my house, the farm, that field,

evim, çiftlik, şu tarla,

Some farmers are working on the farm.

Bazı çiftçiler çiftlikte çalışıyorlar.

Tom doesn't want to sell his farm.

Tom çiftliğini satmak istemiyor.

Tom lives on a farm in California.

Tom, Kaliforniya'da bir çiftlikte yaşıyor.

We worked on a farm last summer.

Biz geçen yaz bir çiftlikte çalıştık.

I park in front of the farm.

Çiftliğin önüne park ediyorum.

Have you ever been to the farm?

Hiç çiftliğe gittin mi?

They built a fence around the farm.

Çiftliğin etrafını bir çitle çevirdiler.

Tom wanted to live on a farm.

Tom bir çiftlikte yaşamak istiyordu.

Tom used to live on a farm.

Tom bir çiftlikte yaşardı.

- He's a farm worker.
- He's a farmer.

O bir çiftlik işçisi.

Tom was forced to sell his farm.

Tom çiftliği satmak zorunda kaldı.

Tom lives in an isolated farm house.

Tom izole edilmiş bir çiftlik evinde yaşıyor.

That farm belongs to the Jackson family.

O çiftlik Jackson ailesine ait.

Our farm isn't far away from here.

Çiftliğimiz buradan uzakta değil.

This farm seems to have been abandoned.

Bu çiftlik terk edilmiş gibi görünüyor.

Tom inherited his farm from his father.

Tom çiftliğini babasından miras aldı.

What do you grow on your farm?

Çiftliğinizde ne yetiştiriyorsunuz?

Tom worked on a farm last summer.

Tom geçen yaz bir çiftlikte çalıştı.

Tom and Mary bought an old farm.

Tom ve Mary eski bir çiftlik aldı.

I worked on the farm all day.

Bütün gün çiftlikte çalıştım.

The farm house has mysteriously turned white.

Çiftlik evi gizemli bir biçimde beyazlaştı.

He is breeding cattle on his farm.

Çiftliğinde sığır besliyor.

My parents were running a silk farm.

Benim annem ve babam bir ipek çiftliği işletiyordu.

The airplane landed on my father's farm.

Uçak babamın çiftliğine indi.

Five brothers worked together on the farm.

Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.

The children help out on the farm.

Çocuklar çiftlikte yardım ederler.

"I work on a farm," said Tom.

Tom "Bir çiftlikte çalışıyorum." dedi.

There are many leeches in my farm.

Çiftliğimde birçok sülük var.

The stable is behind the farm house.

Ahır çiftlik evinin arkasında.

The cow is at the farm, too.

İnek de çiftlikte.

Our farm is located in rural Nebraska.

Çiftliğimiz kırsal Nebraska'da yer almaktadır.

Ken's uncle has a big chicken farm.

- Ken'in amcasının büyük bir tavuk çiftliği var.
- Ken'in amcası büyük bir tavuk çiftliğine sahip.

Farm animals were taken away or killed.

Çiftlik hayvanları uzaklara götürüldü ya da öldürüldü.

The plane landed on my dad's farm.

Uçak babamın çiftliğine indi.

Farm prices had fallen fifty-five percent.

Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düştü.

He has a large farm in Colorado.

Onun Kolorado'da büyük bir çiftliği var.

When I'm rich, I'll buy a farm.

Zengin olursam bir çiftlik alırım.