Translation of "Calls" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Calls" in a sentence and their turkish translations:

Duty calls.

- Görev bekler.
- Görev çağırır.

- Everyone calls him Jeff.
- Everybody calls him Jeff.

Herkes ona Jeff der.

- Everyone calls him Tom.
- Everybody calls him Tom.

Herkes ona Tom diyor.

Hold my calls.

Aramalarımı bekletin.

Julia calls Emilia.

- Julia, Emilia'yı çağırır.
- Julia, Emilia'yı arar.

No one ever calls her Layla. Everyone calls her 'Mama.'

Kimse ona Leyla demez. Herkes ona "anne" der.

Everybody calls him Mac.

Herkes ona Mac der.

Mike calls him Ned.

- Mike onu Ned diye çağırır.
- Mike ona Ned der.

Tom calls the shots.

Tom kontrolü elde tutuyor.

He calls me Pete.

O bana Pete der.

She calls me Kenji.

- Beni Kenji diye çağırır.
- O bana Kenji der.

I made some calls.

Bazı aramalar yaptım.

She calls me often.

O beni sık sık arar.

Tom calls every night.

Tom her gece arar.

Tom often calls Mary.

Tom Mary'yi sıkı sık arar.

I'll make some calls.

Bazı aramalar yapacağım.

Who calls the shots?

- Kimin borusu ötüyor?
- Kimin sözü geçiyor?

Everybody calls him Jeff.

Herkes ona Jeff der.

Nobody calls me that.

Kimse bana böyle seslenmez.

Her mother calls her.

- Annesi onu arıyor.
- Annesi ona sesleniyor.

Their mother calls them.

Anneleri onları çağırır.

Everybody calls me Tom.

Herkes bana Tom der.

Don't make any calls.

Hiç arama yapma.

Everyone calls him Tom.

Herkes ona Tom der.

Phone calls were made.

Telefon görüşmeleri yapıldı.

Everyone calls me Tom.

- Herkes bana Tom der.
- Herkes beni Tom diye çağırır.

Sami calls Layla bitch.

Sami, Leyla'ya fahişe der.

My mother calls me Thomas, but everyone else calls me Tom.

Annem bana Thomas der ama herkes beni Tom diye çağırır.

- The pot calls the kettle black.
- The pot calls the kettle black!

- Tencere dibin kara, seninki benden kara.
- Dinime söven bari Müslüman olsa.
- Dinime küfreden bari Müslüman olsa.

Emails, internet activity, phone calls,

E-postalar, internet aktivitesi, telefon görüşmeleri,

Favor audio over video calls.

Video görüşmesindense sesli konuşmayı tercih edin.

But the elephants' distress calls...

Fakat fillerin imdat çağrıları...

His dad calls him Tom.

- Onun babası onu Tom olarak çağırır.
- Babası ona Tom diyor.

The work calls for patience.

Bu iş sabır gerektirir.

He calls the boy Tom.

O, çocuğu Tom olarak çağırır.

He often calls her names.

O, ona sık sık söver.

His father calls him Tom.

- Onun babası onu Tom olarak çağırır.
- Babası ona Tom diyor.

That calls for a drink.

O bir içki için çağırıyor.

Tom is dodging my calls.

Tom aramalarımı geçiştiriyor.

I'll make a few calls.

Birkaç arama yapacağım.

Tom calls Mary every night.

Tom her gece Mary'yi arar.

Tom never calls me anymore.

Tom artık beni asla aramaz.

Ken calls me every day.

Ken her gün beni arar.

I made a couple calls.

Birkaç arama yaptım.

I made a few calls.

Birkaç telefon görüşmesi yaptım.

Tom almost never calls Mary.

Tom neredeyse Mary'yi hiç aramaz.

Tom wouldn't return my calls.

Tom aramalarıma cevap vermedi.

Tom never returned my calls.

Tom çağrılarıma asla cevap vermedi.

Tom hasn't returned my calls.

Tom aramalarıma cevap vermedi.

Nobody ever calls me anymore.

Artık hiç kimse beni aramıyor.

Tom didn't return my calls.

Tom çağrılarıma cevap vermedi.

Tom never returns my calls.

Tom çağrılarıma hiç cevap vermez.

Tom didn't answer our calls.

Tom çağrılarımıza cevap vermedi.

He didn't return my calls.

O benim telefonlarıma cevap vermedi.

She didn't return my calls.

O çağrılarımı yanıtlamadı.

Do you record your calls?

Aramalarını kaydediyor musun?

Tom won't return my calls.

Tom aramalarıma cevap vermeyecek.

This job calls for practice.

Bu iş uygulama ister.

She calls him every night.

O onu hergece arar.

She often calls him names.

O, ona sık sık ağzına geleni söyler.

Tom calls me every day.

Tom her gün beni arar.

Tom calls me every night.

Tom her gece beni arar.

Tom always calls on Monday.

Tom her zaman pazartesi günü arar.

Tom isn't answering his calls.

Tom aramalarını cevaplamıyor.

I've started screening my calls.

Aramalarımı taramaya başladım.

Tom calls himself a hobbyist.

Tom kendine meraklı diyor.

Tom didn't return our calls.

Tom aramalarımıza geri dönmedi.

Tom won't take my calls.

Tom çağrılarımı almayacak.

Tom calls Mary every day.

Tom her gün Mary'yi arar.

You never returned my calls.

Aramalarıma asla geri dönmedin.

You never return my calls.

Sen hiç aramalarıma asla geri dönmezsin.

Layla didn't hear Sami's calls.

- Leyla, Sami'nin çağrılarını dinlemedi.
- Leyla, Sami'nin çağrılarını duymadı.

Tom calls all the time.

Tom her zaman arar.

My father calls me Tom.

Babam bana Tom der.

Sami won't answer my calls.

- Sami çağrılarıma yanıt vermeyecek.
- Sami aramalarıma yanıt vermeyecek.

Tom calls no man mister.

- Tom'un kimseye eyvallahı yoktur.
- Tom kimseye eyvallah etmez.

Tom calls Mary every evening.

Tom her gece Mary'yi arıyor.

Tom calls Mary a lot.

Tom, Mary'yi çok arar.

I made several calls to Mr Yamada's residence, but no one answered the calls.

Birkaç defa Bay Yamada'nın evini aradım fakat hiç kimse telefona cevap vermedi.

Long-distance calls through the darkness.

Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.

By homing in on their calls.

Yerlerini seslerinden tespit ediyor.

calls on the world to agree

dünyayı anlaşmaya çağırıyor

The situation calls for drastic measures.

Durum sert önlemler gerektiriyor.

I'm not here if anybody calls.

Herhangi biri ararsa burada değilim.

If anybody calls, get his number.

Biri ararsa, onun numarasını alın.

Everybody calls the small cat Tora.

Herkes küçük kediye Tora diyor.

The work calls for great patience.

Bu iş, büyük bir sabır gerektirir.

Whoever calls, tell him I'm out.

Kim ararsa arasın, ona dışarıda olduğumu söyle.

Who calls me "good for nothing"?

Kim bana" bir boka yaramaz" diyor?

He calls her up every night.

O, her gece onu arar.

Tom calls me all the time.

Tom her zaman beni arar.

Tom made a few phone calls.

Tom birkaç telefon görüşmesi yaptı.

Tom never ever calls me anymore.

Tom artık asla beni aramıyor.

I had some calls to make.

Yapmam gereken görüşmeler vardı.

I've got to make some calls.

Birkaç telefon görüşmesi yapmam lazım.

I have to make some calls.

Bazı aramalar yapmalıyım.