Examples of using "Kende" in a sentence and their turkish translations:
Senin erkek kardeşini tanıyordum.
Onu tanıyor muydunuz?
Onu tanıyor muydunuz?
bir sürü kısıtlamam vardı.
Herkes bu şarkıyı biliyordu.
Tom'u iyi tanır mıydınız?
Onu iyi tanır mıydınız?
Tom'u şahsen tanıyordum.
Tom, Mary'yi tanımıyordu.
Sami bu Kuran ayetlerini biliyordu.
Tom'u tanımıyordun, değil mi?
Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir.
çünkü Gladio operasyonunu
Melodi bana tanıdık değildi.
O hileyi bilmiyordum.
Sami'nin hiç Müslüman tanıdığı yoktu.
Tom repliklerini ezberlememişti.
Tom seni tanımadığını söyledi.
Yabancı Japoncayı hiç bilmiyordu.
Köydeki herkes onu tanırdı.
O kadını hiç tanımıyordum.
Tom hariç, orada kimseyi tanımıyordum.
- Tom Mary'yi bildiğini söyledi.
- Tom dedi ki, Mary'yi biliyormuş.
Tom Mary'nin John'u tanıdığını düşündü.
Onu tanıyan herkes ona hayrandı.
Gerçeği kimse bilmiyordu gibi görünüyor.
Geçen yıl Tom'u tanımıyordum.
Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğini bilmiyordu.
- Tom Mary'yi tanımıyormuş gibi davrandı.
- Tom, Mary'yi tanımıyormuş gibi yaptı.
Tom burada kimseyi tanımadığını söyledi.
Bu noktada, bir ahtapotun hayat aşamalarını iyi biliyordum.
- Maria onun ne adını ne de telefon numarasını biliyordu.
- Maria ne onun adını ne de telefon numarasını biliyordu.
Bana onun adresini bilip bilmediğimi sordu.
Babamı tanıdığından eminim.
Onu tanımıyormuş gibi davrandım.
O beni tanımıyor gibi davrandı.
Beni tanımıyormuş gibi davrandı.
Tom beni bilmiyormuş gibi yaptı.
Tom bana babasını tanıyıp tanımadığımı sordu.
Eğer adresini bilseydi, sana yazardı.
Senin onu bilmediğini düşündüm.
Fransızcaya aşina olmayanlar için Seviye 1'leri vardı
Söz dağarcığını oluşturduktan sonra cümlelere geçtim.
Ve ah, gerçek beni tanımanı istedim
Zaten gerçeği biliyordum.
Ta ki yeni bir dalga gelip reform yapıncaya kadar. Svoboda'yı uzun zamandır biliyorum
Onun planını bilmiyordum.
Öğrenci dersini daha iyi bilseydi öğretmen onu cezalandırmazdı.
Bu zafer için Napolyon sonunda ona Mareşal'in copunu verdi -
"Bugün sütçü toprağa verildi. Orada birçok insan vardı, çünkü köydeki herkes onu tanıyordu." "Ah, Linschoten'da bir sütçü mü vardı?" "Şey, hayır, artık değil!"