Translation of "Live" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Live" in a sentence and their turkish translations:

- Live.
- Live!

Yaşa.

Live and let live.

Yaşa ve yaşat.

Live.

Yaşa.

- Tom'll live.
- Tom will live.

Tom yaşayacak.

- I'll live.
- I will live.

Yaşayacağım.

"people live here, people live here."

"burada insanlar yaşıyor, burada insanlar yaşıyor."

- Long live Farsi!
- Long live Persian!

Yaşasın Farsça!

While we live, let us live.

Yaşarken yaşayalım.

- Let him live.
- Let her live.

- Koy yaşasın.
- Yaşamasına izin ver.
- Bırak yaşasın.

- I live near here.
- I live nearby.
- I live close by.

Buraya yakın yaşıyorum.

I'll live.

- Ben yaşayacağım.
- Yaşayacağım.

We live.

Yaşıyoruz.

Work to live; don't live to work!

Yaşamak için çalış; çalışmak için yaşama!

Work to live, don't live to work.

Yaşamak için çalışın, çalışmak için yaşamayın.

Live in the moment, live for eternity!

Şu anda yaşa, sonsuza kadar yaşa!

- Long live the king!
- Long live the king.

- Kralımız çok yaşa!
- Kralım çok yaşa!

We eat to live, not live to eat.

Yaşamak için yeriz, yemek için yaşamayız.

"Where do you live?" "I live in Tokyo."

- "Nerede yaşıyorsunuz?" "Tokyo'da yaşıyorum."
- "Nerede yaşıyorsun?" "Tokyo'da yaşıyorum."

- Does he live here?
- Does she live here?

O burada mı yaşıyor?

- I live here now.
- Now I live here.

Şimdi burada yaşıyorum.

Does Tom live far from where you live?

Tom senin yaşadığın yerden uzakta mı yaşar?

- I live alone.
- I live on my own.

- Yalnız yaşıyorum.
- Ben yalnız yaşıyorum.

- Man cannot live forever.
- Man can't live forever.

İnsan sonsuza dek yaşayamaz.

- Hippos live in Africa.
- Hippopotamuses live in Africa.

- Su aygırları Afrika'da yaşarlar.
- Hipopotamlar Afrika'da yaşarlar.

- Does anyone live here?
- Does anybody live here?

Burada kimse yaşıyor mu?

- I live for it.
- I live for this.

Bunun için yaşıyorum.

- Hippopotamuses live in water.
- Hippos live in water.

Suaygırları su altında yaşarlar.

- I live here.
- I happen to live here.

- Burada yaşıyorum.
- Bu yerde yaşıyorum.

- I do not live to eat, but eat to live.
- I don't live to eat, but eat to live.

Yemek için yaşamam ama yaşamak için yerim.

- Does Tom live far from where you live?
- Does Tom live far from you?

Tom senin yaşadığın yerden uzakta mı yaşar?

- One can't live without water.
- You can't live without water.
- You cannot live without water.
- Without water one cannot live.

Sen susuz yaşayamazsın.

"People live here."

''Burada insanlar yaşıyor.''

They live there.

Onlar orada yaşıyor.

Live in affluence.

Bolluk içinde yaşayın.

Live and learn.

- Yaşa ve öğren.
- Yaşayın ve öğrenin.

Will he live?

O yaşayacak mı?

I live here.

Burada yaşıyorum.

They live apart.

Onlar ayrı yaşarlar.

They live downstairs.

Onlar alt katta yaşıyor.

Long live chaos!

Çok yaşa kaos!

We live together.

Birlikte yaşıyoruz.

Let's live here.

Burada yaşayalım.

Tom will live.

Tom yaşayacak.

We live here.

Burada yaşıyoruz.

Optimists live longer.

İyimserler daha çok yaşar.

Will she live?

Yaşayacak mı?

I will live.

- Ben yaşayacağım.
- Yaşayacağım.

They live underground.

Yeraltında yaşıyorlar.

I live upstate.

- Taşrada yaşıyorum.
- Şehir dışında yaşıyorum.

Let Tom live.

Tom'un yaşamasına izin ver.

Let me live.

Yaşamama izin ver.

I live nearby.

Yakında oturuyorum.

Vampires live forever.

Vampirler sonsuza dek yaşar.

They live nearby.

Onlar yakınlarda yaşarlar.

Are they live?

Onlar canlı mı?

Long live Farsi!

Yaşasın Farsça!

I live downtown.

Şehir merkezinde yaşıyorum.

I live frugally.

Tutumlu bir şekilde yaşıyorum.

Live your life!

Hayatını yaşa!

Long live Maduro.

Çok yaşa Maduro.

Long live Mary!

Çok yaşa Mary!

Long live India!

Yaşasın Hindistan!

I don't live to eat; I eat to live.

Yemek için yaşamıyorum; Yaşamak için yiyorum.

- I'll live on welfare.
- I will live in prosperity.

Ben refah yaşayacağım.

- Fish live in the water.
- Fish live in water.

Balıklar suda yaşar.

- I live by myself.
- I live on my own.

Ben tek başıma yaşıyorum.

- We live on the earth.
- We live on Earth.

Biz dünyada yaşıyoruz.

- Do you live around here?
- Do you live nearby?

Yakında mı yaşıyorsun?

- Do you live here?
- Is this where you live?

Burada mı yaşıyorsun?

One learns to live. One doesn't live to learn.

Biri yaşamak için öğrenir. Biri öğrenmek için yaşamaz.

- Does Tom live alone?
- Does Tom live by himself?

- Tom yalnız mı yaşıyor?
- Tom tek başına mı yaşıyor?

To live without hope is to cease to live.

Umutsuz yaşamak yaşamayı bırakmaktır.

- Where do you live?
- Where do you guys live?

Nerede yaşıyorsunuz?

- I can live with that.
- I could live with that.
- I can live with this.

Ben onunla yaşayabilirim.

- We cannot live without air.
- We can't live without air.

Hava olmadan yaşayamayız.

- He used to live here.
- I used to live here.

O burada yaşardı.

- I live in an apartment.
- I live in a flat.

Bir apartman dairesinde yaşıyorum.

- Do you live with someone?
- Do you live with anyone?

Biriyle birlikte mi yaşıyorsun?