Translation of "​​in" in Turkish

0.072 sec.

Examples of using "​​in" in a sentence and their turkish translations:

Ondertussen, in Amerika, in Concord, Massachusetts,

Diğer yandan Amerika'da, Concord, Massachusetts'te

Terreur in oorlog ... sieraad in vrede ...

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

Ik woon in Akasaka in Tokio.

Tokyo'daki Akasaka'da yaşıyorum.

In handelszaken.

fırsatına sahip oldu.

In Zimbabwe...

Zimbabve'de...

In ngo's.

Sivil toplum kuruluşları,

...in duigen.

...paramparça olmuştu.

Stap in.

Atla.

In orde.

Peki.

Adem in.

Soluk al.

Niet in lekker dineren of jazz, in cocktails of in gesprekken.

akşam yemeğinde, cazda, kokteyllerde veya sohbetlerde değildir.

- Ik geloof in u.
- Ik geloof in jou.
- Ik geloof in jullie.
- Ik geloof in je.

Ben size inanıyorum.

In feite willen we in sommige gevallen

Aslında bazı durumlarda

In Mbaise, in het zuidoosten van Nigeria.

Mbaise’deki fakir bir aileden geliyor.

In 1964 was er één in Brazilië.

Daha önce de 1964'te Brezilya'da olmuştu.

In juni 1811 nam hij Tarragona in.

Haziran 1811'de Tarragona'yı aldı.

In Europa beginnen de scholen in september.

Avrupa'da okul Eylül ayında başlar.

Ik ben in 1945 in Hiroshima geboren.

1945'te Hiroshima'da doğdum.

Ik ben in 1977 in Osaka geboren.

- 1977 yılında Osaka'da doğdum.
- 1977'de Osaka'da doğdum.

Ik ben in 2002 in Israël geboren.

2002'de İsrail'de doğdum.

Hackers breken zonder toestemming in computers in.

Bilgisayar korsanları bilgisayarlara izinsiz girerler.

Tom is in 2013 in Boston gestorven.

Tom 2013'te Boston'da hayatını kaybetti.

Ik woon in een huis in Truro.

Ben Truro'da bir evde yaşıyorum.

Santa Ana leefde in ballingschap in Cuba.

Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

Er zit in foutje in deze zin.

Bu cümlede bir hata var.

Maria schreef zich in in Toms kanaal.

Maria Tom'un kanalına abone oldu.

Tom viel in slaap in de bioscoop.

Tom sinemada uyuyakaldı.

- Ben je in Parijs?
- Bent u in Parijs?
- Zijn jullie in Parijs?

Paris'te misiniz?

- Jij bent in gevaar.
- U bent in gevaar.
- Jullie zijn in gevaar.

- Tehlikedesin.
- Tehlikedesiniz.

- Ben je in Australië?
- Bent u in Australië?
- Zijn jullie in Australië?

Avustralya'da mısın?

- Je was in gevaar.
- U was in gevaar.
- Jullie waren in gevaar.

Sen tehlikedeydin.

- Bent u in gevaar?
- Ben je in gevaar?
- Zijn jullie in gevaar?

Tehlikede misin?

- U woont in Belfast.
- Jij woont in Belfast.
- Jullie wonen in Belfast.

Belfast'ta yaşıyorsun.

- Ze is beroemd, zowel in Japan als in Amerika.
- Ze is bekend, zowel in Japan als in Amerika.

O hem Japonya'da hem de Amerika'da iyi tanınmaktadır.

Eetgewoonten in China zijn in de laatste jaren in een snel tempo veramerikaniseerd.

Çin'de yemek yeme alışkanlıkları son yıllarda hızla Amerikanlaşmaya başlamıştır.

Die wordt ingezet in industrieparken in Noord-Amerika,

Kuzey Amerika'daki sanayi bölgesinde,

Over systemisch racisme in Amerika en in overheidsbeleid.

ve kamu politikası hakkında çok şey öğrettiğimi söylerdi.

In zwarte en bruine gemeenschappen in de middenklasse,

siyahi ve Latin asıllı orta sınıf topluluklarda

Krioelend in de lucht in een vloeiend gordijn

nefes kesici bir şekilde gökyüzüyle kaynaşan,

Toen in 2014 ebola uitbrak in West-Afrika,

2014'te Batı Afrika'da Ebola salgını başladığında,

En in het lichtgroen de operaties in privéklinieken.

ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

Op een Joodse moskee in Kopenhagen in 2015.

2015'te Kopenhag'da bir Yahudi sinagogunda.

In feite is er voldoening in het streven

Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı

Hij zit gevangen in dit bos in Alaska.

Alaska ormanlarında mahsur kalır.

In het wild nesten ze in holle bomen.

Vahşi doğada ağaç kovuklarına tünerler.

In de atmosfeer in de vorm van broeikasgassen.

potansiyeli ile ayrıştırılmasını mümkün kılar.

In 1960 werd Apa Sherpa geboren in Thame.

Apa Sherpa, 1960 yılında Thame'de dünyaya geldi.

Moeder Teresa werd geboren in Joegoslavië in 1910.

Rahibe Teresa, 1910 yılında Yugoslavya'da doğdu.

Olie is er in overvloed in dat land.

Şu ülkede petrol çoktur.

De rozen in de tuin staan in bloei.

Bahçedeki güller açıyor.

- Wij geloven in God.
- We geloven in God.

Biz Allah'a inanıyoruz.

In Japan begint het nieuwe semester in april.

Japonyada yeni sömestir nisanda başlar.

- Train in de buitenlucht.
- Oefen in de buitenlucht.

Açık havada egzersiz yapın.

Het nieuwe semester begint in april in Japan.

Japonya'da yeni dönem nisan ayında başlar.

Heb jij in Duitsland in een Mercedes gereden?

Almanya'da Mercedes sürdün mü?

Loop niet in het park in de nacht!

Geceleri parkta yürüme!

- Ik woon in Kazakhstan.
- Ik woon in Kazachstan.

Kazakistan'da yaşıyorum.

- Geloof je in engelen?
- Gelooft u in engelen?

Meleklere inanır mısın?

In Japan begint het nieuwe schooljaar in april.

Japonya'da yeni bir okul yılı nisan ayında başlar.

- Lever je huiswerk in.
- Lever jullie huiswerk in.

Ev ödevini teslim et.

Hij woont in een klein alpendorp in Oostenrijk.

O, Avusturya'da küçük bir Alp köyünde yaşıyor.

- Hij woont in Turkije.
- Zij woont in Turkije.

Türkiye'de yaşıyor.

- Wacht in de lobby.
- Wacht in de wachtzaal.

Lobide bekle.

Ik wil in Boston of in Chicago wonen.

Boston'da ya da Chicago'da yaşamak istiyorum.

Deze vogel leeft in Japan noch in China.

- Bu kuş ne Japonya'da ne de Çin'de yaşar.
- Bu kuş, ne Japonya'da, nede Çin'de yaşar.

Hij deelde zijn boeken in in vijf categorieën.

Kitaplarını beş kategoriye böldü.

- We leven in Belfast.
- Wij wonen in Belfast.

Belfast'ta yaşıyoruz.

- Ik woon in Volgograd.
- Ik woon in Wolgograd.

Volgograd'da yaşıyorum.

Rutherford Hayes werd in 1822 in Ohio geboren.

Rutherford Hayes 1822 yılında Ohio'da doğdu.

In die tijd was Clinton goeverneur in Arkansas.

Bay Clinton, o zamanlar Arkansas'ın valisiydi.

Ik werd in een weeshuis in Boston opgevoed.

Boston'da bir yetimhanede yetiştirildim.

Ik woon in een appartement in de stad.

Şehirde bir dairede yaşıyorum.

In andere woorden,

Diğer bir deyişle,

In beweging blijven.

Hareket edelim! Hareket edelim!

In allerlei omstandigheden:

Bu, birçok durumda yaşanmış:

En in Mexico.

şerifler kasabaya yerleştiği zaman.

In plaats daarvan...

Onun yerine...

In het gebladerte...

Ağaçlardaysa...

In Mumbai, India...

Mumbai, Hindistan'da...

In Wenen, Oostenrijk...

Viyana, Avusturya'da...

Toen in Bolivia.

Sonra Bolivya'da.

In juli 1971...

1971 temmuzunda

In de zon.

Güneşte parlayan şey.

In het rechterplaatje

Sağdaki resimde

Wat in mijn...

Dün gibi aklımda...

Geloof in jezelf.

Kendine inan.

Welkom in Boston.

Boston'a hoş geldiniz.

Tom stemde in.

Tom onayladı.

Iemand greep in.

Biri müdahale etti.

Chaos in Venezuela.

Venezuela'da kaos.

Welkom in Japan.

Japonya'ya hoş geldiniz.

Tom greep in.

Tom müdahale etti.

Welkom in Australië.

Avustralya'ya hoş geldiniz.

In welke straat?

- Hangi sokakta?
- Hangi caddede?

Welkom in Cyberspace.

- Siber uzaya hoş geldin!
- Sanal gerçekliğe hoş geldin!

In ons ondergoed."

köpek balıkları ile yüzmeye gidelim."