Translation of "Stak" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Stak" in a sentence and their turkish translations:

...in mijn vinger stak.

Parmağımın ucuna.

Ze stak hem neer.

O onu bıçakladı.

Tom stak de straat over.

Tom caddeyi yürüyerek geçti.

Hij stak de handen omhoog.

O, ellerini kaldırdı.

Hij stak zijn rechterarm uit.

O, sağ kolunu uzattı.

Ken stak de kaarsen aan.

Ken mumları yaktı.

Hij stak zijn vinger op.

O elini kaldırdı.

Tom stak Maria dertien keer.

Tom Mary'yi on üç defa bıçakladı.

Tom stak een kaars aan.

Tom bir mum yaktı.

Hij stak de straat over.

O caddeyi geçti.

Hij stak zijn hand niet op.

O, elini havaya kaldırmadı.

De vluchteling stak de rivier over.

Kaçak nehri geçti.

Een beer stak de snelweg over.

Bir ayı otoyolu geçti.

- Hij stak zijn eigen huis in brand.
- Hij stak zijn eigen huis in de fik.

O, kendi evini ateşe verdi.

Ben stak zijn handen in zijn broekzakken.

Ben ellerini ceplerine koydu.

Hij stak de sleutel in het slot.

O, anahtarı kilide soktu.

Hij stak zijn mes in de boom.

- Bıçağını ağaca batırdı.
- Bıçağını ağaca sapladı.

Hij stak zijn hoofd door het venster.

Başını pencereden dışarı çıkardı.

Er stak een rat de weg over.

Bir sıçan yolu koşarak geçti.

Ze stak haar hoofd uit het raam.

Başını pencereden çıkardı.

Zij stak haar middelvinger naar hem op.

Ona orta parmağını gösterdi.

Dat kind stak zijn tong naar me uit.

O çocuk bana dilini çıkardı.

De oude man stak voorzichtig de straat over.

Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti.

stak haar tong uit de zijkant van haar mond

dilini ağzından dışarı çıkarmış,

En toen gebeurde het. Ik stak mijn hand uit.

Ve birden o an geldi. Elimi birazcık uzattım.

De man stak een sigaret op met een aansteker.

Adam bir çakmakla bir sigara yaktı.

Tom stak geen poot uit om Mary te helpen.

Tom Mary'ye yardım etmek için bir şey yapmadı.

Hij stak zijn hoofd in het zand zoals een struisvogel.

Kafasını, deve kuşu gibi kuma gömdü.

- Je stak de straat over.
- Jullie staken de straat over.

Sen caddeyi geçtin.

stak er wat tijd in, bouwde een dorpje met enkele wegen,

Biraz zaman geçirdim, yolları olan küçük bir köy inşa ettim

De man stak zijn hand op om een vraag te stellen.

Adam bir soru sormak için elini kaldırdı.

Ik stak de straat over hoewel het licht nog op rood stond.

Işık hâlâ kırmızı olmasına rağmen caddeyi geçtim.

Tom stak de stekker van de radio in en zette hem aan.

Tom radyonun fişini taktı ve onu açtı.

Ik stak veel tijd in de beeldvorming van de stad van de toekomst.

geleceğin şehrini resmetmek için çok zaman harcadım.

- Tom stak de kaars op tafel aan.
- Tom heeft de kaars op tafel aangestoken.

Tom masanın üzerindeki mumu yaktı.