Translation of "Persoonlijk" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Persoonlijk" in a sentence and their turkish translations:

Het is persoonlijk.

Bu kişisel.

Dat is persoonlijk.

O kişisel.

Dit is persoonlijk.

Bu kişisel.

Het leek persoonlijk.

Kişisel görünüyordu.

Het was persoonlijk.

Kişiseldi.

Die ik persoonlijk opvat,

benim için kişisel

Ik ken Tom persoonlijk.

Tom'u şahsen tanırım.

Dat is te persoonlijk.

- Bu çok kişisel.
- O çok kişisel.

Het is niet persoonlijk.

Bu kişisel değil.

Ik kende Tom persoonlijk.

Tom'u şahsen tanıyordum.

Neem het niet persoonlijk.

- Onu kişisel olarak almayın.
- Kişisel olarak alma.

Maak het niet persoonlijk.

Kişisel olma.

Het was niet persoonlijk.

Kişisel değildi.

Het is heel persoonlijk.

Gerçekten kişisel.

persoonlijk is het.

Bu o kadar kişisel.

Nu is het persoonlijk.

Şimdi bu kişisel.

Vertel het Tom persoonlijk.

Bizzat Tom'a söyle.

Ik ken ze persoonlijk.

Onları şahsen tanıyorum.

Vertel het ze persoonlijk.

Onlara şahsen söyle.

Vertel het hem persoonlijk.

Ona şahsen söyle.

Vertel het haar persoonlijk.

Ona şahsen söyle.

Ik ken haar persoonlijk.

Onu şahsen tanıyorum.

En sommige waren erg persoonlijk.

ve bazıları da bir hayli özeldi.

Tom heeft me persoonlijk uitgenodigd.

Tom beni bizzat davet etti.

Persoonlijk deel ik zijn mening.

Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.

Persoonlijk vond ik deze leuk.

Kişisel olarak, bundan hoşlandım.

Ik zal jou persoonlijk bezoeken.

- Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- Sizi kişisel olarak ziyaret edeceğim.
- Sizi şahsen ziyaret edeceğim.

Hij nodigde mij persoonlijk uit.

O beni şahsen davet etti.

Hij ging er persoonlijk naartoe.

O oraya bizzat gitti.

Omdat ik persoonlijk het traject doormaakte

Üçüncü dünya yoksulluğundan konforlu bir orta sınıfın varlığına

Ik wil niet te persoonlijk worden.

Çok kişisel olmak istemiyorum.

Eindelijk hebben ze elkaar persoonlijk ontmoet.

Sonunda yüz yüze görüştüler.

Ik zal daar persoonlijk voor zorgen.

Onunla bizzat ilgileneceğim.

Je zou hem beter persoonlijk aanspreken.

- Sen en iyisi git onunla bizzat konuş.
- Gidip onunla şahsen konuşsan daha iyi olur.

Waarom raadpleeg je niet persoonlijk een advocaat?

Niçin bizzat bir avukata danışmıyorsun?

Persoonlijk heb ik liever kip dan varkensvlees.

Bana gelince, tavuğu domuzdan daha çok severim.

Ik heb persoonlijk nooit een ufo gezien.

Ben kendim asla bir UFO görmedim.

Ik zeg je dat ik persoonlijk tegen abortus ben.

Size şahsen kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.

We geven er niet om tot het ons persoonlijk raakt.

Kendimiz bizzat etkilenmeden umursamıyoruz.

- Hij is zelf gekomen.
- Hij kwam zelf.
- Hij kwam persoonlijk.

O bizzat geldi.

Er zit een heel persoonlijk en politiek verhaal achter deze splitsing.

Bu çatallanmanın şahsi ve politik, uzun bir hikâyesi var.

Garde en leidde persoonlijk een bajonetaanval in de Slag bij Montmirail.

Muhafızlara komuta etti ve kişisel olarak Montmirail Savaşı'nda süngü hücumuna liderlik etti.

Volgens de legende ontving hij persoonlijk zijn zwaard van de goden.

Efsane, onun, kılıcını tanrıların kendi ellerinden aldığını söyler.

- De twee mannen hebben elkaar van man tot man ontmoet.
- De twee mannen hebben elkaar persoonlijk ontmoet.
- De twee mannen hebben een persoonlijk gesprek gehouden.

İki adam yüz yüze görüştüler.

- Ik heb de president zelf ontmoet.
- Ik heb de president persoonlijk ontmoet.

Ben başkanın kendisiyle buluştum.

Slechts 40 procent van de mensen denkt dat het ons persoonlijk zal raken.

Yalnız %40 kişi ise, sadece kişisel olarak bizleri etkileyeceğini düşünüyor.

- Laten we man tot man met elkaar praten.
- Laten we elkaar persoonlijk ontmoeten.

Yüz yüze konuşalım.

Hij had vier paarden gedood onder hem, en leidde persoonlijk de laatste, gedoemde aanval van

Altında dört atı öldürüldü ve şahsen İmparatorluk Muhafızlarının

Waarbij hij 's nachts de bevroren rivier de Dnjepr overstak en persoonlijk mannen van de rivier toen

düşman topraklarında şaşırtıcı bir zorunlu yürüyüşe yönlendirdi . nehir