Examples of using "Continuous" in a sentence and their turkish translations:
Herkes sürekli barış istiyor.
Bu sürekli gürültü beni sinirlendiriyor.
Sahneler kesintisiz görünmesi için birbirlerine işlendi.
Dan sürekli aramalarla Linda'yı rahatsız etti.
Burada sürekli bir ağrım var.
Üzerinde sürekli restore çalışması yapıldı
Ayırdedilebilir bir işlev her yerde süreklidir.
Beynin sürekli bir kan kaynağına ihtiyacı var.
Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.
Ağır konumdaki zırhlı desteğe ok yağmuru aralıksız ateş etti Birkaç engel vardı
Tüketim toplumu ev atıklarındaki devamlı bir artışa katkı sağlıyor.
Bu çekim planı senaryonun en başından beri netti: "Hikayenin akışı kesintisizdir."
Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.
Belki onlar geçicilik ve sürekli zaman geçidi olarak olarak anlaşılabileceği için eski fotoğraflardaki bulutlardan ve saatlerden etkilendim.
Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.