Translation of "فقد" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "فقد" in a sentence and their turkish translations:

‫فقد يقتلهم.‬

...onları öldürebilir.

فقد بصره.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

فقد قمت بتوديعه،

Ona elveda dedim

‫فقد تقلبها جانبًا.‬

Birden çekiveriyordu.

فقد سامي حياته.

Sami hayatını kaybetti.

فقد أصبحت واقعاً الآن.

Bu, şimdi bir gerçek.

فقد شاركنا في طوباويتين.

çünkü biz iki ütopyayı birleştiriyorduk.

ولذا فقد أنشأنا نموذجًا

Bir model inşa ettik,

فقد 34 شخصا حياتهم

34 kişinin hayatını yitirmesi

فقد الرجل الأمل كلياً.

- Adam bütün umudunu yitirmişti.
- Adam bütün ümidini kaybetmişti.

فقد ابنين في الحرب.

O, iki oğlunu savaşta kaybetti.

- فقد عمله.
- خسر وظيفته.

- O işini kaybetti.
- İşini kaybetti.

فقد توم حاسة الشم.

Tom koku alma duyusunu kaybetti.

فقد كنت رجلًا لقرون عديدة.

Yıllarca erkek olarak yaşayınca kaçınılmaz oluyor.

فقد أكد ذلك الأمر لها.

bu delirdiğimi hemen hemen doğruladı.

ولكنه في الواقع فقد للون.

ama aslında rengini kaybetmesi.

هل فقد الغرب كل شيء

Batı her şeyi kaybetti mi?

لذا فقد ابتكرت الموعد الصفر.

Ben de sıfır randevu icat ettim.

لذا فقد فكرت قليلاً وقلت..

Bu yüzden biraz daha düşündüm ve dedim ki

لقد فقد الأمل بشكل تام.

- O tüm umudunu kaybetti.
- O bütün umutlarını kaybetti.

هوَ فقد والدهُ في البحر.

O denizde babasını kaybetti.

فقد الأمريكيون ثقتهم في تويوتا.

Amerikalılar Toyota'ya olan güvenlerini kaybettiler.

فقد جمال السيطرة على أعصابه.

Jamal duygularını kontrol edemedi.

فقد فاضل عمله و منزله.

Fadıl işini ve evini kaybetti.

فقد سامي ذلك المال كلّه.

Sami bütün parayı kaybetti.

فقد خضتم حقًا رحلة البطل الحقيقي.

gerçek bir kahraman seyahatine çıkmışsınız demektir.

فقد قصَصْنَ عليها حكاياتهن عن تجربتهن

Anne adayına onun hayatından hikâyeler anlattılar

فقد علمنا كيف نتفادى هذا الحديث.

Ya onlar ya da ben lafı hızlıca başka konulara getiriyorduk.

فقد كان مضبوطًا في بداية نشأته.

var oluşlarının ilk zamanlarında son derece entoneydiler.

- خسر توم وظيفته.
- فقد توم وظيفته.

- Tom işini kaybetti.
- Tom kovuldu.

لذا فقد تلاعب بالاقتصاد للقيام بذلك

O da ekonomiyi sadece bunu yapacak halde kurguladı

فقد ملايين الأشخاص حياتهم أثناء الحرب.

Milyonlarca insan savaş sırasında hayatını kaybetti.

من عرف نفسه فقد عرف ربه.

- Benliğini tanıyan, yaratıcısını tanır.
- Nefsini bilen Rabb'ini bilir.

ومن يحلل عليه غضبي فقد هوى.

Gazabıma uğrayan muhakkak mahvolmuştur.

فقد كان فن واعي، و ضد المخدرات،

Toplumsal bilinç sahibi, neredeyse her zaman uyuşturucu karşıtıydı

خصوصاً الأبقار فقد كانت خجولة ولكنها فضولية،

Özellikle inekleri severdik çünkü utangaç fakat meraklılardı,

فقد يؤدي ذلك إلى ارتفاع قيمته متران،

iki metrelik bir artıştan söz edebiliriz.

فقد أنتجه الإنترنت بعد عدة جولات شهرياً

Birkaç ayda bir internette turluyor.

ومع ذلك، فقد كنت أفكر بجميع صدماتي:

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

ولذا فقد قمنا بإنشاء أول تعاون لنا،

İlk işbirliğimizi yapmıştık

فقد وافق جميع الدول الأعضاء بالأمم المتحدة

Birleşmiş Milletler'in tüm üye devletleri bunların

لذا فقد قامت مباشرة لعمل بقية الفحوص.

Sonra bir sonraki kontrol setini yapmak için doğruca oraya gitti.

هنالك قصة تحكي عن غوّاص فقد ساقيه

Bir dalgıcın büyük bir midyeden inci almaya çalışırken

فقد طالب بخوض مبارزة مع المارشال سولت ،

yenmişti : onun gözünde onu İmparator'un önünde aptal gibi

فقد كانوا يعملون معهما بدمائهم وعرقهم ودموعهم.

onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.

بينما الآخرون فقد كانوا يعملون لأجل الراتب.

Diğerleri sadece maaş için çalıştılar.

وقد كان ذاك منطقيًا فقد كانت جد موهوبة،

ve bu mantıklıydı çünkü çok yetenekliydi.

فقد حازت المناطق الفقيرة باسوأ ما في الأمر

bunların merkezindeki yoksul halk, bu etkiye maruz kaldı.

فقد كنت أرغب بشدة أن أكون عريفة الصف

Sınıf başkanı olmayı çok istiyordum.

فقد صدرت دراسة السنة الماضية تؤكد وجود علاقة

Daha geçen yıl yapılan bir araştırma,

وحتى أمنيتي بأن أكون مراسلة حربية، فقد أرشفتها

Bir savaş muhabiri olma hayalimi bile gerçekleştirdim,

فقد تخطيت لافتة الطريق المكتوب عليها: "طريق مسدود".

Bir tabelanın yanından geçtim: “Çıkmaz Sokak.”

فقد طوروا تطبيقا جديداً ليشمل كل أفراد المجتمع.

tüm topluluğa yararlı yeni bir uygulama geliştirdiler.

فقد قالوا:"سنخرج من هنا بحلول عيد الميلاد"

"Noel'e kadar buradan çıkacağız" diyorlardı.

فقد تحول الأمر عندي من الفضول إلى الهوس

Araştırmalarım sayesinde

أما القسم الثاني فقد نظم معسكرات الجيش وقضبانه.

İkinci bölüm ordunun kamplarını ve kütüklerini organize etti.

فقد قتلت المجاعة أكثر من 36 مليون شخص.

Kıtlık 36 milyondan fazla insanı öldürmüştü.

"مجتمع بدون فن هو مجتمع فقد أحد شرايين الحياة"

“Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

لذا، فقد ذهبنا إلى هناك، وساعدناهم في تصميم برنامج

Böylece oraya gidip tüm çocukların sabahları aktif bir şekilde

فقد قمنا بوضعها في أطر وتعليقها على حائط المنزل.

Patentlerin hepsini çerçeveletip evin duvarlarına astık.

وبالفعل، فقد تراجع معدل انخفاض الوفيات بأمراض القلب والأوعية

Gerçekten de kardiyovasküler ölümlerdeki azalma oranı

وأن أي امرأة تملك هذه المنطقة فقد تكون خنثى.

ve buna sahip olan bir kadının da muhtemelen çift cinsiyetli olduğunu.

لقد تناولنا هذا الأمر، فقد ظننت أني سأخسر عملي،

bunu aşmıştık, işimi kaybedeceğimi düşündüm

فقد استعاد بعض حركته وإحساسه بعد سنواتٍ من الحادث.

geçirdiği kazadan uzun yıllar sonra bazı hareket ve duyguları geri döndü.

فقد كبرت وأنا أتابع "ستار تريك" و"فوربيدن بلانيت"

''Star Trek'' ve ''Forbidden Planet''i izleyerek büyüdüm

فقد دفعت (والمارت) منذ الركود العظيم 64 مليار دولار

Walmart, Ekonomik Kriz'den beri

عصيان مفتوح : فقد أعفي من القيادة ، وعاد إلى فرنسا.

itaatsizliğe dönüştü : Komutanlığından kurtuldu ve Fransa'ya döndü.

فقد رباطة جأشه عند رؤيته لبيته و هو يحترق.

Evinin yandığını gördüğü zaman, şuurunu kaybetti.

- من أجل ذلك فقد عمله.
- خسر وظيفته لذاك السبب.

Bu nedenle işini kaybetti.

فقد فعلا ما لا تفعله الكثير من العائلات التركية.

ki çoğu Türk ailesinin yapmadığı bir şeyi yaptılar.

حسناً ، فقد كنت بحال جيد، لكني أريد أن أواصل القول

Ben iyiyim ama biraz daha ileri gidip şunu söyleyeyim,

وفي الحقيقة، فقد تم استخدامها من قِبَل جورج واشنطن كارفر

Hatta George Washington Carver tarafından

لذا فقد استدعيت مهاراتي في التفاوض واقترحت أن نعقد اتفاقاً.

Uzlaşma yeteneğimi kullanarak bir anlaşma yapmayı başardım.

اشتهر برتيير أيضًا بغيرته وأحقاده: فقد دفعه ثأره المتحذلق ضد

Berthier, kıskançlıkları ve kinleri ile de ünlüydü: Ney'in yetenekli genelkurmay başkanı Jomini'ye

ومع ذلك ، فقد كان دورًا يؤديه بمهارة كبيرة: تميز فريقه

. Yine de, büyük bir ustalıkla gerçekleştirdiği bir roldü: Bölümü

المعلم فقد وظيفته لأنه كان يوبخ الطلاب مرتكبي الأخطاء بقسوة.

Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.

فقد كان هناك عائلة مكونة من ثلاثة أفراد تعيش في الشارع،

Sokağın aşağısında yaşayan üç kişilik bir aile vardı.

فقد اعتقدنا أن هذه القضية هي الأكثر استحقاقًا للمزيد من البحث.

bunun daha çok araştırmaya değer bir şey olduğunu düşündük.

وعلى الأرجح فقد كان نفس الشيء خلال الدراسة تحت الضغط أيضًا.

Stresli çalışma anlarında muhtemelen oradaydı.

ولذا فقد اضطررنا بشكل دوري إلى تطوير أنواع جديدة من العقاقير

biz de bu yeni bakterilerle savaşmak için sürekli yeni ilaç geliştirmek

لم ينس لانز معروفًا أبدًا - فقد ظل هو وفيكتور صديقين قويين.

Lannes hiçbir zaman bir iyiliği unutmadı - o ve Victor sağlam arkadaşlar kaldı.

: فقد أُجبر على الاستقالة من لجنته وقضى 6 أسابيع في السجن.

soktu : görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve 6 hafta hapis yattı.

إذا لم يتم إطلاق المحرك على وجه التحديد للوقت الصحيح ، فقد

Motor tam olarak doğru süre boyunca ateşlenmezse Apollo 8

وفقًا لملاحم Heimskringla ، التي كتبها الأيسلندي Snorri Sturluson ، فقد قام بتأليف

Icelander Snorri Sturluson tarafından yazılan Heimskringla destanlarına göre,

‫واحتجت إلى حوالي 3 أشهر للتعافي.‬ ‫لذا فقد كانت عملية طويلة ومؤلمة.‬

ve iyileşmek için yaklaşık üç ay dinlenmem gerekti. Uzun, acılı bir süreçti.

علاوة على ذلك ، فقد اكتسبت هذا المكان في العديد من مجتمعات العالم.

Üstelik dünyanın birçok toplumunda bu yer edinmiştir

لايبزيغ - فقد كان يعلم أنه لا توجد جسور كافية للجيش للتراجع بأمان ،

- ordunun güvenli bir şekilde geri çekilmesi için yeterli köprü olmadığını biliyordu,

‫إذن فقد سقط منها بشكل ما.‬ ‫وهذا يعني أنها جاءت هنا بكل تأكيد،‬

Bir şekilde bunu düşürmüş. Yani buraya kesinlikle girmiş.

حتى الآن فقد الجيش الإيبيري كل التماسك وبدأت كتلة المحاربين القبليين في الفرار

Artık İber ordusu tüm uyumunu kaybetmişti ve kabile savaşçıları yığınla kaçmaya başlamıştı.

على الرغم من القيود المفروضة على مجنديه المحبطين ، فقد أكد أن جيش ولينغتون

Morali bozuk askere alınanların sınırlamalarına rağmen, Wellington'un ordusunun

كان يعتقد أن راجنار كان يقول ، "إذا علم أبنائي بهذا ، فقد جاؤوا وإنقاذي".

Ragnar'ın 'Oğullarım bunu bilseler gelip beni kurtarırlar' dediğini düşündü.

ولكن إذا لم نحصل على العلاج ، إذا لم نستوف الشروط المناسبة ، فقد يتحول إلى التهاب رئوي

fakat tedavi olmazsak, uygun şartları sağlamazsak zatürre'ye çevirebilir

نظرًا لأن الليم لا يحتاج إلا إلى المعدات والوقود للهبوط على سطح القمر ، فقد يكون صغيرًا

Lem'in Ay'a iniş için yalnızca ekipman ve yakıta ihtiyacı olduğundan, küçük

كان Grissom أحد رواد الفضاء الأكثر خبرة في أمريكا: فقد كان عضوًا في مجموعة رواد الفضاء

uğruyordu . Grissom, Amerika'nın en deneyimli astronotlarından biriydi: O,

علاوة على ذلك، فقد مر بعض الوقت قبل أن يدرك المركز الروماني والخلفي ما يحدث في المقدمة

Daha geride ise, Roma merkezinin ve arkada ki birliklerin ön hatta neler olduğunu anlaması vakit alıyor.