Translation of "Ding" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Ding" in a sentence and their turkish translations:

- Maak dat ding open!
- Doe dat ding open!
- Open dat ding!

Aç şu şeyi!

- Arm ding!
- Ocharme!

Zavallı şey!

Ieder zijn ding.

Bak dalgana.

Zingen is haar ding.

- O, şarkı söylemeyi sever.
- Şarkı söylemek onun işi.

Zingen is hun ding.

- Şarkı söylemek onların işi.
- Onlar şarkı söylemeyi sever.

Maar... ...dit ding liegt niet.

Ama... Bu yalan söylemez.

Maar dit ding liegt niet.

Bu yalan söylemez.

Om... -Je doet één ding...

-Futbol mu? -Bir şey yapıyorsun...

Kan je dat ding eten?

Bu şey yenilebilir mi?

Laat mij een ding zeggen.

Bir şey söyleyeyim.

Ik doe mijn eigen ding.

Ben kendi işimi yaparım.

Waarom is dit ding duur?

Bu şey neden pahalıdır?

Het gaat om hetzelfde ding.

- Aynı kapıya çıkıyor.
- Aşağı yukarı aynı.

Dit ding geeft niet mee. Man.

Tanrım, bu yerinden oynamak istemiyor. Tanrım!

Ze trok het ding gewoon omver.

Birden çekiveriyordu.

Hou dat ding weg bij mij.

O şeyi benden uzak tut.

School is niet zo mijn ding.

Okul benim için değil.

Tom heeft het zelfde ding gedaan.

Tom aynı şeyi yaptı.

Dat ding wil iets van ons.

O şey bizden bir şey istiyor.

Heb je dat ding ooit gebruikt?

O şeyi hiç kullandın mı?

- Wat is dat voor ding in uw rechterhand?
- Wat is dat voor ding in je rechterhand?

Sağ elinizdeki o şey nedir?

Waar heb je dat rare ding gevonden?

O tuhaf şeyi nerede buldun?

Je moet me alleen één ding beloven.

Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.

Weet je wat voor ding dat is?

Bu nasıl bir şey biliyor musun?

Over één ding wil ik zeer duidelijk zijn.

Bir konuda açık olmak istiyorum.

We willen dit ding veilig lanceren en vliegen.

Bu şeyi güvenli şekilde uçurup öyle inmek istiyoruz.

En dan het derde ding, bam! Kayak. Wat?

Sonra üçüncü şey - bam! - Kayak. Ne?

Ze beseft dat dit ding niet gevaarlijk is.

Bir şekilde önündeki şeyin tehlikeli olmadığını fark ediyor,

Een belangrijke ding om in acht te nemen...

Önemli bir husus,

Tom krijgt een kick van dit soort ding.

- Tom bu tür şeyden hoşlanıyor.
- Tom bu tür şeyden zevk alıyor.

- Doe het gewoon weg.
- Gooi dat ding weg.

Sadece ondan kurtul.

En dat snel vallende ding schrikt dat dier af.

ve hızlıca düşen lens hayvanı ürküttü.

Het eerste ding dat hij kocht was een wekker.

İlk aldığı şey bir çalar saatti.

- Heeft Tom het heet?
- Is Tom een lekker ding?

Tom ateşli mi?

Ik heb geen idee hoe je dit ding moet gebruiken.

Bu şeyin nasıl kullanıldığıyla ilgili hiçbir fikrim yok.

Wat is dat vreemde ding in je hond zijn kaken?

Senin köpeğinin ağzındaki o tuhaf şey nedir?

Dat is het lelijkste ding dat ik ook heb gezien.

Bu şimdiye kadar gördüğüm en çirkin şey.

Er is slechts één ding dat we kunnen doen nu!

Şimdi yapabileceğimiz tek bir şey var!

Er is nog steeds een ding dat ik niet begrijp.

Hâlâ anlamadığım bir şey var.

Weten is één ding, het ook doen is heel wat anders.

Bilmek başka şey, yapmak başka şey.

Het ding waar ik 't meest van hou is m'n laptop.

En çok sevdiğim şey; laptopum.

Weet je zeker dat je zo'n ding niet in Boston kunt kopen?

Boston'da şunlardan birini satın alamayacağından emin misin?

Hoe hou ik dit ding tegen voordat er nog meer mensen sterven?

Daha fazla insan ölmeden önce, bu şeyi nasıl durdurabilirim.

Nu alleen nog het touw binnenhalen. En dan gaan we dat ding zoeken.

Tamam, şimdi halatı alalım. Sonra şu şeyin yerini belirlemeye çalışacağız.

- Dat is het juiste ding om te doen.
- Dat is de juiste beslissing.

Yapacak doğru şey bu.

Al draagt een aap een gouden ring, het is en blijft een lelijk ding.

Eşeğe altından semer vursan, yine eşektir.

Het ding over de slag om Stamford Bridge is dat Harald Hardrada en zijn invasiemacht

Stamford Bridge muharebesi ile ilgili olan şey, Harald Hardrada ve onun işgal gücü