Translation of "Klimaat" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Klimaat" in a sentence and their turkish translations:

Ons klimaat verandert.

İklimimiz değişiyor.

Is het klimaat veranderd?

- İklim değişti mi?
- Ortam farklılaştı mı?

Beide factoren beïnvloeden het klimaat

Bu ikisi de iklimi etkiliyor

Canada heeft een koud klimaat.

- Kanada soğuk bir iklime sahiptir.
- Kanada'nın soğuk bir iklimi vardır.

Japan heeft een mild klimaat.

- Japonya, ılıman bir iklime sahiptir.
- Japonya'da ılıman bir iklim vardır.

Ik ging spijbelen voor het klimaat.

İklim için okulu boykot ettim.

Een klimaat dat eeuwenlang goedaardig blijft --

sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

Hier de feiten over het klimaat.

İşte, iklim hakkındaki gerçekler.

Dat land heeft een mild klimaat.

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

Dit land heeft een mild klimaat.

Bu ülke ılıman bir iklime sahiptir.

Dat eiland heeft een tropisch klimaat.

- O ada tropikal bir iklime sahiptir.
- O adanın tropikal bir iklimi vardır.

Goed voor jezelf en voor het klimaat.

lezzetli, bitkisel burgerler sunarak yapabiliriz.

Het klimaat had invloed op zijn gezondheid.

İklim onun sağlığını etkiledi.

Ik ben gewend aan een koud klimaat.

- Ben soğuk havaya alışkınım.
- Ben soğuk havaya alışığım.

Het klimaat hier is zoals in Frankrijk.

Buradaki iklim Fransa'daki gibi.

Het klimaat hier lijkt op dat op Hokkaido.

Buradaki iklim Hokkaido'daki gibidir.

Maar een stabiel klimaat op lange termijn is vreemd,

Ancak uzun süreli iklim dengesi tuhaf,

Het koude klimaat had zijn weerslag op zijn gezondheid.

Soğuk iklim onun sağlığını etkiledi.

Het klimaat in Japan is zachter dan in Engeland.

Japonya'da iklim İngiltere'dekinden daha ılımandır.

Onze missie is dit brute klimaat overleven tot de ochtend...

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

En respect voor zijn vermogen om ons klimaat te regelen.

ve iklimimizi kontrol etme yeteneğine saygı.

Het klimaat in Londen is anders dan dat van Tokyo.

Londra'nın iklimi Tokyo'nunkinden farklıdır.

Het klimaat in Engeland is milder dan dat van Schotland.

İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır.

Tegenwoordig is er een relatief vreedzaam klimaat in het zuidoosten.

Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.

Om 't klimaat te veranderen. Om veel zout water te verdampen.

İklimi değiştirmek, tuzlu suyu buharlaştırmak için.

Meer capaciteit om een van klimaat veranderende wereld aan te kunnen.

bir dünyayı yönlendirmede daha yüksek bir kapasite demek.

Effecten op het klimaat lijken daar wat verder van hun bed,

İklime etkileri daha yolun başında görünebilir

En het leven in de schemerzone is verweven met het aardse klimaat.

ve alacakaranlık bölgesindeki hayat Dünya iklimiyle iç içe geçmiş durumda.

Wanneer mensen horen over het klimaat dat er zit aan te komen,

İnsanlar iklim değişikliğinin hızla ilerlediği haberlerini duyduklarında

Kunnen we klimaat opnieuw bekijken als iets dat gaat over menselijke gezondheid,

iklimin aslında insan sağlığıyla ilgili olduğunu yeni bir çerçeveye oturtabiliriz

- Het klimaat van de aarde verandert nu sneller dan in enig andere tijd in de geschiedenis.
- Het klimaat van de aarde is sneller aan het veranderen dan in enig andere tijd in de geschiedenis.

Dünyanın iklimi, tarihteki herhangi bir başka zamandan daha hızlı değişiyor.

We moeten Patagonië bewoonbaar maken. Het is mogelijk. We kunnen het klimaat in de Atacama veranderen.

Patagonya'yı yerleşilebilir kılmalıyız, ki bu mümkün. Atacama Çölü'nün iklimini değiştirebiliriz.

We zouden niet zijn wie we zijn... ...als we niet zo'n vreselijk politiek klimaat hadden meegemaakt.

Dahası, bu kadar zorlu koşullarda yaşamış olmasak bugün olduğumuz kişiler olmazdık.