Translation of "Pain" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Pain" in a sentence and their turkish translations:

Pain, pain, go away.

Ağrı, acı, defol git.

Pain.

Acı.

- What a pain!
- What a pain.

Ne kadar acı.

- I am in pain.
- I'm in pain.

Acı çekiyorum.

- The pain has gone.
- The pain is gone.

Ağrı gitti.

- Tom screamed in pain.
- Tom yelled in pain.

Tom acı içinde bağırdı.

- No pain, no gain.
- No pain, no gain!

- Emek yoksa yemek de yok.
- Zahmet yoksa kazanç da yok.
- Emek olmadan yemek olmaz.

- Tom gasped in pain.
- Tom groaned in pain.

Tom acı içinde inledi.

- What alleviates the pain?
- What relieves the pain?

Bu acıyı rahatlatan nedir?

But also pain.

acı hakkında da konuşmamızdı.

He's in pain.

O acı içinde.

She's in pain.

Ağrısı var.

Love demands pain.

Aşk acı ister.

The pain returned.

- Sancı geri döndü.
- Ağrı nüksetti.

We're in pain.

- Acı içindeyiz.
- Acı çekiyoruz.

There's some pain.

Biraz ağrı var.

- Layla was complaining of pain.
- Layla complained of pain.

Leyla ağrıdan yakınıyordu.

- Do you have any pain?
- Are you in any pain?
- Do you feel any pain?

Herhangi bir ağrı hissediyor musun?

- I can't bear this pain.
- I can't stand this pain.
- I cannot bear this pain.

- Bu acıya katlanamıyorum.
- Bu acıya dayanamıyorum.

- She was weeping with pain.
- She was crying with pain.

O acıdan dolayı ağlıyordu.

- Do you have any pain?
- Are you in any pain?

Herhangi bir ağrın var mı?

- It's not worth the pain.
- It isn't worth the pain.

Zahmete deymez.

- He cried out in pain.
- He cried out from pain.

O ağrı nedeniyle haykırdı.

- Tom was groaning in pain.
- Tom was moaning in pain.

Tom acı içinde inliyordu.

- I can't bear this pain.
- I cannot bear this pain.

Bu acıya dayanamam.

Such a great pain

Öyle büyük bir acı

No pain, no gain.

Zahmet yoksa kazanç da yok.

Tom shared Mary's pain.

Tom, Mary'nin acısını paylaştı.

No pain, all gain.

Sıkıntı yok, her şey kazanç.

He was in pain.

O acı içindeydi.

Swearing relieves the pain.

Küfür etmek ağrıyı hafifletir.

I feel your pain.

Acını hissediyorum.

The pain is unbearable.

Ağrı dayanılmaz.

The pain was unbearable.

Acı dayanılmazdı.

The pain is agonizing.

Ağrı kıvrandırıyor.

The pain was agonizing.

- Ağrı acı verendi.
- Ağrı kahrediyordu.

I feel their pain.

- Ben onların acılarını hissediyorum.
- Onların acısını hissediyorum.

I feel her pain.

Acını hissediyorum.

I feel his pain.

Onun acısını hissediyorum.

He's obviously in pain.

O besbelli acı çekiyor.

It's an old pain.

Bu eski bir ağrı.

Pain is never temporary.

Bu acı hiç dinmez.

The pain was real.

Ağrı gerçekti.

Where is the pain?

Ağrı nerede?

I need pain medication.

Ağrı kesiciye ihtiyacım var.

Can plants feel pain?

Bitkiler ağrı hissedebilir mi?

Tom screamed in pain.

Tom acı içinde çığlık attı.

I'm in pain here.

Burada ağrım var.

I'm not in pain.

Ben acı içinde değilim.

She felt the pain.

O ağrı hissetti.

The pain is excruciating.

Acı dayanılmaz.

He yelled with pain.

O, acıyla bağırdı.

The pain was terrible.

Ağrı korkunçtu.

This is a pain.

Bu bir acıdır.

There was no pain.

Hiç acı yoktu.

Tom was a pain.

- Tom bir baş belasıydı.
- Tom başbelasıydı.

Is the pain unbearable?

Acı dayanılmaz mı?

The pain became excruciating.

Acı ızdıraplı oldu.

Sometimes I have pain.

Bazen ağrım olur.

I am in pain.

Acı çekiyorum.

Tom moaned with pain.

Tom acıyla inledi.

Tom is in pain.

Tom acı içinde.

Tom endured the pain.

Tom ağrıya tahammül etti.

Tom cringed in pain.

Tom acı içinde iki büklüm oldu.

Is Tom in pain?

Tom acı içinde mi?

You're a real pain.

- Tam bir başağrısısın.
- Gerçek bir başağrısısın.

The pain was excruciating.

Ağrı dayanılmazdı.

Tom groaned in pain.

Tom acı içinde inledi.

After pleasure comes pain.

Zevkten sonra acı gelir.

Your lies pain me.

Senin yalanların beni üzüyor.

Life is pain, princess

Hayat acıdır, prenses.

The pain was intolerable.

Acıyı dayanılmazdı.

I was in pain.

Acı içindeydim.

I endured the pain.

- Acıya katlandım.
- Ağrıya dayandım.

You're obviously in pain.

Açıkçası acı çekiyorsun.

I'm in extreme pain.

Aşırı acı çekiyorum.

Aren't you in pain?

Acı çekmiyor musun?

No pain is permanent.

Hiçbir ağrı kalıcı değildir.

- I know you're in pain.
- I know that you're in pain.

Senin acı çektiğini biliyorum.

- We know you're in pain.
- We know that you're in pain.

Acı çektiğini biliyoruz.

- I have an acute pain here.
- I have a sharp pain here.
- I have a throbbing pain here.

- Benim burada keskin bir ağrım var.
- Burada keskin bir ağrım var.

- He was aware of a sharp pain.
- He felt a sharp pain.

O, keskin bir acı hissetti.

- This medicine will ease the pain.
- This medicine will assuage the pain.

Bu ilaç ağrıyı hafifletecek.

- Tom was in considerable pain.
- Tom was in a lot of pain.

Tom kayda değer acı içindeydi.

- Tom is in a lot of pain.
- Tom is in extreme pain.

Tom aşırı acı içinde.

- I'm not in any pain.
- I don't have any pain at all.

Hiç ağrım yok.

- Tom couldn't put up with the pain.
- Tom couldn't stand the pain.

Tom acıya katlanamadı.

- Nobody realized that Tom was in pain.
- No one realized Tom was in pain.
- Nobody realized Tom was in pain.
- No one realized that Tom was in pain.

- Kimse Tom'un acı çektiğini fark etmedi.
- Tom'un acı çektiğini kimse fark etmiyordu.
- Hiç kimse Tom'un acı çektiğinin farkında değildi.

Memories, emotions, pain, love, grief -

Anılar, duygular, acı, sevgi, keder...

The medicine decreased his pain.

İlaç onun acısını azalttı.

The man groaned in pain.

Adam acı içinde inledi.