Translation of "القيام" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "القيام" in a sentence and their turkish translations:

- باستطاعته القيام بذلك.
- بإمكانه القيام بذلك.

O bunu yapabilir.

‫يمكنك القيام بهذا.‬

Bunu yapabilirsiniz.

لأن القيام بذلك

Çünkü böyle yaparak

حتى القيام بذلك

bunu yaparken bile

القيام بأرقام هائلة

muazzam rakamlar yapıyor

يجب القيام بشيء.

Bir şey yapılmalı.

جميعنا نستطيع القيام بذلك.

Bunu yapabiliriz.

يجب القيام بشيء ما.

Bir şey yapılmak zorundaydı.

أو القيام بمحادثة TED.

ya da TED'de konuşmak gibi.

يمكن القيام بذلك، لكن...

bu yapılabilir ama...

علينا القيام بتحليل للدم.

Bir kan testi yapmak zorundayız.

- ليس بإمكاني القيام بهذا العمل بمفردي.
- لا أستطيع القيام بهذا العمل بمفردي.

Bu işi yalnız yapamam.

‫حسناً، تريد القيام بتسلق الجرف.‬

Pekâlâ, kaya tırmanışını seçtiniz.

لذا، إنني أود القيام بالآتي:

Eğer bu şeyi yapacaksam,

سيكن قادرات على القيام بذلك.

bunu yapabilecekler.

البدء في القيام بعمل إضافي

ek işler yapmaya başlıyor

أي عند القيام بتحديد الاتجاه

yani yön tayinlerini yaparlarken

لا تنس القيام بواجاتك، اتّفقنا؟

Ev ödevini yapmayı unutma, tamam mı?

لم علي القيام بذلك بنفسي؟

Neden bunu tek başıma yapmak zorundayım?

ما الذي يجب علينا القيام به؟

ne yapmamız gerek?

فما ننوي القيام به هو المهم.

Önemli olan bilinçli olmaktır.

ونحن الذين نحاول ببساطة القيام بعملنا

ve sadece işini yapmaya çalışan bizleri

وكيف حين نست القيام بواجبها المنزلي

Ödevi yapmayı unuttuğu zamanı

وهذا ما بدأنا في القيام به.

Yapmaya çalıştığımız şey bu.

لأننا لن نستطيع القيام بهذا وحدنا.

çünkü bunu tek başımıza yapamayız.

القيام بحركات الحمل الحراري في الصهارة

konveksiyonel hareketler yapıyor magma içerisinde

هدفنا ليس القيام بالإغاثة من الكوارث

Amacımız felaket tellallığı yapmak değil zaten

‫هذا أكثر ما أحببت القيام به.‬

Yapmayı en sevdiğim şey buydu.

كانت مايوكو تتجنب القيام بالأعمال الصعبة.

Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.

لا يمكنني القيام بشيء لأجل توم.

Tom için yapabileceğim bir şey yoktu.

لم يكن من الضروري القيام بذلك.

Onu yapmaya gerek yoktu.

لا يجب عليك القيام بذلك الآن.

Onu şimdi yapmak zorunda değilsin.

لا أريد القيام بعمله نيابة عنه.

Onun için onun işini yapmak istemiyorum.

يجب أن تبدأو القيام بذلك يومياً

Bunu her gün yapmaya başlayın.

علينا القيام بشيء حيال ما يحصل.

Neler olup bittiğine dair bir şeyler yapmak zorundayız.

لا أستطيع القيام بكل شيء بنفسي.

- Her şeyi tek başıma yapamam.
- Ben her şeyi kendi başıma yapamam.

التعلم هو القيام بالعمل الذي يتطلبه دماغك.

Öğrenme, beyninizin gerektirdiği çalışmaları yapmakla ilgilidir.

لن أتمكن من القيام بذلك أبدًا،هراء."

Asla beceremem, falan filan.

وهذا ما نستطيع القيام به بشكل أفضل.

Bu daha iyileşebileceğimiz bir konu.

كاختيار مطعم أو القيام بعمليات شراء يومية

eskiden basit olan kararlar bile

عندما تأخذ في الاعتبار القيام بهذا العمل،

Bu işin nasıl yapıldığını düşündüğünüzde

النبأ السار هو أنه يمكننا القيام بذلك.

İyi haber, bunu yapabiliriz.

يمكن القيام بذلك. يستطيع الإنسان فعل ذلك.

Bu mümkün, insan bunu yapabilir.

‫يمكننا القيام بذلك بوسيلتين.‬ ‫إما نستخدم عصا.‬

Bunu iki şekilde yapabiliriz. Ya bir sopa kullanır...

يريد الناس القيام بعمل مهم، ويريدون المرونة،

İnsanlar önemli işler yapmak istiyor, esneklik istiyor,

إن تم القيام بتخصيص 0.05% فقط للفنون،

Bunun yalnızca %0,05'i sanat için ayrılsa

ونعرفُ أن الناس تحب القيام بالتحديات معًا،

ve birlikte zor olan şeyleri yapmayı da.

علينا القيام بهذه الأشياء لكي نبقى أقوياء

sağlam çıkmak için bunları mutlaka yapmalıyız

أعتقد أن هذا ما عليك القيام به

Sizin de yapmanız gereken şey bence bu

مهما كان العمل الذي يمكنني القيام به

Ne iş olsa yaparım abi

الذي يعيق قدرتكم على القيام بعملكم جيدًا.

işinizi iyi yapabilmenizi engeller.

لكن هناك شيء يمكننا القيام به حيالها.

Ama ona karşı yapabileceğimiz bir şey var.

هذا ما أنا حاليا في عملية القيام.

Şu anda ben de öyle yapma sürecindeyim.

كل ما عليك القيام به هو الإنتظار.

Bütün yapman gereken beklemek.

هل من أحد يعلم كيفية القيام بهذا؟

Buradaki birisi bunun nasıl yapılacağını biliyor mu?

الشيء الوحيد الذي يجب القيام به هو

yapılacak tek şey

الذي يمكنهم القيام به بعدد من الطرق.

birkaç yolla yapabilecekleri seçenek var.

"ما يمكنك القيام به ، من حيث المبدأ ،

'Yapabilecekleriniz, prensip olarak,

لأن هناك الكثير الذي يمكنني القيام به.

çünkü yapabildiğim çok şey var.

و أخيرا، فرغ سامي من القيام بذلك.

Sami nihayet onu yapmayı bitirdi.

أردنا القيام بشيء ما، شيء لن ننساه أبدًا،

Bir şeyler yapmak istedik, hiç unutmadığımız bir şeyler,

الهدف الرئيسي من الخدعة هو القيام بشيء أعمق.

Bu numaranın gerçek amacı asıl büyük parçamız için bir şey yapmaktı.

لأنهم يعتقدون أنهم لا يستطيعون القيام بما يريدون،

umudu kesen ve bu nedenle de çabalama arzularını yitiren

لذا كلما نفكر، نحاول القيام بأقل وقت ممكن،

Yani ne zaman düşünsek, olabildiğince kısa düşünmeye çalışırız

أفعلوا الذي تودون القيام به ولا تقبلوا بالرفض.

Ne yapmak istiyorsan yap ve "hayır"ı kabul etme.

لا تقل: " أيًا ما يمكنك القيام به لتساعد."

"Yardım etmek için ne yapabilirseniz" demeyin.

فأول شيء أحاول القيام به في حملتي المُنصفة

Adalet mücadelemde yapmaya çalıştığım ilk şey

ثمنُ القيام بالعلم هو الاعتراف عندما تكونوا مخطئين،

Bilimle uğraşmanın bedeli, yanıldığınızda bunu kabul etmektir

الآن، تكنولوجيا اليوم تستطيع القيام بأفضل من ذلك.

Bugün teknoloji daha fazlasını da yapabilir.

هي من خلال القيام بتجارب تجبرني لأكون هشًا.

gelmeye zorlayacak tecrübeler yaratmaktı.

لكن القيام بذلك بجشع وعناد يضر بالقيم الإسلامية

fakat bunu hırsla ve inatla yapmak İslami değerlere zarar verir

القيام بأشياء مثل خدعة خردة سرقة ثلاث أوراق

hile hurda soygun üç kağıt gibi şeyler oluyor mu

إليك كيفية القيام بذلك من أجل شعبنا اللاواعي

İşte bilinçsiz insanlarımıza da böyle yapmalıyız

لم أكن قادرا على القيام بذلك لولا مساعدتك.

Yardımın olmadan bunu yapamazdım.

لا تفعلوا أموراً لا تريدون حقاً القيام بها

Gerçekten yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmayın.

أعتقد أن فكرة وجوب القيام بما هو قيِّم

Bence değerli olan şeye odaklanmamız gerektiği fikri,

كان القيام بذلك شيئا سخيفا على ما أعتقد.

Bence o yapmak için aptalca bir şeydi.

لدي الكثير من الأشياء الأخرى أريد القيام بها.

Yapmak istediğim bir sürü başka şeyler var.

توم يريد أن يظهر لماري كيفية القيام بذلك.

Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istiyor.

حتى وإن أردنا القيام بذلك فليس لدينا وقت.

Yapmak istesek bile buna vakit yok.

الآن، إليكم الخبر الجيد: يمكننا القيام بشيء حيال ذلك

Şimdi, işte iyi haber: bununla ilgili bir şeyler yapabiliriz.

لو في مقدورك القيام بذلك، فلعلك جاهزًا لطرح طلبك.

Eğer bunu yapabilirseniz, soru almaya hazırsınız.

ولكن أظهر للعالم ما أنت قادراً على القيام به.

Nelere gücünüzün yettiğini tüm dünyaya gösterin.

أثناء القيام بحملة إعلامية اجتماعية لحزب سياسي، خاصة في

İşte bir siyasi partinin sosyal medya kampanyasını yaparken

ومع ذلك يجب على المرء أن يحاول القيام بذلك.

ancak bir araya getirmeye çalışabiliriz.

كان هناك شيئاً واحداً فقط تفكر في القيام به

Aklına gelen tek bir şey vardı.

‫هيا، يمكننا القيام بذلك.‬ ‫ولكن الأمر يعتمد عليك بالكامل.‬

Hadi, bunu yapabiliriz. Ama hepsi size bağlı.

ويمكنكم القيام بذلك مرارًا وتكرارًا، وبذلك ستصقلُ وستنطلق الفكرة.

ve siz bu süreci tekrarlarken fikriniz özüne ulaşarak iyileşir.

‫فعلت ما تعلمت العديد ‬ ‫من الفتيات والنساء القيام به.‬

Ben çoğu kız ve kadının yapmayı öğrendiğini yaptım.

وعندما نستطيع فعل ذلك، نستطيع القيام ببعض الأمور الممتعة.

Bunu yapabildiğimizde bazı ilginç şeyler yapabiliriz.

لأنها تمكنكم من القيام بأشياء رائعة فيما يتعلق بالضوء.

çünkü ışıkla inanılmaz şeyler yapmanızı sağlıyor.

ما الذي يمكن أن نتوقع القيام به الحفريات الأثرية؟

Acaba arkeolojik kazılar yapmak için neyi bekliyor olabliliriz ki?

من الناحية النظرية ، يمكن أن المركبة الفضائية القيام بذلك

Teorik olarak, bir uzay aracı bunu yapabilir

ماهي الأشياء التي لا أود القيام بها بعد الآن ؟

Artık yapmak istemediğim şeyler neler?