Translation of "Ding" in Turkish

0.037 sec.

Examples of using "Ding" in a sentence and their turkish translations:

- Maak dat ding open!
- Doe dat ding open!
- Open dat ding!

Aç şu şeyi!

- Arm ding!
- Ocharme!

Zavallı şey!

Ieder zijn ding.

Bak dalgana.

Zingen is haar ding.

- O, şarkı söylemeyi sever.
- Şarkı söylemek onun işi.

Zingen is hun ding.

- Şarkı söylemek onların işi.
- Onlar şarkı söylemeyi sever.

Om... -Je doet één ding...

-Futbol mu? -Bir şey yapıyorsun...

Maar... ...dit ding liegt niet.

Ama... Bu yalan söylemez.

Maar dit ding liegt niet.

Bu yalan söylemez.

Kan je dat ding eten?

Bu şey yenilebilir mi?

Waarom is dit ding duur?

Bu şey neden pahalıdır?

Ik doe mijn eigen ding.

Ben kendi işimi yaparım.

Laat mij een ding zeggen.

Bir şey söyleyeyim.

Het gaat om hetzelfde ding.

- Aynı kapıya çıkıyor.
- Aşağı yukarı aynı.

Ze trok het ding gewoon omver.

Birden çekiveriyordu.

Dit ding geeft niet mee. Man.

Tanrım, bu yerinden oynamak istemiyor. Tanrım!

Tom heeft het zelfde ding gedaan.

Tom aynı şeyi yaptı.

Hou dat ding weg bij mij.

O şeyi benden uzak tut.

School is niet zo mijn ding.

Okul benim için değil.

Heb je dat ding ooit gebruikt?

O şeyi hiç kullandın mı?

Dat ding wil iets van ons.

O şey bizden bir şey istiyor.

- Wat is dat voor ding in uw rechterhand?
- Wat is dat voor ding in je rechterhand?

Sağ elinizdeki o şey nedir?

Je moet me alleen één ding beloven.

Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.

Weet je wat voor ding dat is?

Bu nasıl bir şey biliyor musun?

Waar heb je dat rare ding gevonden?

O tuhaf şeyi nerede buldun?

Over één ding wil ik zeer duidelijk zijn.

Bir konuda açık olmak istiyorum.

En dan het derde ding, bam! Kayak. Wat?

Sonra üçüncü şey - bam! - Kayak. Ne?

Ze beseft dat dit ding niet gevaarlijk is.

Bir şekilde önündeki şeyin tehlikeli olmadığını fark ediyor,

We willen dit ding veilig lanceren en vliegen.

Bu şeyi güvenli şekilde uçurup öyle inmek istiyoruz.

Een belangrijke ding om in acht te nemen...

Önemli bir husus,

Tom krijgt een kick van dit soort ding.

- Tom bu tür şeyden hoşlanıyor.
- Tom bu tür şeyden zevk alıyor.

- Doe het gewoon weg.
- Gooi dat ding weg.

Sadece ondan kurtul.

En dat snel vallende ding schrikt dat dier af.

ve hızlıca düşen lens hayvanı ürküttü.

Het eerste ding dat hij kocht was een wekker.

İlk aldığı şey bir çalar saatti.

- Heeft Tom het heet?
- Is Tom een lekker ding?

Tom ateşli mi?

Ik heb geen idee hoe je dit ding moet gebruiken.

Bu şeyin nasıl kullanıldığıyla ilgili hiçbir fikrim yok.

Dat is het lelijkste ding dat ik ook heb gezien.

Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin şey.

Wat is dat vreemde ding in je hond zijn kaken?

Senin köpeğinin ağzındaki o tuhaf şey nedir?

Er is slechts één ding dat we kunnen doen nu!

Şimdi yapabileceğimiz tek bir şey var!

Er is nog steeds een ding dat ik niet begrijp.

Hâlâ anlamadığım bir şey var.

Weten is één ding, het ook doen is heel wat anders.

Bilmek başka şey, yapmak başka şey.

Het ding waar ik 't meest van hou is m'n laptop.

En çok sevdiğim şey; laptopum.

Weet je zeker dat je zo'n ding niet in Boston kunt kopen?

Boston'da şunlardan birini satın alamayacağından emin misin?

Hoe hou ik dit ding tegen voordat er nog meer mensen sterven?

Daha fazla insan ölmeden önce, bu şeyi nasıl durdurabilirim.

Nu alleen nog het touw binnenhalen. En dan gaan we dat ding zoeken.

Tamam, şimdi halatı alalım. Sonra şu şeyin yerini belirlemeye çalışacağız.

- Dat is het juiste ding om te doen.
- Dat is de juiste beslissing.

Yapacak doğru şey bu.

Al draagt een aap een gouden ring, het is en blijft een lelijk ding.

Eşeğe altından semer vursan, yine eşektir.

Het ding over de slag om Stamford Bridge is dat Harald Hardrada en zijn invasiemacht

Stamford Bridge muharebesi ile ilgili olan şey, Harald Hardrada ve onun işgal gücü