Translation of "يستطيعون" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "يستطيعون" in a sentence and their turkish translations:

لا يستطيعون أن يقتلونا.

Onlar bizi öldüremezler.

لأنهم لا يستطيعون تحمل تكلفة الدواء.

acı çekiyor hatta ölüyorlar.

يستطيعون اكتشاف الأرضية المشتركة مع الناس،

herkesle ortak nokta bulabilirler,

ولهذا يستطيعون جعل تجربة التدخين مُناسبةً لهم،

Yani içme deneyimlerini kişiselleştirebilirler

نضغط على أطفالنا الذين لا يستطيعون التحليق،

Uçamayan çocuklarımıza da baskı yapıyoruz,

لأنهم يعتقدون أنهم لا يستطيعون القيام بما يريدون،

umudu kesen ve bu nedenle de çabalama arzularını yitiren

فقط الناس الذين يستطيعون البحث العلمي يمكنهم الذهاب

sadece bilimsel araştırma amaçlı insanlar gidebilecek

لسوء الحظ ، ما زالوا لا يستطيعون رؤية اليوم

Günümüzde dahi hala görememekteler maalesef

وأخيرًا، أخيرًا، أخيرًا يستطيعون لعب دور الموجه داخل تاكسي.

takside patronculuk oynayabilecek insanların ilgisini çekti.

ولكن الحرّاس بداخله يستطيعون رؤية كل إنشٍ من هذه الزنازين.

ama bekçiler bu hücrelerin her santimini görebilirler.

يقول الناس أنهم يستطيعون مواجهة الخطابات مثل الكذب أو الملل

insanlar diyor abi o yalan ya sıkıyor gibi söylemlerle karşı karşıya kalabiliyor

لا يستطيعون التعامل مع ما أتحمله بنفسي سيتم تركهم في المستودعات.

Benim tahammül ettiğim şeye dayanamayanlar depolarda bırakılacak.

ماذا تعتقد أنهم سيفعلون عندما لا يستطيعون العثور على لدغة الطعام هذه المرة؟

Bu sefer yiyecek lokma bulamayınca sizce ne yapacaklar?

متلازمة باريس هي نوع من الصدمة الحضارية. إنه مصطلح نفسي يوصف به الأجانب الذين يبدأون العيش في باريس، مجذوبين إلى صورة المدينة بوصفها مركزًا للموضة، ثم لا يستطيعون الاندماج جيدا مع التقاليد والثقافة المحليين، فيفقدون توازنهم العقلي وتظهر عليهم أعراض قريبة من الاكتئاب.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.