Translation of "Zand" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Zand" in a sentence and their turkish translations:

Ik haat zand.

Kumdan nefret ederim.

Het is zand.

O kum.

Hij at wat zand.

O biraz kum yedi.

Het zand was warm.

Kum sıcaktı.

Verspreid het zand gelijkmatig.

Kumu eşit dağıtın.

Droog zand neemt water op.

Kuru kum su emer.

Ik hou niet van zand.

Kum sevmem.

Glas wordt gemaakt van zand.

Cam kumdan yapılır.

- Steek uw kop niet in het zand.
- Steek je kop niet in het zand.

Gerçeği yok sayma.

Je kunt zand gebruiken... ...als gravel.

Ama biraz kum alıp bunu zımpara gibi kullanabilirsiniz.

Laten we op het zand liggen.

Kum üzerinde uzanalım.

Tom vulde zijn emmer met zand.

Tom kovasını kumla doldurdu.

Tom vulde de kruiwagen met zand.

Tom el arabasını kum ile doldurdu.

Het zand op het strand was wit.

Plajda kum beyazdı.

Tom laadde de vrachtwagen in met zand.

Tom kamyonu kumla doldurdu.

Er ligt veel zand in de woestijn.

Çölde çok kum var.

Het zand is geel, en de zon is ook geel. Het zand en de zon zijn geel.

Kum sarıdır, ve güneş de sarıdır. Kum ve güneş sarıdır.

Hij drumt een waarschuwing die echoot door het zand.

Kuma vurarak oluşturduğu titreşimlerle rakibini uyarıyor.

De oude man belaadde zijn muildier met zakken zand.

- Yaşlı adam katırına çuvallar dolusu kum yükledi.
- Yaşlı adam katırına çuval çuval kum yükledi.

Er is zand op de bodem van de oceaan.

Okyanusun dibinde kum vardır.

Er is een korrel zand in mijn oog gevallen.

- Gözüme kum kaçtı.
- Gözüme kum tanesi kaçtı.

Zoals wanneer ze de weg bestrooien. Dan gebruiken ze zand.

Buza karşı yollara müdahale ederler ya? Kum kullanırlar.

Een tarantula, zie je hem? Hij is bedekt met zand.

Tarantula, gördünüz mü? Bakın, üzeri kumla kaplı.

De fles was gevuld met iets dat eruitzag als zand.

Şişe kuma benzer bir şeyle doluydu.

Hij stak zijn hoofd in het zand zoals een struisvogel.

Kafasını, deve kuşu gibi kuma gömdü.

Hij verstopt zijn hoofd in het zand, zoals een struisvogel.

O, bir devekuşu gibi, kafasını kuma gizler.

Al een te diep spoor in het digitale zand had gemaakt.

neleri duymak istediğimi çoktan belirlemişti.

Maar speciale botten in haar oren registreren minieme trillingen in 't zand.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

'Dat zijn de dieren die ze doodt.' Dus ik kijk naar prooien, kleine sporen, gegraaf in het zand...

"Tamam, bunlar öldürdüğü hayvanlar." Öldürdüğü hayvanlara, küçük izlere ve kumdaki kazılara baktım.