Translation of "ولكنه" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "ولكنه" in a sentence and their turkish translations:

ولكنه تغير الآن،

Ancak o artık değişti.

‫ولكنه مر المذاق!‬

Ama gerçekten acı!

ولكنه صراع عقلي.

ama zihinsel bir mücadeleye neden olur.

ولكنه كان مرتاحًا جدًا.

ama o çok rahattı.

المنظّم ولكنه كان مستنزفا.

ancak bitkin bir Osmanlı çizgisiyle karşı karşıya kaldı.

ولكنه في الواقع فقد للون.

ama aslında rengini kaybetmesi.

ولكنه أيضاً تحدث عن الفخر

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

‫هذا قرار صعب، ولكنه قرارك.‬

Zor bir karar ama karar sizin.

‫هذا قرار صعب، ‬ ‫ولكنه قرارك.‬

Zor bir karar ama karar sizin.

ولكنه حينها أخذ الأمر خطوة أبعد؛

Sonrasında bir adım ileri götürdü;

ولكنه كان ايضا يوصل لنا قصصنا،

ve kendi hikâyemizi, neler yaşadığımızı

أخيراً ارتاح ولكنه لا يقف هكذا.

Artık rahat ama oturmuyor bir yerlerde.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه‬

aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه.‬

aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

ولكنه لا يستطيع التركيز بسبب الموسيقى.

fakat müzikten ötürü odaklanamıyor.

ولكنه ليس جيدا لتعزيز المناقشات المدروسة.

Ancal mantıksal tartışma olmadığı için kötü.

ولكنه أعطى إشارة لدعم الهجوم الإفرنجي.

Fransızları savunmak için işaret verdi.

هذا الأمر سهل، ولكنه ليس واضح.

Bu kolay, ancak aşikar değil.

السيد جونسون ليس عالماً ولكنه شاعراً.

Bay Johnson bir bilim adamı değil fakat bir şairdir.

وتم إعطاء المال له، ولكنه ظل يقول:

parayı da cebine koymuş yeni transfer olmuş ama sürekli şunu söylüyor;

‫ولكنه ليس محجوباً تماماً‬ ‫من الأحوال الجوية.‬

Ama hava şartlarına karşı tam olarak korunaklı değil.

وليس بلاستيك معاد تدويره، ولكنه بلاستيك اجتماعي،

Geridönüşümlü plastik de değil,

"(الفيسبوك) ليس شركة إعلامية، ولكنه شركة تكنولوجية."

"Facebook bir medya şirketi değil bir teknoloji şirketi."

كان الهاتف البريدي معروفًا ببرقية ، ولكنه الأصلي

Posta telefon telgraf olarak biliniyordu fakat orijinali

لتوم الكثير من المال، ولكنه يفتقر للأصدقاء.

Tom çok parası var, ama o hiç arkadaşı yok.

‫لأن القطن يشتعل بشدة،‬ ‫ولكنه لا يدوم طويلاً.‬

Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.

شخص واحد في كل مرة، ولكنه سيقوم بذلك.

Her seferinde tek bir insanla olsa da, bu yeterlidir.

ولكنه مكان نستخدم فيه الحيل السحرية لدراسة العمليات العقلية،

sihir numaralarını kullanarak dikkat, algı, aldatma ve özgür irade gibi

‫ولكنه طريق بطيء،‬ ‫وهذه مشكلة للدواء في هذا الحرّ.‬

Ama burası oldukça yavaş bir güzergâh ve de havanın sıcak olması ilaçlar için bir sorun.

‫ولكنه ليس سرطان البحر العادي،‬ ‫كالذي تجده على الشواطئ.‬

Ama sahilde bulduklarınız gibi normal yengeçlerden değiller.

‫أعني أنه ليس دافئاً تماماً،‬ ‫ولكنه أفضل من التجمد هنا.‬

Tam olarak sıcak sayılmaz ama orada donmaktan iyidir.

ولكنه يزودنا بمعلومات بسيطة وموثوقة اذا اردنا الابحار عبر المحيطات

Ancak, yine de okyanuslarda gezinmek için basit ve güvenilir bir yol sağlar.

- توم سعيدٌ على الرّغم من فقره.
- توم فقير ولكنه سعيد.

Tom fakir ama mutludur.

‫انظر، كل شيء هنا يتداعى.‬ ‫ولكنه مكان رائع للبحث عن الزواحف.‬

Bakın, buradaki her şey dağılıyor. Ama börtü böcek aramak için mükemmel bir yer.

على الفور أمر بايزيد السيباهي بالانضمام إلى القتال على الاجنحة ولكنه رأى

Bayazid, aniden yanlardaki askerlere savaşa katılmalarını emretti.